Engin GÜLTEKİN

Tarih: 20.09.2025 12:40

EĞİTİMCİLERİN İTİBAR MÜCADELESİ: ZULUM BİZDENSE BEN BİZDEN DEĞİLİM.

Facebook Twitter Linked-in

Zulüm bir şeyi olması gereken yerden almak veya olmaması gereken yere koymaktır.

Eğitim gibi önemli bir görev maalesef olması gereken yerden alınmış. Olmaması gereken bir duruma sokulmuştur. 

Son günlerde Millî Eğitim Bakanı’nın öğretmenlere yönelik sarf ettiği sözler, yalnızca bir talihsizlik değil, aynı zamanda eğitim camiasına yapılmış büyük bir haksızlıktır. Öğretmenlerin emeğini küçümseyen, fedakârlıklarını yok sayan ve hayatlarını eğitime adayan gençlerin gayretlerini değersizleştiren bu yaklaşım, hakikatte bir “zulüm”dür.

Nitekim tarih boyunca hakikat ehlinin düsturu şu olmuştur:

“Zulüm bizdense ben bizden değilim.”

Bugün bu ülkede 600 binden fazla öğretmen görev beklerken, 100 binin üzerinde öğretmen açığı bulunmaktadır. On binlerce genç, yüksek puanlar almasına rağmen atama beklemekte; yıllarını adadığı mesleğine kavuşamadan hayal kırıklığı yaşamaktadır. Ücretli öğretmenlik adı altında asgari ücretin dahi altında, adeta kölelik düzeni kurulmuşken, öğretmenleri küçümseyen sözler söylemek insafla bağdaşmaz.

Dahası, akademi adı altında uygulanan yeni sistem, öğretmen adaylarını iki yıl daha oyalamaktan başka bir şey değildir. Dört yıl okuyup öğretmen olmuş bir kişiyi yeniden eğitime tabi tutmak, verilen hakkı geri almak anlamına gelmektedir. Bu süreç, pek çok gencin öğretmenlik hayallerinden vazgeçmesine sebep olmuş; ne takvim, ne kriter, ne de program ortaya konulmuştur. Eğitim politikaları, meslek liselerinin zayıflaması ve imam hatip liselerinin yaygınlaştırılması gibi uygulamalarla dengesiz bir yöne kaydırılmıştır.

Eğitim politikalarındaki bir diğer sorun, ilahiyat fakültelerinin kontenjanlarıdır. Beşerî ilimlerin en önemli alanlarından biri olan hukuk fakülteleri 100 bin başarı sırasıyla sınırlandırılırken, İslami ilimler gibi kutsal bir alan olan ilahiyat fakültelerine 900 binlerden öğrenci alınmaktadır. Bu durum, İslamî ilimlerin niteliğini ve itibarını zedelemektedir. Eğitim, nicelik üzerinden değil, nitelik üzerinden kurgulanmadıkça geleceğe güvenle bakmak mümkün olmayacaktır.

Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

“Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 90)

Adaletin en önemli gereği, hak edenin hakkını teslim etmektir. Öğretmenler yıllarca okuyup emek verirken, onlara iş imkânı sunmamak; umutlarını yok etmek ve emeklerini küçümsemek adalet değil, zulümdür.

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Zulümden sakının. Çünkü zulüm, kıyamet günü karanlıklar olacaktır.” (Müslim, Birr, 56)

Öğretmenleri yok saymak, emeklerini görmezden gelmek bir zulümdür. Zulüm ise sadece zalimi değil, bütün toplumu karanlığa sürükler. Çünkü öğretmeni inciten, aslında toplumun istikbalini incitmiş olur.

Peygamber Efendimiz (sav) başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

“Âlimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır.” (Deylemî, Müsned, II/421)

Bu hadis, ilim ehlinin toplumdaki kıymetini göstermektedir. Öğretmenlik makamına hak etmiş bir kişiyi, yüksek puanlar almasına rağmen kontenjan vermeyerek başarısız göstermek, ne insafla ne de adaletle bağdaşır. Öğretmenlerin değerini küçümsemek, aslında ilme ve hikmete karşı körlükten başka bir şey değildir.

Bir millet, öğretmenlerine hürmet ettiği ölçüde yükselir. Sayın Bakan’ın sözleri, öğretmenlik onuruna bir saldırıdır. Ancak biz öğretmenler şunu bilmekteyiz: Bizim kıymetimizi birkaç cahilce söz değil, herkese hak ettiğini verecek olan Rabbimizin katındaki değerimiz belirler. Bizler, zulme sessiz kalmadan hakkı savunmaya devam edeceğiz.

Bu bağlamda sorumluluğumuz sadece maaş veya atama talebi değildir. Bizim davamız, insanca yaşam ve saygınlık mücadelesiyle birlikte öğrencilerimize adaleti, hikmeti, özgürlüğü ve tevhidi öğretmektir. Çünkü biliyoruz ki:

“Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153)

Ve yine biliyoruz ki:

“Hakkı söyleyin, zalim de olsa mazlum da olsa kardeşinize yardım edin.” (Buhârî, Mezâlim, 4)

Öğretmenleri küçümseyen bir anlayışın karşısında biz, hakkın ve adaletin safında olacağız. Eğitimciler olarak görevimiz, gelecek nesillere onurlu bir miras bırakmaktır. Zulüm düzeni ile inşa edilmiş hiçbir sistem kalıcı olmamıştır, olmayacaktır.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Zulmedenler nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında bileceklerdir.” (Şuarâ, 227)

Bu inançla, bütün meslektaşlarıma sesleniyorum: Moralinizi bozmayın, ümitsizliğe kapılmayın. Biz sabreder, hakkı savunursak, Rabbimiz bize kapılar açar. Öğretmenlerin itibarı, toplumun geleceğiyle doğrudan bağlantılıdır. Ve biz inanıyoruz ki; ilme, hikmete ve adalete sahip çıkan bir millet asla yenilmeyecektir.

 

Selam ve dua ile...

Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —