ESAT HOCALAR

Tarih: 01.11.2025 15:10

Harf Ve Dil İnkılapları & Türk Lisanının Hafızası Ve Geleceği Üzerine

Facebook Twitter Linked-in

Lisan Kimliktir 

Türkçe, tarih boyunca bu milletin hafızası, kültürü ve fikri birikiminin taşıyıcısı olmuştur. Bir dilin yok sayılması, yalnızca kelimelerin kaybı değil; bir milletin geçmişinin, kimliğinin ve ufkunun da silinmesi demektir. Maalesef, 1928’de yapılan harf inkılabı hemen ardından 1932’deki dil inkılabı, Türk milletinin dil ve kültür hafızasında derin yaralar açmıştır. Türk dilinin kodları imha edilmiştir. Bugün yaşanan Türk lisanının fakirleşmesi, yalnızca bir dil problemi değil; aynı zamanda zihinsel ve kültürel bir travmadır.

 

Harf İnkılabının Gerçek Maksadı 

Harf inkılabının asıl maksadı, bu milleti tarihinden, Türk dünyasından ve İslam âleminden koparmaktı. 1928’de gerçekleştirilen harf inkılabından sonra, 1932’de uygulamaya konan Dil İnkılabı da Türkçe üzerinde büyük bir yıkım yaptı. Bin yıldır yazdığımız yazı, bin yıldır konuştuğumuz dil geride kaldı. Bugün yaşayan insanlarımız, o harfleri okuyamıyor, o harflerle yazı yazamıyor ve o harflerle yazılmış Türkçeyi anlayamıyor. Bunun temel sebepleri, birincisi harf inkılabı, ikincisi ise dil inkılabıdır. Dünyada başka hiçbir ülkede böyle bir kültürel kıyım yapılmamıştır.

 

Harflerin  Bırakmayan Milletler

İşgalci Siyonistler bile Latin harflerinden vazgeçmiş, eski ve karmaşık İbranî harflerine dönmüşlerdir. Bugün dünyaya teknoloji üreten Japonya kendi harflerini terk etmemiş, dijital teknolojinin öncüsü Çin kendi yazı sistemini korumuştur. Hindistan, Rusya gibi ülkeler de kendi harflerini sürdürmüş, değiştirmeye niyetleri bile yoktur. Oysa biz, bizi işgal eden güçlerin en başta harf olmak üzere kıyafetlerini, şapkalarını, kanunlarını, hukuklarını, rejimlerini, kültürlerini, merasimlerini ve bazı adetlerini, müstevlilerin içimizdeki piyonları aracılığıyla zorla alıp uygulamışız; adına da “ilke ve inkılap” demişiz. Harf ve lisan inkılabı, diğer inkılaplarla birlikte Anadolu’nun hafızasını adeta resetlemiştir.

Maalesef bugün Türkçe sahipsiz ve garip bir hâl almıştır. Dilimiz fakirleştirilmiş, kabile lisanına dönüştürülmüştür. 1950’den önceki kitaplar ve gazeteler artık genç kuşak tarafından okunup anlaşılamamaktadır. Halbuki bir Fransız genci Victor Hugo’yu, bir İngiliz genci Shakespeare’i, bir Rus genci Aleksandr Puşkin'i, Tolstoy’u okuyup anlayabilmektedir.

 

Adriyatik’ten Çin Seddi’ne 

20. yüzyılın başlarına kadar bütün Türk dünyasında aynı alfabe ve dil kullanılıyordu. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türkçe konuşarak gidilebiliyordu. İstanbul’da çıkan bir gazete veya dergi, Kırım’da, Kazan’da, Bakü’de, Taşkent’te, Kaşgar’da da okunabiliyordu. Bugün ise Türk dili uydurukçuları, Türk diline giren binlerce Fransızca ve İngilizce kelimeye bir şey demiyor; asırlarca kullanılan Arapça ve Farsça kökenli Türkçeleşmiş kelimelere düşmanlık ediyor, inatla yeni kelimeler uyduruyorlar. Amaç açıktır: Türk milletini tarihinden, Türk dünyasından ve İslâm âleminden koparmak.

Harf İnkılabı Türkçeye atılmış en büyük kazıktır, Türk dilini arkadan hançerlemektir ve yüz yıllık bir hafıza kaybıdır. Bu inkılap ile birlikte her şey sıfırlanmıştır. Bugünkü gidiş, Türkçe açısından hiç de iyi değildir. 1928 öncesi lisana dönülmelidir. Aksi hâlde Türkçe fakir bir dil olmaya devam edecek; uydurukça kelimelerle zenginleşemeyecek, gittikçe fakirleşip kısırlaşacaktır. Kısırlaşmış bir dil, zihin dünyamızı, fikir dünyamızı da fakirleştirir ve dünyada fikir üretemez hâle getirir.

 

Türk Lisanını Bozan Kurumlar & Bozulmaması İçin Mücadele Edenler 

Türk dilini bozmak için kurulan TDK, TTK, TTCF gibi kurumlara karşı yüzlerce bilim insanı, dilci, tarihçi ve sosyal bilimci hayatları boyunca mücadele etmiştir. Bin yıldır yazılı dilimizi yaşatmak için Yavuz Bülent Bakiler, Faruk Kadri Timurtaş, Erol Güngör, Peyami Safa, Ahmet Kabaklı, Mümtaz Turhan, Mehmet Kaplan, Necmettin Hacı Eminoğlu, Sevinç Çokum, Fuat Köprülü, Emin Bilgiç, Abdulkadir İnan, D. Mehmet Doğan, Dursun Gürlek, Nihat Sami Banarlı, Abdurreşit İbrahim, Seyit Ahmet Arvasi, Yılmaz Öztuna, Cemil Meriç, Atilla İlhan, İbrahim Kafesoğlu, Osman Turan, Necip Fazıl Kısakürek, Ali Nihat Tarlan, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Reha Oğuz Türkkan, Ahmet Bircan Ercilasun gibi isimler mücadele etmiş, emek vermiştir. Bu listeye eklenebilecek daha birçok ilim insanı vardır.

1928 öncesi kelimeler bundan sonraki zaman içinde kullanılarak Türkçe yeniden zenginleştirilebilir; böylece gelecekte Türkçede çok güzel eserler verilebilir, şaheserler üretilebilir. Harf ve Dil İnkılaplarının yarattığı kopukluk ve kültürel kayıp telafi edilebilir. Türkçe, tarihinden ve köklü kültüründen koparılmamak şartıyla, yeniden yükselişe geçebilir.

 

Sonuç

Lisan, bir milletin zihni, kültürü ve tarihidir. Harf ve Dil İnkılaplarıyla koparılan bu bağ, artık onarılmalıdır. Dilini kaybeden millet, geçmişini ve geleceğini kaybeder. Bizim görevimiz, tarihimize ve kültürümüze sahip çıkarak Türkçeyi yeniden zenginleştirmek, genç kuşaklara bu eşsiz mirası aktarmaktır. Bin yıllık birikimimiz, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de teminatıdır. Türkçenin şahlanışı, milletimizin şahlanışı olacaktır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —