“Şehadet bir çağrıdır, tüm nesillere ve çağlara…”
Bu söz, yalnızca bir vecize değil; iman eden her kalbin iliklerine kadar duyması, ruhuyla kavraması gereken ilahi bir davettir. Bu çağrı, yeryüzünün geçici sevdalarından, gökyüzünün ebedi yurduna yapılan bir yürüyüşün adıdır. Bu çağrı, kulluğun en şerefli mertebesine ulaşmanın adıdır. Bu çağrı, Allah yolunda canını vererek, en yüce huzura çıkma şerefiyle onurlanmaktır.
“فَادْخُلِي فِي عِبَادِي * وَادْخُلِي جَنَّتِي”
"Haydi gir kullarımın arasına, gir cennetime!"
(Fecir, 89/29-30)
İşte şehadet, bu müjdeye kavuşmanın adıdır. "Cennetime gir!" hitabını işitmenin ve Rabbin rızasına ermenin en kutlu vesilesidir. Şehit, bedenini toprağa teslim ederken ruhunu arşın sahibi Allah’a yükselten kimsedir. Ve bu ne büyük bir şereftir!
Dünya kirlenmiş, adalet susmuş, mazlumun ahı gökleri sarsmışken bugün Gazze’de, Kudüs’te, Doğu Türkistan’da, Arakan’da bir çağrı yankılanıyor:
“Ey iman edenler! Rabbinizin rızasına koşun!”
Ve Gazzeli çocuklar, kadınlar, yaşlılar bu çağrıya kulak veriyor. Yedi yaşından yetmiş yaşına herkes şehadete koşuyor. Cenneti arzuluyorlar, yeryüzünün zulmünden arşın gölgesine sığınıyorlar.
“وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍۢ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا ٱلسَّمَـٰوَٰتُ وَٱلْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ”
"Rabbinizin bağışlamasına ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşun; o cennet, muttakiler için hazırlanmıştır."
(Âl-i İmrân, 3/133)
İşte o muttakiler, şimdi ellerinde taşlarla, bedenlerinde yara izleriyle, gözlerinde korkusuzlukla şehadete koşuyorlar. Çünkü bilirler ki:
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler. Ancak siz bilemezsiniz.”
(Bakara, 2/154)
Onlar bu çağrıyı işittiler. Kalpleriyle duydukları bu çağrıyı ayaklarıyla doğruladılar. Ve onlar hakkında Allah şöyle buyurur:
“Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır...”
(Tevbe, 9/111)
Ey iman edenler!
Şehitler, bizden değildir yalnızca geçmişte kalan kahramanlar. Onlar bugünün de önderleri, yarının da yıldızlarıdır. Gazze’de yankılanan bu çağrı, bizim evlerimize kadar ulaşmıştır. O halde bizler de sormalıyız kendimize:
Bu çağrıya ne kadar kulak verdik?
Canımızı değilse bile nefsimizi Allah yoluna adamaya ne kadar hazırız?
Adanmış bir hayatla şehitlik ruhunu kuşandık mı?
Şehadet bir ölüm değil; diriliştir.
Şehadet bir yok oluş değil; hakikate kavuşmadır.
Şehadet, canımızla yazdığımız bir iman manifestosudur.
Rabbimizden niyazımızdır:
Bize bu kutlu çağrıyı kalbimizle duymayı, hayatımızla cevap vermeyi ve son nefesimizde şehitlik şerefiyle huzuruna varmayı nasip eyle…
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.”
Onlar bizim en dirilerimizdir.
Selam ve dua ile...
Engin GÜLTEKİN
Eğitimci-Yazar-Sosyolog