Fatıma KABAKÇIOĞLU

Tarih: 27.10.2025 18:02

AİLENİN GÖLGESİNDE AKRAN ZORBALIĞI

Facebook Twitter Linked-in

Çağın en büyük sorunlarından biri olan akran zorbalığı, bireylerin aynı yaş grubundaki diğer bireylere duygusal ya da fiziksel anlamda zarar vermesidir. Toplumsal ilişkiler için büyük bir tehdit olan bu saldırgan davranışlar, küresel bir sorun hâline gelmiştir. Özellikle okullarda çığ gibi büyüyen akran zorbalığı, sosyal iletişimin mümkün olduğu her alanda karşımıza çıkabilir. Bu davranış bozukluğu, kendi isteklerini diğer her şeyin üstüne koymuş benmerkezci kişiliklerin ortaya koyduğu bir tavırdır.

Benmerkezci düşünce yapısının kökleri okul öncesi döneme kadar uzanır. İki ila dört yaş arası çocuklar, kendisinin istemediği her şeye itiraz ederler. Empatiden yoksun, “Yalnızca benim isteklerim ve benim ihtiyaçlarım değerlidir.” düşüncesine kapılırlar. Bu dönem, çocuk gelişiminin en önemli basamaklarından biridir. Çocukların bu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için aile üyelerinin tutum ve davranışları çok önemlidir. Çocuklara, üzülmesin diye diğerlerini üzmesine, onlar zarar görmesin diye diğerlerine zarar vermesine müsaade edilmemelidir. Tabii ki çocukların da özgür olabileceği, kendi makul isteklerini gerçekleştirebileceği alanları olmalıdır. Fakat bu gereklilik, diğer insanların özgürlüklerini kısıtlama, onlara maddi ya da manevi zarar verme hakkını tanımaz.

Bir eğitimci ve anne olarak söyleyebilirim ki, davranışsal bozuklukların çoğu ailevi ilişkilerden kaynaklıdır. Her istediğinin gerçekleşemeyeceğini, diğer insanların istekleri ve düşüncelerinin de değerli olduğunu onlara anlayacağı dilde anlatmak gerekir. Çocukların en iyi anladığı dil ise sevgi dilidir. Onları kusurlu hissettirecek davranışlardan ziyade güvende olduğunu ve anlaşıldığını hissettiren bir tavır ve üslup takınılmalıdır. Çocukların bizim eleştirel söylemlerimize değil, sevgi ve şefkatimize ihtiyaçları vardır. Fakat sevginin dozu çok önemlidir. Ölçülü olduğunda şifa iken, ölçü aşıldığında hastalığa dönüşür. Sevginin aşırılığı, sevgisiz bırakılmaktan daha tehlikeli bir durumdur.

Aile içerisinde anne ve baba bir takım hâlinde hareket etmelidir. Öncelikle sevgi ve saygı çerçevesinde huzur ortamı oluşturulmalı; çıkan sorunlar aile olarak birlikte çözüme kavuşturulmalıdır. Ebeveynlerin çatışma hâlinde olduğu bir ortamda çocuklar kaygı, stres, davranış bozukluğu ve duygusal sorunlar yaşayabilirler. Benmerkezci dönemi sağlıklı atlatamayan çocuklar, narsist kişiliğiyle kendisine ve etrafındakilere zarar verir.

Zorbalık her dönemde ve her yaşta maruz kalabileceğimiz bir durumdur. Oturduğumuz binalarda, yürüdüğümüz yollarda, okullarımızda, iş yerlerimizde, siber ortamlarda; kısacası insanın olduğu her alanda çeşitli insan karakterleriyle karşı karşıya kalırız. Peki, bu çeşitliliğin içinde biz kendimizi nereye konumlandırıyoruz? İnsanlara menfaatleri uğruna duygusal ya da fiziksel anlamda zarar veren bireylerden miyiz, yoksa zarar verilen mağdur kişilerden miyiz? Her birimiz bu soruların süzgecinden geçmeliyiz. Maruz bıraktığımız zorbalıklarımızın ve uğradığımız zorbalıkların farkına varmalı, öz benliğimizi iyileştirmeliyiz.

Zorbalıkların illaki fiziksel anlamda şiddet içermesi gerekmez. Örneğin, birinin diğerini dış görünüşüyle aşağılaması; “Çok kilo almışsın, yemene dikkat et; balon gibi şişmişsin.” ya da “Çok zayıflamışsın, yüzün gözün çökmüş, rengin solmuş.” gibi cümleler kurması duygusal bir şiddettir. Birinin diğerini statüsüyle aşağılaması, yaptığı mesleği veya kazandığı parayı küçük görmesi gibi durumlar da bir zorbalık çeşididir. Hatta bazen en yakınlarımız bile bilinçli ya da bilinçsiz bu şekilde aşağılayıcı söz ve davranışlar sergileyebilir.

Kendimizi ve çocuklarımızı ahlaki değerlere uygun yetiştirmiş olsak dakarakteri oturmamış ve ahlaki değerlere uygun yetiştirilmemiş insanların zorbalığına maruz kalabiliriz. Bunun için nasıl önlemler almamız gerektiğinin, nasıl savunmalar yapabileceğimizin de bilincinde olmalıyız. Haksızlığa “dur” diyebilen bir özgüven geliştirmeliyiz. Hem yetişkinler hem de çocuklar, gerektiğinde doğru kişi ve kurumlardan yardım isteyebileceğinin bilincinde olmalıdır. Karşılaştığı zorbalıklara göz yumarak daha fazla zarar görmemesi için, sığınacağı en güvenli limanın ailesi olduğuna çocuklarımızı ikna etmeliyiz.

Ebeveynler olarak çocuklarımızın davranışları bizi şaşırtabilir, hatta öfkelendirebilir. Bunlar insani duygulardır. Önemli olan, onlara karşı şefkatle yaklaşıp duygularımızı ne derece kontrol edebildiğimizdir. Bizim davranışlarımız, çocuklarımızın davranışlarını belirler. Hata yaptığında kızıp bağıran, şiddet gösteren ebeveynlere sahip olan çocuklar, gücünün yettiğine aynı şekilde tepki gösterebilir ya da maruz kaldığı zorbalığı kendi hatası olarak görüp yardım istemekten geri durabilir. Bunun için yetişkinler olarak önce kendimizi ahlaki değerlere uygun yetiştirmeli, çocuklarımıza doğru rol model olmalıyız. Menfaatlerimiz uğruna diğerlerini yok sayanlardan değil, toplumsal ve ahlaki değerlere sahip çıkanlardan olmalıyız. Hiçbir anne ve baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha büyük bir miras bırakamaz.

Anne ve babalar, bir neslin inşasının en önemli işçileridir. Temeli sağlam bir zemine oturtmak da onların görevidir. Sağlam temel, doğru ve güçlü ahlaki değerler üzerinde yükseltilmeli; kişilik binası, hiçbir depremin yıkamayacağı dayanıklı bir şekilde inşa edilmelidir. Nasıl ki bir binanın sağlam olabilmesi için malzemesinden çalınmaması gerekiyorsa, anne ve babalar da çocuklarının hakkı olan sevgisinden ve ilgisinden çalmaktan kaçınmalıdır. Boş vermişliğin kucağına bırakılan çocuklar, çürük zeminlerde yükselmeye çalışır. En ufak bir sarsıntıda yıkılır ve domino taşı gibi önündeki binaları da yıkar; sağlam binalara da büyük zararlar verir. Geriye ise harabe olmuş bir toplum kalır. Kendilerini ve çocuklarını yetiştirememiş ebeveynlerin umursamazlığının bedeli ahlaki bir çöküştür. Bunun içindir ki aile, toplumun en küçük fakat en önemli yapı taşıdır.

Uzman kişilerin aktardıklarından anladığımıza göre, akran zorbalığının hızla artmakta olduğu aşikârdır. Bu duruma maruz kalan çocukların psikolojik danışmanlık hizmeti alma oranı da gün geçtikçe artmaktadır. Bütün toplumları zehirli bir sarmaşık gibi saran bu sorunun çözümü, yalnızca mağdurun yanında olmak değildir; aynı zamanda zorbanın davranışlarındaki nedenlerin köklerine inip anlayışla ve empatiyle yaklaşarak, sarmaşığın köklerindeki zehre panzehir oluşturmaktır.

Gerekeni yapalım ki çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin ne zorba ne de mağdur konumunda olmayalım. Benmerkezci arzularda değil, biz merkezci ortak bir vicdanda buluşalım.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —