Bundan önce yayınlanmış olup konuya dair iki (2) numaralı yazıda, PKK’nin, bağımsız ve sosyalist karakterli bir Kürt devleti yolunda, kadın unsurunun öne çıktığı, daha doğrusu çıkarıldığı bir vasatta, kadının, kendi ekonomik bağımsızlığından önce, kadının dişiliği üzerinden kimliğini öne çıkarması/çıkarılmasına bağlı olarak, onun, kendisini, var olan her tür toplumsal baskı unsurlarından halas etme çabası içerisinde olduğu bilinmektedir.
O bağlamda “jin, jîyan ve azadi” sloganları eşliğinde, Kürt kadınının, feminizmi, sosyalist anlayışa yedirme suretiyle, kendi dinî ve kadim kültürel değerlerinden soyutlanarak, yeni bir bakış açısına evrilmesi hadisesiyle karşı karşıya idik.
Normal şartlarda düşünüldüğünde, insanın, “kolhoz içre” sanayinin gelişmesi, yürümesi ve var olan üretime katkısı sadedine, erkeklerle birlikte kadınlarında “Sovyet tipi” bir yaşam uğruna, o da çok zor şartlarda, üretim döngüsünde yer aldıkları bilinmektedir.
Birçok şekilsel ve mahiyet içerikli değişime rağmen, “klasik sosyalizm” olarak tanımlayabileceğimiz durumun, Sovyetlerin çökmeye yüz tutmasıyla birlikte, onun yerini, sosyalist temalı, ama ondan alabildiğine farklı paradigmal durumlar tedavüle girmeye başlamıştı. Bu paradigmal durumlarda, kadın, yine başta sanayi olmak üzere, her alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da varlığını sürdürmekteydi.
Ama bu durum, PKK gibi, “üretim-tüketim ilişkisi” bağlamında, teoride kalmış ta olsa, klasik sosyalizmi, öncü olduğu için dikkate alan, bunun yanında, “yeni sosyalizmler”e de kulak kabartan bir hareketin, aynı zamanda “bağımsız bir Kürt devleti” oluşturma yolunda, farklı sınıflara göz kırpması ve o sınıfsal zeminlerden de yararlanması gerekecekti.
Bunlarla birlikte, “yanlışı ve doğrusuyla” tüm büyük anlatılar adına, vaz’edilip/yapıldığı üzere, kendi zeminini sağlamlaştırma aşamasında, kadınlar üzerinden harekete geçtikleri tarihen ve yaşana gelen kültür açısından sabittir.
Örnek vermek gerekirse, İslam’ın kadına, salt kadın olmanın yanında, “toplum/aile kurucu özne” olmasından dolayı, ona vermiş olduğu payeye bakıldığında, kadının konumunun ve değerinin çok önemli olduğu anlaşılmış olacaktır.
Klasik sosyalizmin “işçi kadınından” yeni sosyalizmlerin/solun “özgür ve feminist” kadınına…
Din ile kıyaslanamayacağı halde, kendisini klasik ya da yeni sosyalizm örgüsü içerisinde değerlendiren ve aynı zamanda –şimdilik ondan vaz geçildiği beyan edilmesine rağmen- bağımsız bir Kürt devleti kurma düşüncesine sahip bulunan PKK’nin, kendi toplumsal meşruiyeti açısından düşünüldüğünde, kadın unsurunu es geçmiş olacağı düşünülemezdi.
Ki, ondan dolayı, aile kurma, onun temeli olma düşüncesini büyük oranda geçersiz kılacak bir şekilde, kadın unsurunun, bu kez –klasik sosyalizme uyması mümkün olmadığı hale- feminizm çatısı altında ve onun yoğun propagandasına icabet ederek, varlığını sürdürmesi söz konusu olmuştu.
Zaten anlaşılacağı üzere, öteden beri bağımsız olmuş ve “üretim ilişkileri açısından” sosyalizmde karar kılmış olup “ulusal kurtuluş bağlamında” bağımsız bir devlet kurma düncesine sahip bulunmayan ülkeler/devletle ile PKK gibi hareketler kıyaslandığında, PKK’nin vermiş olduğu mücadele sebebiyle bir mahiyet farkı olduğu gözlerden kaçmayacaktır.
Klasik devletlere kıyasla, modern devletlerin oluşumu için, birbiriyle bağlantılı üç, dört kalemin ikamesi söz konusudur. Bu kalemler(maddeler) yoksa modern devlet teşekkül etmez/edemez demekti.
Bunlar kısaca; ulus/millet birliği, tarih birliği, toprak bütünlüğü ve ortak kültür olarak, birkaç madde şeklinde karşımıza çıkar.
Buna bir de, modernizme bağlı olarak, ontolojik temelde seküler ideolojiler ve zaman, zaman birbiriyle yer değiştirecek olan paradigmalar, paradigmal durumlarda eklenmeyi hak eder.
Modern devletin oluşumunda katalizatör görevi üstlenmiş görünen o maddelere bir de insan unsuru açısından kadın kısmını da eklemek gerekir ki, modern devletin maksadı ve meşruiyeti sağlanmış olsun.
İşte, PKK, kendi liderinin ifadesiyle “kültürel hakların dahi dışarıda bırakıldığı bir vasatta” olsun ya da olmasın; ister bir devlet kurulsun ya da kurulmasın, hangi şart içerisinde olunmaya bakılmaksızın, kadın unsuruna önemli görevler tevdi edilmişti.
Bu görev, aslında, peyderpey, Osmanlı/Türk modernleşmesini örnek alarak –devlet ve dönemin “elit ve sivil” Kürt kurmayları tarafından- hayata geçirilen Kürt modernleşmesi bağlamında ele alındığında, birçok şeyin mantığının bir değişikliğe uğradığı ve izlenen yolun hem Kemalist rejim ve hem de Kürt entelijansiyası tarafından takip edildiği ve bugünlere gelindiği görülecektir.
İslam’dan kaynaklanan ve sivil bağlamda “toplum kurucu öge” olarak tesmiye edilecek olan birçok değerin varlığın yanında, modernizmden kaynaklanan seküler değerlerin gölgesi altında, bugün dahi “muhafazakâr” Kürt kitlenin normalde kabul edemeyeceği bazı hallerin bir kısmın, bu elit Kürt entelijansiyası arasında vücut bulmasına bakıldığında, burada da bir süreklilikten söz edilebilir. Ör. ilk Kür balerinin Bedirhani ailesi arasından çıkması, ilk bayan tiyatrocunun hakeza…
Devam eden bu silsileye bakıldığında, bağımsız devlet kurma yolunda PKK’nin ve özellikle de Öcalan’ın kadın unsurunu öne çıkarması, onu “önemsemesi mes’elesi” dahi, kadın unsurunun, kurulacak olan modern devletin kurucu maddeleri arasında zikredilmesi de yeni bir durum olsa gerek.
Gerçi, PKK, sürekli olarak, değişen ülke, bölge ve dünya (küresel) dengelere bakarak, kulvar değiminin sık, sık yaşandığı ve bunlara bağlı olarak garadgmal değişimmlerinde söz konusu olduğu bir vasatta, bunların toplamı kabilinden “reel sosyalizmin çöküşü ile birlikte”, kültürel hakları da bir tarafa bırakarak kendini fesh etme yolunu seçti.
Ama bu, örgütün kendisini fesh etmesi, “Türkiyelilik bağlamında” Türklerle birlikte “yeniden” devlet kurucu unsur sayılması gereken Kürlerin, a’dan z’ye “fıtrî ve yasal” tüm alanlarda kendilerini yeniden oluşturmalarına bağlı olarak, çeşitli sınıfsal katmanlara ayrılacaklarının yanında, kadın unsurunun da varlığı ve iş görücülüğü akıldan vareste değildir.
Amiyane söylesek; “çağala, bağala, herkes evine dağıla” kabilinden, gelinen bu vasatta, Kürlerin ve birçok Kürt kesimiyle birlikte, Kürt kadınının –tümü olmazsa dahi- ideoloji benzeri birçok saikten hareketle modern paradigmalar içersinde konuşlanacağı da akıldan vareste değildir.
Yani, anlayacağımız, PKK, kendini fesh edip terk-i silah eyledi diye, ona bağlı olsunlar, ya da olmasınlar, insanların da tümden –kadın/erkek- toplumsal hayattan vazgeçeceği ve “devlet içermeyen” birçok konuda faaliyet icra edeceği de akıldan vareste değildir.
Hayat devam ediyor. Bundan sonra, var olan bu kitlenin, kendi yasal haklarını elde etmekle birlikte, adını “sivil sosyalizm” olarak düşündüğümüz bir zeminde “demokratik sosyalizm, ya da sosyal demokrasi çerçevesinde kümelenebileceği öngörülebilir,
Devam edecek…