Engin GÜLTEKİN

Tarih: 04.12.2025 18:30

PAPANIN ZİYARETİ, TEVHİD KRİZİ VE İSLAMCI DÜŞÜNCENİN KONJONKTÜREL DÖNÜŞÜMÜ ÜZERİNE

Facebook Twitter Linked-in

Papa’nın Türkiye’ye gelişi vesilesiyle yazılan bir çok yazı, metin ve konuşmalar oldu. İlk bakışta “iyi niyetli bir savunma” gibi görünen yazı ve konuşmalar aslında son yıllarda Müslüman toplumlarda yaşanan tevhidî bilinç kaymasının, İslam’ın ruhundan uzaklaşmanın ve konjonktürel dini söylemlerin ne kadar yaygınlaştığının tipik bir göstergesidir. Bir Müslümanın, dinî sembolleri ve İslam’ın en temel göstergelerini “devlet protokolü”, “pr çalışması”, “ülke imajı” gibi kategorilerle meşrulaştırması; tevhid merkezli mücadeleden ne ölçüde uzaklaşıldığını açıkça ortaya koymaktadır.

Ben bu yazıyı İslamcı gelenekten gelen ama İslamcı genetiği bozulmuş bir şahsın yazısı üzerinden hareketle yazıp  hem de onun gibi düşünen ve yazanlara cevap verirken derdim şahıslar değil; düşünce biçiminin oluşturduğu tehlikedir. Daha anlaşılsın diye madde madde ve başlıklar halinde yazacağım.

1.Tevhid bir protokol dili değildir.

Yazar, Papa’nın gelişi sırasında okunan ilahileri, yapılan sunumları ve Erdoğan’ın “tebliğ yaptığı” iddiasını övgü dolu bir dille anlatıyor. Oysa burada temel soru şudur:

Taleal bedru aleyna gibi bir naatı, Tevhid'in gerektirdiği yerde mi, yoksa devlet protokolünün vitrininde bir estetik unsuru olarak mı gördük?

İslam tarihinde Peygamber’e övgü olan metinler kafir bir otoritenin huzurunda “etkileme aracı”, “psikolojik üstünlük” gösterisi olarak sunulmamıştır. Bu yaklaşım, İslam’ın tevhid anlayışıyla değil, siyasetin estetik diline indirgenmiş bir din algısıyla ilgilidir.

Tevhidin ruhu şudur:

Mümin, hakikati hiçbir siyasi gösteriye, uluslararası imaja, diplomatik nezakete araç kılamaz ve kılmamalıdır.

Din, devlet protokolünün süsü hâline geldiğinde Tevhid zedelenir.

2.İslamcıların Konjonktüre Teslimiyeti: “Ilımlı İslam” Formu

Metnin bütünü, modern devlet aklının çizdiği çerçeveye tam bir teslimiyet içeriyor. Papa’nın ezildiğini, etkilendiğini, aşağılandığını iddia etmek; Erdoğan’ın sözlerini “tebliğ” olarak görmek; millet kütüphanesinin mimarisini “İslami mesaj” gibi sunmak tüm bunlar siyasal iktidarı kutsama refleksinin ürünüdür.

Bu yaklaşım şunu gösterir:

İslam bir devlet gösterisine dönüşmüş, siyasi liderlik dini temsil makamı gibi görülmüş, tebliğ, adeta diplomatik hitabete indirgenmiştir.

Papa gibi bir figür karşısında "ezdi-utandırdı" şeklinde bir dil kullanmak hakikat mücadelesinin yerini rekabetçi milliyetçiliğe bırakmıştır.

Bu, tam da ılımlı İslam paradigmasının istediği şeydir. Ilımlı İslam veya BOP projesi bu İslam anlayışını istemektedir.
Din, iktidarın uluslararası vitrinidir.

3.Paradoksal Bakış: Kâfire “Tebliğ etmek” mi?, yoksa Onu etkilemek mi?

Yazar, Papa’nın “ezildiğini”, “utandığını”, “yüzüne Tevhid'in vurulduğunu” iddia ediyor. Bu yaklaşım hem aklen hem de fıkıhen sorunludur.

Çünkü İslam geleneğinde tebliğ: gösteri değildir, üstünlük kurma çabası değildir, sahneleme değildir, estetik dekor değildir.

Tebliğ, hikmetle yapılan davettir. (Nahl 125).

Devlet töreninde ilahi söylemekle tebliğ yapılmaz.

Kaldı ki Papa, kendi inanç sistemi içinde masumiyet iddiası olan bir din lideridir; yapılan protokolün onda zafiyet oluşturacağı düşüncesi, tam bir konjonktürel siyasal okumadır.

4.Sorun Papa’nın ziyareti değil; İslam’ın araçsallaştırılmasıdır

Türkiye’de Papa daha önce de geldi. Bu gelişin mesele olması, Papa’dan değil, İslam’ın devlet politikası içinde bir gösteri nesnesine dönüşmesinden kaynaklanıyor.

Asıl problem burada başlıyor.

İslamcılık, kuruluş iddiasından uzaklaşarak siyasal aygıtın diliyle konuşmaya başladığında Tevhid bilinci zayıflar.

Bugün muhafazakâr çevrelerin büyük bölümünde din, artık devletin imaj yönetiminde kullanılan bir unsur ve uluslararası bir mesaj ve  araçtır. İç siyasette meşruiyet üretme mekanizmasıdır.

Din, liderin otoritesini kutsayan bir estetik form hâline gelmiştir.

Bu, en açık hâliyle Tevhid'in kamusal hayattan silinmesidir.

5.Soru Şudur: İslam Bizim İçin Ne? Hakikat mi, gösteri mi?

Yazar iyi niyetli olabilir.
Ama yazının ruhu, çok tehlikeli bir dönüşümü ifşa ediyor:

Tevhid → Millî gurur söylemine.

Tebliğ → Protokol konuşmasına.

İslam → Devlet imajına.

Peygamber sevgisi → Diplomasi gösterisine.

İslamcılık → Konjonktürel meşruiyet üreticisine dönüşmüş durumda.

Ve bu sadece bir yazarın değil, geniş bir muhafazakâr kesimin zihinsel dönüşümünün göstergesidir.

Bugün sorgulanması gereken Papa değil;
İslam’ın içine yerleştirilen yeni siyasal anlamlardır.

6.Asıl Tehlike şudur: Dine ait olanın Devletle Özdeşleşmesi.

“Tayyip Erdoğan Müslümandır, Müslüman kafir karşısında ezdirilmez” cümlesi, bireyi kutsayan ve lideri dinle özdeşleştiren bir söylemdir. Bu, İslam’ın özüne aykırı bir yönelimdir.

Siyasal liderlik, tevhidin temsilcisi değildir.
Dinin temsil makamı siyaset değil, vahiydir.

7.Sonuç: Asıl tehlike Papa’nın ziyareti değil, zihinsel dönüşümün ürkütücülüğüdür.

Bu yazıya verilen destek veya sahipleniş, bir Müslümanın tevhidî algısının nasıl siyasallaştırılabileceğini göstermektedir.

Bu nedenle diyorum ki:

Mesele Papa’nın gelişi değil, Papa’nın gelişi üzerinden muhafazakâr bir zihin dünyasının dönüşmesidir.

İslam’ın siyasal estetik dekoruna dönüşmesi, tevhidin diplomatik senaryolarda kullanılması, naatların devlet vitrinine taşınması, tebliğin propaganda diliyle eşitlenmesi, Müslüman'ın devletle özdeşleştirilmesi, asıl tehlike olandır.

Mücadelemiz batıla karşı hakkın yanında olma ve Tevhid düşüncesiyle yaşamaktır. Papa'nın Türkiye'ye gelmesine karşı değiliz.
Karşı olduğumuz Tevhidî kimliğimizi aşındıran bu zihinsel paradigmayadır.

Selam ve dua ile...

Engin GÜLTEKİN
Eğitimci-Yazar-Sosyolog


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —