Yusuf YAVUZYILMAZ

Tarih: 16.11.2025 16:00

MUAVİYEİZM SİYASETİ

Facebook Twitter Linked-in

Tarihi şahısları değerlendirirken asıl amaç, Kur'an'ın tabiriyle ibret almaktır. Çünkü tarihteki hiçbir olay anlam ve amaçtan mahrum, birbiriyle ilintisiz olaylar yığını değildir. 

Bu anlamda tarihsel olayları değerlendirilen amaçlar şunlar olmalıdır. 

1. Mezhebi ve ırksal önyargıların değil aklın kullanmasını öne çıkarmak. 

2. Daha sonraki yaşayanlar için İbret alınmasını sağlamak. 

3. Gerçekleşen olaylar üzerine düşünce üretmek. 

4- En önemlisi, gerçekleşen olaylardan dersler çıkararak aynı hatalara düşmemektir. 

Tarihsel olayları değerlendirirken tarafgirlikten, indirgemeci yöntemlerden uzak durmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, tarih, övgü ve sövgü malzemesi değildir. Bu anlamda her tür abartı, yüceltme ve aşırı övgü ve karşıtlık hakikatin düşmanıdır. Öte yandan tarihin aktörleri suç işleme imkanı olmayan melekler değil, insanlardır. İnsanlar doğası gereği tarihsel, hata yapabilen unutkan bir yapıya sahiptir. Bütün liderler, yöneticiler, önderler insan olmanın zaaflarına sahiptir. Bu tür insanların hata yapabilecekleri gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu yüzden şahısları putlaştırma ve yaptıkları hataları masumlaştırma veya görmezden gelme doğru bir yaklaşım değildir. Bundan dolayı İslam siyaset geleneğinde önemli bir yeri olan Muaviye'nin uygulamaları, bir siyaset anlayışının arkeolojisini çıkarmak için hayati önem taşımaktadır. 

Muaviye, Hz. Peygambere düşmanlığı ile bilinen Ümeyyeoğulları kabilesinin bir mensubudur. Kuşkusuz bu özellik onu suçlu kılmaz. Çünkü kişiler, mensup oğlunu kabileden değil, kendi yaptığı eylemlerden sorumludur. Ancak içinde yaşadığı psikolojik ortamın ona etki ettiği gerçeğini de ihmal etmemek gerekir.Muaviye, İslami hareketin bütün aşamalarına tanıklık etmesine karşın Mekke'nin Fethi sırasında Müslüman olmuştur. Bu da tek başına eleştiri konusu yapılamaz. Çünkü önemli olan kişinin ne zaman Müslüman olduğu değil, Müslüman olduktan sonraki yaşantısıdır. Muaviye, uzun bir ömür yaşamış, yöneticilik yapmış ve ümmetin geleceğini karalarıyla etkilemiştir. Asıl eleştiri ve değerlendirme konusu budur. Muaviye dört Arap dahisinden biridir ve yöneticilik alanında üstün meziyetleri sahiptir. 

Muaviye'nin bıraktığı siyasal mirasın temel özellikleri şunlardır: 

1- Hilafeti saltanata dönüştürme

2- Özgür bir siyasal katılım biçimi olan biati zorla itaate dönüştürme

3- Nepotizmi yaygınlaştırma ( Oğlunu veliaht, Ümeyyeoğullarını valilik ve bürokratik kademelerde doldurma) 

4- Siyasetine karşı çıkan sahabeleri para, makam karşılığında, susturma veya katletme

5- Liyakat yerine sadakati kurumlaştırma

6- Arap olmayan kişileri dışlayarak Arap ırkçılığını yeniden canlandırma. 

7- Pragmatizm siyaseti( Sözüm iş yaptığı yerde söz, paranın iş yaptığı yerde para, kılıcın iş yaptığı yerde kılıç) 

8- Ömer bin Abdülaziz hariç bu yönetim tarzını kurumsallaştırma. 

9- Hz. Ali ile savaşma. 

10- Önce Kur'an sayfalarını mızrakların ucuna yakarak Kuranı araçsallaştırma ve istismar etme, sonra Hakem olayı gibi bir üçkağıtçılığa onay verme. 

11- Kuvvetli bir merkezi idare ve yönetim tarzı oluşturarak, sivil ulemayı etkisizleştirme. 

12- Gücü adaletin önüne koyma. 

13- Siyasilerin yaptıklarını ezelde yazılmış kader inancına bağlayarak her tür sorumluluktan uzaklaştırma. 

14- Yargılamayı ahirete ertelenecek Mürcie anlayışını yaygınlaştırmak

15- Kendine muhalefet potansiyeli olan Ebu Zer gibi sahabeleri, daha Şam Valiliği döneminde şikayet ederek sürgüne gönderme yoluyla susturma.

16- Şura ve İstişare gibi Peygamberi yöntemleri terk ederek tek adam ve otoriter siyaseti kurumsallaştırma. 

17- Muaviye'nin otoriter siyaseti sadece kendi dönemi ile sınırlı kalmamış, Müslümanların tarihi boyunca etkili bir yönetim modeli olmuştur. Türkiye siyasal aklını oluşturan dini yorum da çok büyük ölçüde Muaviye'nin muhalefeti yok sayan, fitne unsuru olarak gören otoriter, baskıcı ve pragmatik anlayışına yaslanmaktadır. 

Bütün baskı ve yıldırma siyasetine karşı Muaviye'nin adı ile kurumsallaşan siyaset tarzı Ebu Zer gibi sahabeler, Ebu Hanife ve Hasan Basri gibi alimler tarafından açıkça eleştirilmiştir. 

Hasan Basri'nin Muaviye hakkındaki düşüncesi şudur: 

"1- Sahabe arasında liyakatli, yetenekli ve dürüst insanlar varken sefih ve düşüncesiz insanları müslüman halkın başına musallat etti.

2- Sürekli sarhoş olan, ipek elbiseler giyip def ve tanbur çalan oğlu Yezid’i halifelik makamına oturttu.

3- Ziyad’ı kendi kardeşi ilan etti. Oysa ki Muaviye’nin babası, Ziyad’ın annesiyle zinada bulunmuştu ve Hz. Resulullah (s.a.v)’ın sarih buyruğu gereğince “Zina yoluyla akrabalık bağının oluşmayacağı” bilinmekteydi.

4- Müslümanlar arasında takva ve inkilabiliğiyle tanınan Hucr bin Adiyy ile arkadaşlarını öldürttü." (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, C. 3 s. 239; Taberi, Tarih, c. 3, s. 232)

Muaviye hakkında yapılan sert eleştiriler salt bundan ibaret değildir. 

"Muaviye, Hz. Resulullah'ın, "Ammar'ı zalim ve yoldan çıkmış bir güruh öldürecek" demesine rağmen Ammar'ı öldürtmüş ve onun kesik başını kendisine getiren iki Şamlıya iki kese altın vermiştir. Bu sırada Muaviye, yaptığından memnun ve mutlu olduğunu da ifade etmişti." (İslam Medeniyet Tarihi. c.4, s.87.)

Muaviye'nin kendine muhalefet edenlere acımasız davrandığı bilinmektedir. Resulullah'ın (s.a.a) sahabisi Hucr bin Adiyy'le 6 arkadaşı, Muaviye'nin resmi emriyle Merc-i Uzrâ'da şehid edildi… (Sahihi Müslim c.1, s258,259; Sahihi Buhari c.l, s.l3l, Merhum Şerefuddin'den naklen: En Nâss-u Ve'1 İçtihad'da: s.217, 218 ve Mesail-i Fıkhiyye)

“Muaviye, Malik Eşter'i Mısır yolunda öldürttü, sonra da şöyle dedi: "Ali'nin iki arkadaşı vardı; birinin işini Sıffın'de (Yasir oğlu Ammar'ı) bitirdim, diğerininkini de (Maliki Eşter) bugün."(Taberi Tar. c.4, s.187 İbni Esir c.3, s.233)

“Muaviye, Hz.Ali tarafından Mısır'a vali tayin edilen Muhammed bin Ebubekir'i (Hz.Ebubekir'in oğlu)öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı."(Taberi Tar. c.4, s.l71 ve Med. Tar. c.4, s.83.)

“Muaviye minberde Hz.Ali'ye lanet okudu ve bütün valilerine de ona lanet okumalarını emretti. Peygamberin zevcesi Ümmü Seleme, Muaviye'ye mektup yazarak şöyle dedi: Siz minberde Hz. Ali'ye ve onu seven herkese lanet ettiğiniz için Allah ve resulüne küfrediyorsunuz. Ben, Allah ve Resulünün Hz.Ali'yi sevdiğine şehadet ediyorum. Ama Muaviye onun sözlerini dinlemedi." (Bkz. İbnAbdurabbih'in "İkd'ül Ferid" kitabı c.4, s.366)

Mutezile'nin Emevi Eleştirisi: "Cahız'a göre Emevilerin küfre düşmelerine sebep olan hususlar kısaca şunlardır:

1- Kur'an ve Sünnet anlayışından uzaklaşmaları hatta onları reddetmeleri

2- Hilâfet ten ayrılarak Kayser'lik ve Kisra'lık sistemine benzer bir idari yapılanmaya gitmeleri

3- Haram olan hususları helal saymaları

4- Devlet malını haksız olarak dağıtmaları ve suistimallere göz yummaları

5- Kabe'ye, Mekke'ye ve Medine'ye saldırmaları

6- Hz. Hüseyin'i aile çevresiyle birlikte öldürmeleri 

7- Ehl-i Beyt'e ve bazı sahabilere zulm etmeleri, eziyet ve işkencede bulunmaları

8- Günah işlemeyi adet haline getirmeleri

9- Dini emirleri hafife almaları ve değiştirmeleri 

10- Mutlak kader ve mutlak cebr inancını benimsemeleri

11- Asabiye temeline dayalı bir siyaset takip etmeleri. "

( İrfan Aycan, Mahfuz Söylemez, İdeolojik Tarih Okumaları, s: 35)

 

Muaviye, İslam siyaset geleneğinde Manevi siyaset anlayışından ayrılarak büyük bir kırılma yaratmıştır. Bu kırılmanın olumsuz etkileri hala devam etmektedir. Kuşku yok ki, bu olumsuz mirastan salt Muaviye'yi suçlayarak kurtulamayız. Bugün İslami değerlere uygun bir siyaset geleneğinin olmamasından bugün yaşayan insanlar sorumludur. Bugün suçu Muaviye'nin üzerine atarak kimse kendi sorumluluğunu üzerinden atamaz.

Muaviye; merkeziyetçi, otoriter, muhalefeti yok sayan, muhalifleri yok etmek için her tür aracı kullanan, liyakate karşı nepotizmi öne çıkaran ve bu özellikleri ile sonraki dönem siyasetini derinden etkileyen bir siyasal aktördür. Muaviye siyaseti Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar dönemini büyük ölçüde domine etmiştir. Büyük bir kırılmaya işaret eden Türkiye modernleşmesi de öz olarak bu siyasetin etkisinde şekillenmiştir. ( Şeflik Sistemi) Ne yazık ki hala Muaviye siyasetinin ruhu, siyaseti belirlemektedir. 

İslam dünyası, bir an önce Nebevi siyasetin ilkelerine uygun bir siyasal anlayış geliştirmelidir. Bunun temelleri ırkçı, otoriter, özgür iradeyi reddeden, şura ve istişareyi ortadan kaldıran Muaviye siyaseti değil, Hz. Peygamberin en önemli siyasal sünneti olan ‘Medine Vesikası'nın ruhudur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —