Eskiden büyüklerimiz günahların fazlalaştığından, yaygınlaştığından ve alenileştiğinden şikayet eder, son noktayı şu darb-ı meselle koyarlardı: -“Başımıza taş yağacak evlat!”
Şimdi de şöyle bitiriyorlar duayı: -“Allah ne kadar merhametli ki hâlâ rahmet yağdırmaya devam ediyor, gökten başımıza çöp yağsa yeridir!!!”
Bir zamanlar kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri ünvanına haiz Anadolu’muzda ikinci el eşyalar bit pazarlarında rağbet görüyormuş.
Duyuyoruz, okuyoruz; dünyanın en müreffeh, en mutlu insanlarının yaşadığı İsveç, Norveç gibi gavur ellerinde el’ân bit pazarlarına nur yağıyormuş.
Adamlar, kadınlar eskiyen urbalarına yama yapıyor, kullanmadıkları eşyaları da evlerinin önüne bırakıp bir de not yazıyorlarmış: “Alırsanız bizi mutlu edersiniz!”
Demek ki mutluluk, gösterişli, pahalı yeni eşyalarda, taze sevgililerin koynunda değilmiş!.
Bir de o gavur ellerinde bir adet varmış: dağ başında küçük çiftliğindeki beş on inekten ürettiği süt ürünlerini, sebze meyvelerini derme çatma bir kulübedeki dolaba koyuyormuş Norveç köylüsü, fiyatını da yazarak, organik ürün tercih eden gezginler, tatilciler parasını kilitli olmayan kutuya koyup ürününü sırtlayıp yollarına revan oluyorlarmış.
Kimsenin de aklına, “Lan, sahibi yok madem, şunları araklayalım” gibi bir şeytanlık gelmediği gibi; “Ülkemizde bize ayrımcılık yapılıyor, zülüm görüyoruz” numarasıyla mülteci olarak kapağı atan bizimkiler, ateist ülkede aylak aylak dolaşıp işsizlikten sinek avlayan İblis’in kulağına fısıldayana kadar garibimin aklının ucundan bile geçmemişmiş…
Dünyanın en mutlu insanlarına hizmetçilik yapan devletin “mal”(!) yöneticilerine de “Lan oğlum, vergi kaçıran şu vatan hainlerine yüklü bir para cezası yazalım da bak bir daha halden geçirmeden direkt satış yapan bu vergi kaçakçılarına vatandaşlık dersi verelim!” gibi bir vesvese vermiyormuş, İslam dünyasında cirit atıp her üçkağıtçıya musallat olan üç harfliler.
Yazının tümünü okumak için tıklayınız…