Ömer Naci YILMAZ

Tarih: 19.12.2025 16:32

KARARIMIZ NET, YOLUMUZ DOĞRU OLMALI

Facebook Twitter Linked-in

“Evlatlar, buralar pek tekin değil. Üç beş kış geçirdik ama pek de rahat geçmedi. Daha korunaklı yurt bulmalıyız. Selçuklu’ya varıp hizmetinizdeyiz demeliyiz. Kime hizmet ettiğimiz belli değil. Kararımız net, yolumuz doğru olmalıdır.”Gündüz Alp*

İnsanın hayat yolculuğu, çoğu zaman bir yol ayrımında geçer. Bu ayrımlar bazen büyük kararlar şeklinde karşısına çıkar, bazen de gündelik hayatın içinde fark edilmeden verilen küçük tercihler olarak belirir. Ancak her hâlükârda insanın kaderini belirleyen, verdiği kararların netliği ve yürüdüğü yolun doğruluğudur. Kararsızlık ise insanı hem maddi hem de manevi anlamda yoran, zamanla kişiyi kendine ve çevresine yabancılaştıran bir hâle dönüşür.

Kararsızlık ilk bakışta temkinli olmak gibi algılansa da uzun vadede irade zaafına dönüşür. Bir konuda sürekli beklemek, ertelemek ve “sonra bakarız” demek, insanın iç dünyasında bir ağırlık oluşturur. Bu ağırlık, zamanla huzursuzluk, tatminsizlik ve güvensizlik olarak ortaya çıkar. Kur’an-ı Kerim’de münafıkların hâli anlatılırken bu kararsız ruh hâline dikkat çekilir: “Onlar iman ile küfür arasında bocalayıp dururlar ne onlara ne bunlara dâhil olurlar.” (Nisâ, 143). Bu ayet, kararsızlığın insanı nasıl savrulan bir kimliğe dönüştürdüğünü açıkça ortaya koyar.

Gündelik sosyal hayatımızda kararsızlığın en belirgin sonucu, ilişkilerde yaşanan güvensizliktir. Ne istediğini bilmeyen, duruşunu netleştirmeyen insan, karşısındaki kişiye de güven veremez. Bugün var dediğine yarın yok diyen, bir gün savunduğunu ertesi gün inkâr eden bir tutum, ilişkileri zedeler. Oysa kararlılık, insan ilişkilerinde istikrar ve samimiyet doğurur. İnsanlar, nerede durduğunu bildikleri kişiye daha rahat yaklaşır, onunla daha sağlam bağlar kurar.

Aile içinde, arkadaş çevresinde ve iş hayatında yaşanan pek çok problemin temelinde kararsızlık vardır. Eşler arasında netlik olmadığında huzur bozulur, dostluklarda ilkesizlik olduğunda güven sarsılır, çalışma hayatında hedefler belirlenmediğinde verim düşer. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Kişinin güzel Müslümanlığındandır; kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi.” buyurarak, insanın hayatında neye yöneleceğini ve neyi dışarıda bırakacağını bilmesinin önemine işaret etmiştir. Bu da bir bakıma kararlılığın ahlaki boyutunu ortaya koyar.

Ders çalışma hayatında da kararsızlığın bedeli ağırdır. Hangi hedefe yöneleceğini bilmeyen bir öğrenci, sürekli yöntem değiştirir, başladığını bitiremez. Bugün bu alana, yarın başka bir alana yönelir; fakat hiçbirinde derinleşemez. Bu da hem zaman kaybına hem de özgüven kaybına yol açar. Oysa hedefi net olan bir insan, zorluklarla karşılaşsa bile yolundan sapmaz. Kur’an-ı Kerim’de, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (53/Necm, 39) buyrularak, bilinçli ve istikrarlı çabanın değeri vurgulanır.

Toplumsal hayatta da kararsızlık, büyük bedeller doğurur. Bir toplum, neye inandığını ve hangi değerleri savunduğunu netleştiremediğinde, dış etkilere açık hâle gelir. Tarih boyunca güçlü medeniyetler, kararlı duruşları sayesinde ayakta kalmışlardır. Gündüz Alp’in sözlerinde dile gelen “kime hizmet ettiğimiz belli değil” ifadesi, sadece bir göç kararını değil, aynı zamanda bir istikamet arayışını anlatır. Hizmet edilecek değerler netleşmeden, yürünecek yol da netleşmez.

İslam, kararlılığı kör bir inat olarak değil, istişare ve tevekkülle desteklenen bilinçli bir duruş olarak tanımlar. Kur’an-ı Kerim’de, “İş hakkında onlarla istişare et. Bir işe karar verdiğinde ise Allah’a tevekkül et.” (3/Âl-i İmrân, 159) buyurulmuştur. Bu ayet, Müslüman’ın önce düşüneceğini, danışacağını; ardından karar verdiğinde tereddüt etmeden yoluna devam edeceğini öğretir. Sürekli karar değiştirmek değil, doğru kararı bulup arkasında durmak esastır.

Kararlılık, insanı yormaz; aksine zihinsel ve ruhsal bir ferahlık sağlar. Ne yapacağını bilen insan, enerjisini belirsizliklere değil, üretime harcar. Kararsızlık ise sürekli bir iç hesaplaşma hâli doğurur. İnsan, kendi kendisiyle bile uzlaşamaz. Bu hâl, zamanla kişiyi manevi bir yorgunluğa sürükler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Allah, yapılan işi sağlam yapan kulunu sever.” buyurarak, netlik ve istikrarın ilahi bir değer olduğunu vurgulamıştır.

Maddi anlamda da kararsızlık, ciddi kayıplara yol açar. İş hayatında fırsatları değerlendiremeyen, sürekli tereddüt eden kişiler, çoğu zaman geride kalır. Yatırımda, üretimde ve planlamada kararsızlık, dağınıklık ve zarar getirir. Kararlı olmak ise riskleri yok saymak değil, bilinçli adımlar atmaktır. Sağlam bir niyet ve doğru bir istikamet, maddi bereketin de kapısını aralar.

Manevi hayatta kararlılığın önemi ise çok daha derindir. İman, süreklilik ister. Bugün inanıp yarın gevşeyen bir ruh hâli, kişiyi içsel bir boşluğa sürükler. Kur’an-ı Kerim’de, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (11/Hûd, 112) buyrularak, istikrar ve kararlılık doğrudan emredilmiştir. Dosdoğru olmak, sadece doğruyu bilmek değil; o doğruda sebat etmektir.

Sonuç olarak, kararımız net değilse yolumuz da net olmaz. Yol net değilse insan sürekli savrulur, yorulur ve yıpranır. Kararlılık, insanı hem dünyada hem ahirette diri tutan bir özelliktir. Gündelik hayatın karmaşası içinde, insan ilişkilerinde, eğitimde ve toplumsal duruşta netlik kazanmak; huzurun, güvenin ve başarının temelidir. Kararımız net, yolumuz doğru olmalıdır. Çünkü doğru bir yol, ancak kararlı adımlarla yürünebilir.

 

Prof. Dr. Selim Hilmi Özkan FIRAT’TAN TUNA’YA 1 KUT, s,60


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —