Seyit Ahmet UZUN

Tarih: 07.11.2025 12:14

Müminler Gerçekten Kardeş mi?

Facebook Twitter Linked-in

"Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız." Hucurat/10

Allah öyle buyuruyor öyleyse hakikat. 

Ama sözün hakikat olması gerçeğin kendisi mi? 

Rabbimin şu sözü ne büyük bir hakikat;

"Münafıklar sana geldiklerinde, “Tanıklık ederiz ki sen gerçekten Allah’ın elçisisin” derler. Senin hiç kuşkusuz kendi elçisi olduğunu Allah elbette biliyor; ama Allah tanıklık eder ki münafıklar (inandık derken) kesinlikle yalan söylemektedirler." Münafikun/1

Allah mü'minlerin kardeş olduklarını söylüyor da müminler gerçekten birbirini kardeş biliyor mu? 

Senin cemaatin, tarikatın, partin, derneğin derken, sen, ben kavgasına tutuşan, taht, post, kurban, zekat, infak yardım ve hasenatla ayrışan birbirine kin, nefret ve düşmanlıkla bakan, kardeşliği kendisinden olmakta gören bir anlayış Kuran'ın kardeşlik felsefesinde karşılık bulur mu? 

Biz biliyor ve inanıyoruz ki mü'minler kardeştir ama yine maalesef biliyoruz ki kardeşlik inançta değil lokal anlamdaki birlikteliktedir.

Allah kardeşlikte rahmet var derken, genel anlamdaki birliktelikten bahsediyor. Gruplara, bölüklere ayrılmanın rahmet olmadığını açıkça ifade ederken, benden, bizden denilen dar anlamdaki birlikteliğin dışındakileri kardeş görmüyorsak veya nefretle bakıyorsak veya onlarla aramıza ciddi mesafeler koyuyorsak ayet bize ne ifade eder ki? 

Dindar bir nesil yetiştirmeyi hedefleyenler olarak bizler kendi aramızda çatışırken dışarıdakilere ne diyeceğiz. Allah, iki kardeşin arasının düzeltilmesini rahmete vesile gösterirken, biz nefrete, mesafeye yelken açarsak rahmet bizi bulur mu?

Egoların hakim olduğu, yönetim erkinin dayatmasına sessiz kalan kalabalıkların, ayrılan kesimlerlere ayrılık öncesindeki muhabbeti kesmesi rahmetle ifade edilebilir mi veya rahmeti celbeden bir yaklaşım olarak görülür mü?

Farklı farklı isimlerle ayrışan hepsi kendi içinde mü'min olan çok değerli insanların ayrışma sonrasında kendilerinden ayrılanların sanki dinden çıkmış gibi görüldüğü bir yaklaşım ayetin kapsamındaki mü'minleri yansıtır mı?

Kendisi gibi düşünmediği, kendisi gibi yorumlamadığı, kendisi gibi anlamadığı için kişileri tekfir eden, konuşmayan, düşman nazarıyla bakan, sohbet meclislerine uğramayan kişiler gerçekten ayetin kapsamındaki mü'minleri yansıtır mı? 

İbadet ve itaatte çok ileride ve samimi olan Haricilerin yaklaşımının İslâm ümmetini nasıl parçaladığını anlatırken onların yaklaşımını silahlı değil ama sözlü bir felsefe gibi algılayanların hayata bakışı ayetin kapsamındaki mü'minleri yansıtır mı? 

Şuncu, buncu, nuncu, oncu bakış açısıyla lideri kutsayan, kişi kültüyle hatasız, masum insanlar üretip tek doğru kendileri olduğu iddiasında bulunanların ve kendilerini ve liderlerini eleştirenleri dinden çıkmış gibi bir bakış açısı sergileyenler ayetin kapsamındaki mü'minleri yansıtır mı? 

Kimsenin mü’minliğini sorgulayacak ne yetkim ne haddim vardır. Burada sorgulamaya çalıştığım yüzleşme aynasının karşısında bizim dışımızdakileri yargılamadan önce kendi gerçeğimizle yüzleşme cesareti gösterip gösteremediğimiz. Ali Şeriat'nin yaptığı o muhteşem dört zindan tespitinden biri olan toplum zindanından penceresinden ( tarikat, cemaat, dernek, grup, oluşum vb) herkesi ötekileştiren bir anlayışa karşı bir duruş sergileyebiliyor muyuz acaba? Yoksa zindanın mahkumları olarak lider, başkan, hoca efendi, seyda, şeyh veya içinde bulunduğumuz toplum (adına ne derseniz deyin) ne derse doğrudur deyip peşine takılarak bizim dışımızdakileri fırka-i dalle olarak mı göreceğiz. 

Bu bakış açısı ayetin kapsamındaki mü'minleri yansıtır mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —