Ramazan KAYAN

Tarih: 01.12.2025 23:56

Yarım kalan işler

Facebook Twitter Linked-in

Biliyorum kul kusursuz olmaz, ancak bazı kusurlar var ki; çok ağır hüsran ve hicranlara neden olabiliyor... Özeleştiri babında söylüyorum; biz Müslümanların en temel hatalarından biri de başladığımız güzel faaliyetleri tamamlamadan yarım bırakmak… Kaldı ki düne göre çalışmalarımızı yürütebilme hususunda daha iyi imkânlara sahibiz…

Yokluk ve zorluk günlerinde yol yürüyenler, günün sonunda görünmez oldular…

Bu mücadelenin bidayetinde toyduk ama gözü karaydık, daldan budaktan sakınmazdık… Şimdi gözlerimiz açıldı, ancak çıkar ve yarardan başka bir şey görmez olduk…

Bugün tamamlanmamış hikâyelerimiz var... Yarım kalan rüyalarımız var… Bir iktidar ortaya koyamadığımız için tükenen ideallerimiz var… Daralan bir ufuk, zayıflayan bir umutla ayakta durmaya, günü kurtarmaya çalışıyoruz…

Akıbetimizle ilgili kaygılar taşıyoruz… Süreç içinde özgüven yitimine uğruyoruz…

Evet, en ciddi hatamız yarım bırakmak… Zamanla kopmak ve uzaklaşmak… Sonrası savruk ve silik yaşamlar…

Bugün kabiliyetimiz var, kararlılığımız zayıf... Beceri ve başarı yeteneğine sahibiz ancak boş vermişliğimiz bizi bitiriyor…

Başlayıp bırakmışlar, usanıp gitmişler, yorulup çökmüşler arasında ayakta kalmanın, yürüyüşü sürdürmenin sorumluluğunu kuşanmamız lazım.

Tabii ki terk edenler olacaktır, ancak terleyenler bu işe omuz verip umuda emin adımlarla yürüyeceklerdir…

Emeğimize sahip çıkmak durumundayız, kendimize olan saygımızı kaybetmemek adına da olsa alanda olmalıyız... Bireysel bir Müslümanlıkla yetinemeyiz, inancımızla, kendimizle çelişmiş oluruz…

Bilmiyorum, nerede hata yaptık? Çok daha güzel şeyler yapabileceğimiz günlerde içimize kapandık... Farklı bulvarlarda gezinmeye başladık… Kaygan zeminlerde patinaj yapıyoruz...

Ne oldu bize?

Nazar mı değdi?

Başımıza göğe mi erdi? Ya da soruyu şöyle sorayım; küstük mü? Kızdık mı? Kime kahrediyoruz?

Ne yaptığımızın farkında mıyız?

Kendimizi mahvediyoruz… Kusura bakmayın, sitemimiz kime?

İmtihan dünyasında olduğumuzu nasıl unuturuz? Sünnetullahta değişen bir şey yok, değişmesi gereken bir durum varsa o da biziz…

Tembelizim ve konforizm kuşatmasında kendimizi koyuverecek değiliz…

İç dinamiklerimizi bileyip, ahlaki üstünlüğümüzü sağlayıp mücadelemize sahip çıkmalıyız…

Bu işi zor zamanlarda başarabildiysek bugün de iş bizde biter… Ancak biz kendimiz bitmiş isek hangi işi bitirebiliriz ki?

Evet, kendimizden başlamamız ve kendimizi ikna etmemiz gerekiyor…

Belki de tecdidi iman demeliyiz…

Yarım kalmış mücadelemizle, yavaş yürüyen yapılarımızla, gevşek Müslümanlığımızla Allah’a gitmeyelim...

Yarım yamalak uğraşlarımızla gaybi yardımları hak edemeyiz… Gelecek kuşaklara kayda değer bir miras bırakamayız... Bizden sonraki nesiller için güzel bir gelenek oluşturamayız…

Var olan potansiyelimiz, toplumsal saygınlığımız, güzel birikimimiz, özgün deneyimlerimiz bu ihtiyacı karşılayabilecek yeterlilikte, ancak gecikiyoruz… Olmamız gereken yerde değiliz…

Ömrümüzün sonbaharındayız… Şurada yaşayacak ne kadar zamanımız kaldı ki?

Anlamlı geçmişimizi nasıl taçlandırmamız gerekiyor sizce?

Hüsnü hatime zamanı… Hitamuhu misk günleri...

Finalimiz gerçekten Müslümana yakışır şekilde olsun…

İz bırakmak… Çığır açmak… Tarihe not düşmek… Kıymetler kopuyor olsa da bir fidan dikmek...

Heyecanımızı söndüren günahlarımıza tevbe zamanı… Konjonktürel tuzaklara, liberal çukurlara, seküler sapmalara karşı mevzilerimizi tahkim etmek… Ninovalarımıza avdet etmek...

Arzu ve tutkularımızı kontrol altına almadan alanda tutunamayız...

Terk edenlere rağmen terlemeye devam etmek...

Mücadelenin kışında bedel öderken baharında buharlaşanlardan olmamak…

Emanet omuzlarımızda, o halde Rabbimizin emrine kulak verelim:

“Çalışın, durmaksızın bir şeyler yapın; yaptıklarınızı Allah da, Rasulü de, müminler de görecektir. Sonunda gizliyi de, açığı da bilenin huzuruna çıkarılacaksınız ve O size yapmış olduklarınızı haber verecektir.” (Tevbe,105)

 

Kaynak: milat gazetesi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —