Hasan POSTACI

Tarih: 15.08.2025 10:05

Toplumsal Empati ve Güvensizlik

Facebook Twitter Linked-in

1 Ekim 2024 ile başlayan ve Kürt meselesinde statükonun yeni bir yüzleşmesi ile yol alınan yeni sürecin devlet tarafından ilk somut ve önemli adımı TBMM komisyonu kurulmasının oluşturulması kararı oldu. İyi Parti hariç TBMM^de grubu bulunan partilerin üyeleri ve grubu olamyan partilerde de birer temsilcinin bulunduğu 48 kişilik Komisyon, sık periyotlar ve uzun süreli toplantıların üçüncüsünü geride bıraktı.

İlk toplantıda komisyonun ismi “Milli Dayanışma Kardeşlik ve demokrasi Komisyonu” olarak tüm partilerin siyasal iklimlerine karşılık oluşturabilecek bir sentezle konuldu. Çalışma usul ve esaslarının belirlendiği ilk toplantıda verilen ilk mesajlar yapıcı ve umut verici olduğunu söylemek mümkün.

İkinci toplantıda, MİT müsteşarı İbrahim Kalın, Diş işleri Bakanı Hakan Fidan ve İç işleri Bakanı Ali Yerlikaya Kapalı oturumda dinlendi. Gizliliği olan toplantı sanırım PKK ve Kürt meselesi ile ilgili genel bilgilendirmeler yapıldı. Yeni sürece dair devlet aklının kırmızıçizgileri ve sinir uçlarını,  Kürt meselesinin başta Suriye olmak üzere dış dünyadaki politik yansımalarını, tüm bileşenleri ile PKK örgütlü yapısına dair konular hakkında değerlendirmelerde bulunulduğu ve gelen soruların yanıtlandığı bir oturum oldu.

Son olarak yapılan üçüncü oturum Partilerin konu ile ilgili değerlendirmeleri, CHP’mim konu ile ilgili demokratikleşme önerileri ve özellikle silah bırakan örgüt üyelerinin yasal durumları mevcut yasalar üzerinden gündeme geldi. Özellikle infaz yasasının değişimine ve cezaevlerinin durumuna, tutuklama ile ilgili uygulamaların karmaşası ve kendi içinde yer yere farklılaşan ve çelişen uygulamalarına yönelik yapılması gerekenler konuşuldu. Komisyon üyelerinin sürecin güçlendirilmesi ve somut ilerlemelerin sağlanmasına dönük önerileri görüşüldü. PKK silahlı sürecinde yaşamını yitirmiş kişilerin aileleri ve gazilerin komisyonda dinlenmesi önerisi programsam alındı. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Dağda ölenlerin aileleri ile asker ailelerinin aynı anda dinlenmesini, Cumartesi anneleri ile Diyarbakır annelerinin birlikte aynı ortamda dinlenilmesini önerdi.

Sezgin Tanrıkulu, yarım asra varan çatışma süreçlerinde evlatlarını kaybetmiş ve birbirini bundan sorumlu tutarak düşman gören, nefret eden, güvensizlik girdabından çıkamayan kesimleri aynı çatı altında yüz yüze bir araya gelerek, yaşadıkları acıları, çaresizlik ve nefretleri, tüm duygu ve düşüncelerini paylaşmalarını istemesi piskososyal bir duvarın yıkılmasını, bir psikolojik eşiğin aşılmasının sürece katkı sağlayacağını düşünerek bu önerilerde bulunmuştur.  Yani talep edilen esasında bir tür bireysel ve toplumsal yüzleşmedir. Bu tür bir pratik, psikolojik yükü iyice ağırlaşmış, katmerleşmiş birbirini düşman gören kişi aile ve gruplarda hedeflenen bireysel ve toplumsal empatinin rehabilite edici etkisini gösterebilir mi?

Pedagojik açıdan bireysel empati yüksek bir bilinç ve duygudaşlık birikimi ister. Kişinin güçlü bir empati gösterebilmesi için karşısında yaşanan durumu bilgi, bilinç ve duygu düzeyinde önemli oranda içselleştirmesi gerekir. Güçlü empati kurabilenler aynı zamanda evrensel değer ve erdemleri kuşanabilmiş ve temel erdemeler üzerinde güçlü bir şahsiyet inşa edebilmiş kişilikler tarafından ortaya konabilir. Empati, genelde mağduriyet, haksızlık, mazlumiyet, çaresizlik ve manevi yıkım yaşayanlara karşı gösterilebilen ve bu bağlamda üretilen duygudaşlıklarla güçlü dokunuşlar üretebilme becerisidir. Dolayısıyla empati kurmak için, erdemlilik, adalet ve özgürlüklere duyarlı, bunları vazgeçilmez varoluş değerleri ile kuşanmayı gerektirir.

Toplumsal empati çok daha zordur. Özellikle çatışma süreçlerinin çözülmesine yönelik toplumsal empati kendi içinde çok farklı psikolojik, sosyal, kültürel, sosyoekonomik ve çok sayıda farklı aktörlerin gerilim örüntülerini yönetmek daha güçlü, çok boyutlu toplumsal empatiler için tüm hassasiyetleri dikkate alan süreç yönetimlerini kaçınılmaz kılar. Aksi durumlarda kaş yapalım derken göz çıkarabilirsiniz.

Grupların her birinin birbirine yaşattıkları iz bırakan acılar, yıkımların inşa ettiği nefret duvarları, çatışma süreçlerinden politik, ekonomik nemalanan dış aktör ve dinamikleri, yeni sürecin kaygı veren belirsizlikleri ve oluşan çok katmanlı güvensizlik eşiklerinin aşılması oldukça meşakkatli, sabır, sebat ve titizliğin korunmasını kaçınılmaz kılar. Bu tür süreçlerin çözümünü ayrıca tüm taraf olan grup ve aktörleri sürece katan, uzmanlık ve güçlü bir siyasi irade isteyen planlamaları gerektirir.

Tüm bu boyutları ile etkili bir hazırlık yapılmadan Kürt meselesinde yaşanan çatışma süreçlerinin neden olduğu birbirine düşmanlık ve nefret ikliminde bakan grupların aynı mekânda yüz yüze bir araya getirilmeleri, etkin ve yapıcı bir yüzleşme sürecinin oluşabilmesi için önceden güçlü bir arka plan çalışması yapmak gerekir. Tüm alt grup, taraf ve aktörlerle uzamaların çeşitli boyutları ile paylaşımlarda bulunması, geleceğe dair çözümün fayda ve kazanımların, tüm ülke ve bölge açısından anlatılması, aksi durumun sonu gelmez kayıp ve olumsuzlukları oluşturacağı her türlü kayıp ve yaşatacakları acıların yaşanan deneyimler üzerinden tüm boyutları ile anlatılması ve tüm alt grupların bu yeni duruma razı edilerek hazır hale getirilmesi gibi çalışmalar yapılmalıdır.

İslam coğrafyalarının kadim değerleri ve yaşanan deneyimlerde, toplumsal ve bireysel empatinin birçok örneklikleri karşılaşmak mümkün. En güçlü örneklerden biri Uhud Savaşında Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi’ye karşı bizzat peygamberin gösterdiği bireysel ve toplumsal empatinin getirdiği gerçeklikle yüzleşmedir. Yine Ensar-Muhacir buluşması güçlü bir toplumsal empati örneğidir. Mekke’nin fethinde ortaya konulan af ve merhamet iklimi düşmanlık ve çatışma süreçlerine yönelik çok üst düzey bir toplumsal empati örneğidir. Benzer durumlar, Kudus’ün ve İstanbul’un fethinde, Hz. Yusuf, İsa, Musa ve diğer peygamberlerin toplumsal yaşama dair ötekine karşı uygulamalarında emsalsiz örneklerle karşılaşmak mümkündür.

Çatışma süreçlerinde oluşan güvensizlik iklimini tamamen silmek çoğu zaman mümkün olmaz. Bireysel ve toplumsal boyutta özellikle ölümler gibi geri dönülmez acılar ve kayıpların iz bırakan etkilerinin kişi veya grup bazında sıfırlanması mümkün olmaz. Dolaysıyla bu tür süreçlerde karşılıklı güven iklimi inşa etmek gibi bir odaklanmanı çoğu zaman boşa kürek çekmek olduğu görülmelidir. Bunun yerine güvensizliğin her zaman belli düzeylerde kalması gerçekliğini yönetebilecek yaklaşımlara odaklanmak gerekir.

Toplumsal güvensizliğin minimalize edecek ve ve çatışma sürecinin çözülmesinde engel olmayacak bir seviye ve yönetilebilir bir duruma getirebilmenin en güçlü dinamiği, bireysel ve toplumsal empatiyi tüm birey, grup, örgüt, parti ve diğer tüm aktörler zemininde yaygınlaştırmaktan geçtiğini belirtmek gerekir.  

 

Kaynak: farklı bakış


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —