Ali BULAÇ

Tarih: 14.11.2025 15:17

İslamcılık üzerine

Facebook Twitter Linked-in

Sıkça İslamcılığın öldüğüne dair iddialar atılır, bunlar dilek ve temennilerden ibarettir; ne İslamcılık ölür ne İslamiyet.

Peki, İslamcılık nedir?

Belki öncelikle İslamcılığın ne olduğunu, ne anlama geldiğini anlamak ve anlatmak gerekir. Bana göre İslamcılık, İslam’ın ana kaynaklarına göre yeni bir insan tanımı, yeni bir toplum, yeni bir iktidar, yeni bir dünya ve yeni bir âlem tasavvuru inşa etmenin cehdi ve mücahesidir.

1-yüzyıldan beri iki tarzı siyasetten biri İslamcılıktır. Her ne kadar Yusuf Akçura (öl. 1935) 20. Yüzylın başlarında “üç tarz-ı siyaset”ten bahsettiyse de, hakikatte iki tarzı siyaset vardır. Bunlardan biri Batı’nın, Aydınlanma felsefesinin temel varsayımlarını referans alan siyaset ve türevleri (milliyetçilik, sosyalizm, liberalizm vs.), diğeri ise İslami siyasettir.

İmanın altı şartı, İslam’ın da beş şartına inanan her Müslüman bana göre bittabii ve bizzarure Müslümandır, aynı zamanda İslamcıdır. İslam bir hayat düsturu, sosyo politik ve ekonomik bir nizamdır. Müslüman birey ve grupların siyasi, sosyal veya fikrî, felsefî, kelamî, entelektüel alanda faaliyet göstermeleri üç ayrı İslamcılıktır. Bunlar biri diğerine aykırı, biri diğerini nefyeden, nesh eden akımlar, hareketler değil; biri diğerini besler ve tamamlamaktadır.

İslamcılık, haricî her türden askeri-siyasi tahakküm ve her türden fikri ve kültürel hegemonyaya karşı bir direniş ve diriliş akımıdır. Ecnebilerin “İslamcılık” kelimesini empoze ettikleri yönündeki iddianın bir gerçeklik değeri yoktur. Zira bundan tam 11 asır önce, yani miladi 935 yılında vefat eden Ebul Hasan el-Eş’ari, bu terimi kullanmış, zamanındaki farklı akımları ele aldığı kitabına “İslamiyyun (İslamcılar)” adını vermiştir. O halde kelime de, isim de bize aittir.

Yukarıda son yıllarda öne sürülen en önemli iddialardan birinin, İslamcılığın öldüğü yönündeki dilek ve temenni olduğuna işaret etmiştim, tekraren söylüyorum, hiçbir zaman İslamcılık ölmez. Zira İslamcılık kurucu fikir ve temel bilgiyi dinden alıyorsa, genel olarak dinler ölmedikçe ve İslamiyet varlığını, ilahi mesaj hakikatini, davasını ve iddiasını devam ettirdiği müddetçe İslamcılık da devam edecektir.

Bizden öncekilerin tarif ve anlatımlarını göz önünde bulundurarak, yeniden formüle etmemiz gereken İslamcılık bana göre özgürlük, ahlak, hukuk/adalet, ihtiram, İslam birliği ve cihattır.

Eğer İslamcılık iddiasında olanlar, kötü amelleri dolayısıyla İslam dinini veya İslamcılığın herhangi bir versiyonunu, İslamcılığın kendisini suistimal ediyorlarsa, İslamcılığı veya dini istismar ediyorlarsa ki bugün buna bol miktarda şahit oluyoruz, bunun faturasını, bu kötü amelin faturasını ne İslam dinine ne İslamcılığa çıkarabiliriz. Temel bir kaidedir: “Su-i misal emsâl olmaz”. Şu halde bir iddianın, bir doktrinin, bir fikrin referansı ile onu temsil etme iddiasında olanların eylemleri arasında temel bir ayrım yapmamız lazım. Buna bir örnek vermek istiyorum: Mesela 2023-2024 yıllarında iki sene boyunca İsrail; Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğinde Gazze’de katliam yaptı. Hepimizin gözü önünde canlı olarak seyrettiğimiz bir katliam. Batılı devletler ve hükümetler kıllarını kıpırdatmadı. Aksine, bu katliama destek verdiler. Katliam, aç ve susuz bırakma, tehcir (etnik arındırma) sürerken batı, dünyaya ihraç ettiği temel haklar, özgürlükler, demokrasi, savaş suçlarının yasaklanması vb. değerlerin hiçbirine riayet etmedi, katliamı durdurmadı. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Netanyahu ve şürekasını yargıladığı halde yine de Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri destek vermeye devam ettiler.

Şimdi soruyorum:

Batı’nın İsrail’in katliamına verdiği destek, acaba bizde şöyle bir fikrin uyanmasına meşruiyet kazandırabilir mi? Mademki Batılı hükümetler ve devletler bu katliama göz yummakla kalmadılar, askeri, mali, siyasi ve diplomatik destek de verdiler, bunu gizleme lüzumunu da hissetmediler, o halde Batı’nın ihraç ettiği değerler, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, savaş suçları ile ilgili kurallar da geçersizdir, bunları tümüyle bir kenara bırakalım, bir poşete doldurup çöpe atalım?

Eğer müslümanların hatalı tutum ve davranışlarından hareketle İslamcılığı yargılayanlar ve hatta bu gerekçeyi öne sürüp dinden çıkanlar, batılı devletlerin bu yüzkızartıcı tutumları ile batılı değerleri birbirlerinden ayırt ediyorlarsa, müslümanların kötü amelleri ile İslamcılık ve müsmümanlığı birbirlerinden ayırmalıdırlar. İslamcılık veya İslam adına kötü amellerde bulunan, istismar ve suistimal eden insanları İslam’dan ve İslamcılıktan ayırt etmeyenler çifte ahlaka sahip samimiyetsiz ve nihayetinde İslamcılık ve İslam düşmanı kimselerdir, bunların fikir ve söylemlerine itibar olunmaz.

 

Kaynak: mirat haber


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —