Mahmut Olgun

Tarih: 14.08.2025 18:49

Ümmetin Aşamadığı Sarp Yokuş Fekkü Rakebe

Facebook Twitter Linked-in

Bir yokuş var ki, tepesinde özgürlük çiçekleri açar, kapısı onur ve merhamete çıkar. İzzet ve şeref tepesidir adı. Adımları ter, kan ve fedakârlıktır. Bu sarp yokuşu aklın ve vahyin rehberliğinde yol alanlar tırmanabilir ancak. Ama bugün çoğumuz o yokuşun dibinde duruyoruz, yukarı bakıyor ve “bir gün birileri tırmanır” diye bekliyoruz.

“Fakat insan, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Köle azad etmektir veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut toprakta sürünen bir yoksulu doyurmaktır.” (Beled, 11-16)

Bu bir ilahi çağrıdır. İnsan olmanın gerekliliğini hatırlatıyor. Bu yalnızca bireysel bir erdem çağrısı değil; aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk çağrısıdır. Sarp yokuş” olgusu, kolay olanı değil, bedel ödemeyi gerektiren yolu ifade eder. İman, yalnızca dilde ve kalpte taşınan bir inanç değil; eylemle, fedakârlıkla ve riski göze almakla anlam kazanır.

Bugün ümmet, o sarp yokuşun eteğinde bekliyor. Köleliğin bile ötesinde zulmü ve vahşeti yaşayan bir halk var: Yetimleri, kundaktaki bebekleri, ateşin, kurşunun, bombaların ve açlığın hedefinde. Dilim dilim doğranan minnacık bebeler ve çaresiz anneler. Mazlumlar, ateşin içinde kıvranıyor; feryatları göğe yükseliyor ama yeryüzünde sağır bir sessizlik var. Önlerinde, sadece zalimlerin ördüğü duvarlar değil; bizim ellerimizle, kendi korkularımızla, suskunluklarımızla yükselttiğimiz engeller de duruyor. Her tuğlasında ihanetin, her harcında kayıtsızlığın izi var. Onlar yanarken biz, kendi ördüğümüz duvarların arkasından bakıp seyretmekle yetiniyoruz.

Yalnızca coğrafi sınırlar değil, zihinlerdeki korkular ve konfor bağımlılığı da bu yokuşun önünde büyük birer engel teşkil ediyor. Herkesin dilinde bir söz var; “kurtarıcı” beklemek, “güçlü bir lider” hayali kurmak, “bir gün şartlar değişir” tesellisi… Ama fiil yok. Zaman, pasif bir bekleyiş içinde tükeniyor. Aklı devre dışı bırakmanın bedelini çocuklarımıza ödetiyoruz.

Tarih boyunca ümmetin öncülüğünü yapması gereken alimler, kanaat önderleri ve ruhani liderler, kimi zaman en büyük sınavlarını makam, koltuk ve konfor karşısında kaybettiler. Bugün de durum çok farklı değil. Yüksek kürsülerden vaaz veriliyor, ancak o sarp yokuşun taşına toprağına ayak basmak yerine, güvenli ve korunaklı mesafeden seyretme tercih ediliyor. Oysa ayet, yardımın yalnızca sözle değil, bizzat el uzatmakla, harekete geçmekle olacağını hatırlatıyor.

Günümüz dünyasında “kölelik” yalnızca zincir ve prangayla sınırlı değil. Sömürü düzeni, medya manipülasyonu, dinlerin istismarı, uyuşturucu üretim ve satışları, ekonomik bağımlılıklar ve siyasi baskılar, halkları görünmez prangalarla bağlıyor. Açlık ise sadece yiyeceksizlik değil; adalete, güvene ve umuda duyulan açlık da bir yoksulluk biçimidir. Gazze başta olmak üzere dünyanın her tarafında, daha nice coğrafyada bu ayetlerin çağrısı hâlâ geçerli: Yetimi doyurmak, yoksulu ayağa kaldırmak, mazlumu özgürleştirmek. 

Ancak çoğu zaman bizler bu sorumluluğu “devletler” veya “uluslararası kurumlar” üzerine yıkarak bireysel yükümlülüğümüzden kaçıyoruz. Devletleri ve kurumları harekete geçirecek olan bireysellerin bütünleşerek baskı yapmasıdır.

Ümmetin kronik hastalıklarından biri, kurtarıcı beklemektir. Oysa geçmişte hiçbir topluluk, dışarıdan gelen bir kurtarıcıyla gerçek kurtuluşa ulaşamamıştır. Değişim, içeriden başlamış; yürekten, inançtan, eylemden doğmuştur. Ayetin işaret ettiği “sarp yokuş”, tam da bu dönüşümün sembolüdür. Sarp yokuşu aşmak, konforumuzu terk etmek, maddi-manevi bedel ödemeyi göze almak, eleştiriden korkmadan mazlumun yanında durmaktır. Bu, kolay bir yol değildir; Kur’an’ın bize gösterdiği tek kurtuluş yolu bu olsa gerek.

Bugün ümmet olarak bir karar vermek zorundayız: Ya yokuşun dibinde bekleyip başkalarının düşüşünü izleyeceğiz, ya da tüm zorluklara rağmen adım adım o yokuşu tırmanacağız. Unutmayalım ki, kurtuluş vadisinde düz yol yoktur; yalnızca sarp yokuş vardır.

Sarp yokuşu tırmanmaya cesaret edemeyenler, bir gün kendileri düşecek ve aşağıdan yükselen feryatları en yakından duyacaklardır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —