Ahmet Celal Köse

Tarih: 31.12.2025 13:15

BU DÜNYADAN BİR EBU UBEYDE GEÇTİ

Facebook Twitter Linked-in

Dünya, ilk insandan bugüne kadar hiç değişmeyen büyük bir sahnedir. Zaman ilerler, coğrafyalar değişir, imkânlar çeşitlenir; fakat bu sahnedeki temel çatışma aynı kalır. İyilik ile kötülük, hak ile batıl arasındaki mücadele insanlık tarihi boyunca kesintisiz biçimde devam eder. Bu sahneyi diğerlerinden ayıran en önemli özellik, rollerin zorla dağıtılmamasıdır. Senaryo ilahîdir, kurallar bellidir; ancak insan hangi rolde yer alacağını kendi iradesiyle seçer. Kimseye iyilik ya da kötülük dayatılmaz. Perde kapandığında ise herkes, seçtiği rolün hesabını verir.

Sinema sahnesinde oyuncular, canlandırdıkları karakterlerden sorumlu tutulmaz. Film bittiğinde oyuncu çıkar ve “Bu bir roldü” diyebilir. Minyeli Abdullah filminde rol alan bir oyuncunun, film sonrasında oynadığı karakterle hiçbir ilgisi olmadığını söylemesi son derece doğaldır. Çünkü orada senaryo başkası tarafından yazılmış, rol başkası tarafından verilmiştir. Dünya sahnesinde ise böyle bir mazeret yoktur. Burada rolü de yolu da insan kendi seçer. Bu yüzden “Ben sadece oynadım” deme imkânı bulunmaz.

Hz. Âdem’den Günümüze Süregelen Mücadele

Bu büyük sahne Hz. Âdem ile başlar, ilk çatışmasını Habil ile Kabil arasında yaşar. O günden bugüne insanlık, aynı imtihanın farklı suretlerine şahitlik etmiştir. Musa ile Firavun, İbrahim ile Nemrut, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ile Ebu Cehil bu mücadelenin tarihsel örnekleridir. İsimler değişmiş, zaman değişmiş; fakat hak ile batıl arasındaki çizgi hiç kaybolmamıştır.

Tarih boyunca zalimler çoğu zaman güçle, orduyla ve servetle sahneyi doldurmuşlardır. İlk bakışta kalıcı gibi görünen bu ihtişam, zamanın eleğinden geçememiştir. Firavun’un sarayları yıkılmış, Nemrut’un kudreti tarihin karanlığında kaybolmuştur. Buna karşılık Musa’nın adaleti, İbrahim’in teslimiyeti ve Hz. Peygamber’in örnekliği hâlâ canlıdır. Yakın tarihte de tablo değişmemiştir. Seyyid Kutub’u idam eden yöneticilerin isimleri unutulmuşken, Seyyid Kutub’un fikirleri hâlâ milyonların zihninde yaşamaktadır. Güç geçicidir; hakikat ise kalıcıdır.

Güç Dengesizliği Çağında Bir Tercih

İnsanlık belki de tarihinin hiçbir döneminde bu kadar büyük bir güç dengesizliğiyle karşı karşıya kalmamıştır. Zulüm, teknoloji sayesinde görünür hâle gelmiş; adaletsizlik küresel ölçekte sıradanlaştırılmaya çalışılmıştır. İşte böyle bir çağda, Ebu Ubeyde ismiyle anılan bir figür dünya sahnesinde yerini almıştır. Bu çıkış, maddi güce maddi güçle karşılık verme çabası değildir. Bu, inançla, bilinçle ve kararlılıkla yapılan bir tercihtir.

Bu tercihin özellikle bilinçli oluşu dikkat çekicidir. Ortaya konan duruş, kontrolsüz bir öfkenin ya da anlık bir tepkiselliğin ürünü değildir. Aksine, ne yaptığını bilen, seçiminin sonuçlarının farkında olan bir iradenin yansımasıdır. “Bu yolu delilikle değil, bilerek ve isteyerek seçtim” vurgusu, dünya sahnesindeki rolün farkında olunduğunu açıkça göstermektedir. Bu söz, insanın kaderine yürürken iradesini teslim etmediğinin ifadesidir.

Değişen İnsanlar, Değişmeyen Dava

Hz. Âdem’den bugüne uzanan çizgide değişen yalnızca insanlardır; dava aynı kalmıştır. Hakikatin tarafında duranlar, zaman ve mekân fark etmeksizin aynı çizgide değerlendirilir. İlahi adalet, ölümün şekline değil, niyetin yönüne bakar. Hz. Peygamber’in “Seyfullah” unvanını verdiği Halid bin Velid’in yatağında vefat etmesi ile başka bir müminin en ağır şartlar altında can vermesi arasında hakikat terazisi açısından bir çelişki yoktur. Her hayat ve her ölüm, kendi bağlamında anlam kazanır.

Bu nedenle bazı insanlar sessizce sahneden çekilirken, bazıları oynadıkları rolle tarihe not düşer. Onların isimleri sadece bir biyografi değil, bir duruşun sembolü hâline gelir. Ebu Ubeyde ismi de böyle bir anlam taşımaktadır. Çünkü bu isim, kolay olanı değil doğru olanı tercih etmenin adıdır.

Oysa başka bir yol da mümkündü. Mühendislik eğitimi almış, birkaç dil bilen bir insan için dünya sistemi pek çok kapıyı aralayabilirdi. Büyük şirketler, yüksek maaşlar, konforlu bir hayat önüne serilebilirdi. Dünya, dünyalığını cömertçe sunardı. Ancak o, iyi ile kötü, hak ile batıl diye ayrılan yollardan hak olanı seçti. Bu seçim, akılsızlığın değil; samimiyetin ve bilinçli fedakârlığın sonucuydu.

Sonuç: Perde Kapanırken

Dünya sahnesinde herkes bir gün rolünü tamamlar. Kimi kendi yatağında, kimi bir yolculukta, kimi de en zor şartlar altında hayata veda eder. Asıl mesele, sahnedeyken hangi rolde yer alındığıdır. Çünkü perde kapandığında geriye kalan, alkışlar ya da tepkiler değil; yapılan tercihtir.

Ebu Ubeyde’nin hikâyesi, sadece bir ölümün değil, bir hayat tercihinin ilanıdır. Zulmün arşa dayandığı bir yerde hakkı seçmek sıradan bir duruş değildir. Böyle bir tercihin bedeli ağır, karşılığı ise yücedir. İnananlar için şehadet bir son değil, bir yükseliştir.

Bu metin, bir kişiden hareketle bütün insanlığa yöneltilmiş bir soruyu canlı tutmaktadır: Güç karşısında nerede durduk? Konfor ile hakikat çatıştığında hangi yolu seçtik? Dünya sahnesinde oyuncular değişir, roller değişir; fakat imtihan devam eder.

Bu dünyadan bir Ebu Ubeyde geçti. Ardında gücün değil inancın, konforun değil bedelin, suskunluğun değil tercihin izini bırakarak geçti. Şehadeti mübarek olsun. Allah’ın sevgili şehitlerinden olsun. Hak ile batıl arasındaki bu uzun yürüyüşte, onun tanıklığı, insanlığın hafızasında yaşamaya devam etsin.

Ahmet Celal Köse kardeşimiz, HABER DURUŞ Yazar ailesine katıldı kendisine hoş geldiniz diyor, yazım hayatından başarılar diliyor, ilk yazısını yayınlıyoruz. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —