“Tarih, en çok mazlumken zalimleşenlerin çelişkisini yazar.”
Semitik Kavimler
“Semitik” kavimler, adını Hz. Nuh’un oğlu Sam’dan (Şem) aldığı kabul edilen ve dil, kültür, tarih bakımından akraba toplulukları ifade eder. Bu gruba; Araplar, Yahûdîler (İbrânîler), Süryanîler, Maltalılar, Ârâmîler, Akadlar, Babilliler, Asurlular, Fenikeliler, Nebatîler gibi halklar dâhil edilir. Tarih boyunca kimi Sâmî toplulukları tarihin sahnesinden silinmiş, kimileri asimile olmuş, kimileri ise kimliğini koruyarak günümüze kadar gelmiştir.
Orta Doğu’nun tarihi aslında büyük ölçüde bu kavimlerin tarihiyle örtüşür. Kudüs’ten Bağdat’a, Şam’dan Sana’ya kadar bölgenin hafızası Sâmî dillerle, Sâmî kültürlerle yoğrulmuştur.
Antisemitizm’in Klasik Tanımı
Antisemitizm, sözlük anlamıyla “Semitik kavimlere karşı düşmanlık”tır. Ancak modern kullanımda bu kavram neredeyse sadece Yahudilere yönelik nefret, önyargı ve ayrımcılık için kullanılır. Bu kullanım da Siyonistlerin başarısıdır.
Avrupa tarihinde antisemitizmin uzun ve karanlık bir geçmişi vardır:
Orta Çağ’da Yahudilere yönelik pogromlar, gettolar ve sürgünler,
İspanya’da Engizisyon’un zorla din değiştirmeleri,
19. yüzyılda Dreyfus Davası gibi olaylar,
20. yüzyılda Nazi Almanyası’nın soykırımı (Holokost), lügat anlamıyla antisemitizmin somut örnekleridir. Bu tarihî süreç, Yahudilerin Batı toplumlarında sürekli “öteki” olarak kodlanmasına yol açmıştır.
Siyonizm ve Antisemitizm İlişkisi
19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Siyonizm, esasen Avrupa’daki antisemitizmin bir ürünüydü. Theodor Herzl ve diğer kurucu isimler, Yahudilerin Avrupa’da asla kabul görmeyeceklerini düşündükleri için bir “Yahudi devleti” fikrini geliştirdiler. Yani Siyonizm, Yahûdîlere karşı -ister dînî ister ırkî olsun- bir cevap olarak doğdu.
Gelinen noktada bugün, Siyonizm, tam tersine, bizzat antisemitist bir pratiğe dönüşmüştür. Çünkü işgalci Siyonistlerin uygulamaları, özellikle Araplara, Filistinlilere, Gazzelilere ve diğer Semitik halklara karşı derin bir nefret ve ayrımcılık içermektedir.
Bu açıdan bakıldığında, “Siyonizm aslında antisemitizmin yeni bir biçimidir” demek abartı olmaz. Zira Siyonist ideoloji, sadece Yahudiler için bir üstünlük ve ayrıcalık öngörürken, diğer Semitik halkların (özellikle Filistin ve Gazzelilerin) haklarını inkâr etmekte, onların yurtlarını işgal etmekte yetmezmiş gibi insanlık dışı bir muameleye maruz bırakmaktadır.
İşgalci Siyonistlerin Politikaları: Modern Bir Antisemitizm
Filistin’de işgalci Siyonistler’in uygulamaları -toprak gaspları, zorunlu göçler, ev yıkımları, abluka, ayrımcı yasalar ve askeri şiddet- klasik anlamda ırkçılığın tüm özelliklerini taşımaktadır. Bu politikalar, Filistinlilere, Gazzelilere karşı sistematik bir düşmanlığı içerdiği için kavramın kökeniyle düşünüldüğünde, “antisemitik”tir.
Yani işgalciler, kendini “antisemitizmin kurbanı” olarak tanımlarken, aynı anda başka Semitik halklara karşı antisemitizmin faili olmaktadır. Bu, tarihî ve ahlâkî bir ironidir.
Siyasî Ve Kavramsal Manipülasyon
Antisemitizm: Siyonizmin İdeolojik İtham Aracı
“Antisemitizm” kavramı, modern dönemde Siyonist propaganda aygıtı tarafından yalnızca Yahudilere yönelik nefret ve ayrımcılığı tanımlamak için değil, aynı zamanda Siyonizme yönelik her türlü eleştiriyi bastırmak amacıyla da işlevselleştirilmiştir. Bu bağlamda, antisemitizm, bir ideolojik “itham aracı” hâline gelmiş; Siyonizme karşı çıkan kişiler, gruplar ve hatta Siyonizm karşıtı Yahudi topluluklar dahi bu suçlamayla mahkûm edilmiştir.
Oysa tarihî ve etimolojik açıdan bakıldığında, “Semitizm” Sâmî halkları ifade eder. Bu açıdan Filistinliler ve Gazzeliler de semitik bir topluluktur. Dolayısıyla, bugün Filistinlilere uygulanan sistematik şiddet, kuşatma ve soykırım politikaları, kavramın asıl anlamıyla tam bir “antisemitizm” örneği teşkil etmektedir.
Siyonizmin en etkili silahlarından biri hâline gelen “antisemitizm” ifadesi, küresel ölçekte geniş bir etki alanı bulmuş; entelektüel çevrelerin önemli bir kısmı da bu ifadenin etkisi altına girmiştir. Bu husus, Siyonist ideolojinin sadece siyâsî ve askerî sahada değil, söylem seviyesinde de güçlü bir hegemonya kurduğunu göstermektedir.
Ayrıca Siyonist propaganda mekanizmaları, işgal ve saldırıları meşrulaştırmak, bunlara yönelik muhtemel tepkileri bastırmak amacıyla “antisemitizm” suçlamasının kapsamını sürekli olarak genişletmektedir. Günümüzde yalnızca Siyonizm’i eleştirmek bile “antisemitizm” olarak damgalanmakta, bu da eleştiri alanını sistematik biçimde daraltmaktadır. Örneğin Amerika’da faaliyet gösteren “True Torah Jews Against Zionism” gibi Siyonizm karşıtı Yahudi toplulukları da bu ithamlarla sık sık karşı karşıya kalmaktadır.
Sonuç
“Antisemitizm” kavramı, tarih boyunca Yahudilere karşı nefretin adı oldu. Ancak bugünün dünyasında bu kavramı sadece Yahudilerle sınırlamak eksik kalır. Çünkü işgalci Siyonistler, Araplara ve Filistinlilere uyguladığı zulümle, tarihte eşi benzeri görülmemiş ölçüde antisemitist bir ideolojiyi temsil etmektedir.
“Antisemitizm”, kelimenin asıl anlamından koparılarak Siyonist ideolojinin hegemonyasını güçlendiren bir araca dönüştürülmüş; böylece yalnızca siyasî değil, zihinî bir işgalin de kapısı aralanmıştır.
Öyleyse gerçek antisemitizme karşı çıkmak, sadece Yahudilere değil, tüm Semitik kavimlere yönelik zulümlere ve adaletsizliklere de karşı çıkmayı gerektirir. Bu çelişkiyi görmek insanlığın vicdan borcudur.
Bu hususa yakın tarihten çarpıcı bir örnek: Bütün çıplaklığıyla hakikatleri dile getiren Roger Garaudy, (Türkçe tercümesi) “İsrail: Mitler ve Terör” (Fransızcası: Les Mythes Fondateurs de la Politique Israélienne) adlı kitabı sebebiyle mahkûm edildi!
Siyaset bilimci ve yazar Garaudy, bu eseri yüzünden ağır cezalara çarptırıldı. Kitap, Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD’de yasaklandı. Hatta eserin Macaristan’daki mütercimi ve yayıncısı bile Siyonist baskılarla cezalandırıldı. Çünkü bu kitapta, ülkemizi de yakından ilgilendiren asırlık bir abartının ve efsanenin ortaya çıkarılmasına dahi tahammül edemediler. Siyonizmin etkisi altındaki büyük devletler, fikir özgürlüğüne bile izin vermediler.
Kitapta; Ortadoğu’daki terör ateşinin neden sönmeyeceği, Amerika Birleşik Devletleri’nin adeta bir sömürge gibi Siyonizm’in hizmetine koşulduğu, işgalci Siyonistlerin ise bütün dünyaya nasıl meydan okuduğu anlatılıyor. Ortadoğu’ya dikilen işgalci Siyonist devletinin yakın geçmişten bugüne geçirdiği süreçler ve gelecekte neler planladığı sorgulanıyor:
Irkçı bir devlet nasıl ve niçin kuruldu? Bu devletin ayakta kalabilmesi için Ortadoğu nasıl parçalanıyor?
Garaudy’nin yalın ifadeleri, Siyonizmin en katı ve acımasız yüzünü deşifre ediyordu. Ancak bu çıplak gerçeklere bile tahammül edemediler; antisemitizm bahanesine sığınıp onu susturmaya çalıştılar. Siyonistlerin desteğini arkasına alan büyük devletler ise suskun kalmayı tercih etti.
Peki, bu gidişin sonu nereye varacak? Tarih bize cevabı fısıldıyor: “Küfür ile dünya ayakta durur; zulüm ile asla!”