Engin GÜLTEKİN

Tarih: 17.04.2025 16:35

YERE EĞİLEN BAŞLARIN GÖĞE YÜKSELİŞİ: SECDE

Facebook Twitter Linked-in

İnsanın fıtratında, kendisinden yüce bir kudrete yönelme, ona sığınma ve ona bağlanma arzusu vardır. Bu yönelişin İslam’daki en belirgin ve en derin tezahürü “secde”dir. Secde, sadece bir ibadet biçimi değil; aynı zamanda insanın benliğinden sıyrılarak yüce kudret karşısında teslimiyetini ilan ettiği ontolojik ve ruhsal bir eylemdir. Aynı zamanda secde, tevhid inancının en somut ve en etkili şekilde vücut bulduğu hâlidir.

İnsanın secdeyle insan, secdesizlikle ise şeytanî bir varlık hâline evrilebileceği Kur’anî örneklerle ortaya konmuştur. Âdem, secdeyle yücelirken; iblis secde etmeyerek lanetlenenlerden olmuştur. Kur’an’da şöyle buyrulur:

> “Meleklere: ‘Âdem’e secde edin!’ demiştik. İblis dışında hepsi secde etti. O direndi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.”

(Bakara, 2/34)

Bu örnek bize secdenin insanlık yolculuğundaki belirleyici rolünü açıkça gösterir. Zira secde; benliği, kibri ve isyanı kıran; kulluğu, teslimiyeti ve tevazuyu inşa eden bir hakikat kapısıdır.

Bu yazıda secde'nin dini, sosyolojik ve psikolojik boyutları ele alınacak; tevhidi bir bilinçle yeniden yapılanmanın ve toplumsal dönüşümün temel bir eylemi olarak secdenin önemi vurgulayacağım.

 

1. DİNÎ YÖNÜYLE SECDE: TEVHİDİN ZİRVESİ

Secde, İslam’ın temel ibadeti olan namazın ana rüknüdür ve Rabb’e en yakın olunan andır. Kur’an’da şöyle buyrulur:

> "Secde et ve (Rabbine) yaklaş!"

(Alak, 96/19)

Bu ayet, secdenin sadece bir yere kapanma hareketi olmadığını; aksine Allah’a en yakın olma hâli olduğunu ortaya koyar. Resûlullah (s.a.v.) da bir hadisinde şöyle buyurur:

 "Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secde hâlidir. O halde secdede duayı çokça yapın."

(Müslim, Salât, 215)

İslam’da secde, yalnızca bedensel bir davranış değil; aynı zamanda tevhidin yani Allah’ın birliğine teslimiyetin ve kulluğun zirvesidir. Mü’min secdede iken yalnızca Allah’a boyun eğdiğini ilan eder. Bu yönüyle secde, Allah dışındaki tüm güçlere, otoritelere, beşerî putlara karşı bir özgürleşme eylemidir.

Resûlullah (s.a.v.)’in şu sözü de bu özgürleştirici yönü çok güzel ifade eder:

 "Secde et, kurtul!"

Yani secde eden insan, özgürleşir; secde etmeyen ise başka güçlerin, arzuların, putların esiri hâline gelir. Bugün modern çağın bireyinde görülen kimliksizlik, tatminsizlik, başıboşluk ve isyan psikolojisi, secdesizlikten kaynaklanan bir ruhsal boşluğun göstergesidir.

 

2. SOSYOLOJİK YÖNÜYLE SECDE: EŞİTLİK VE ÜMMET BİLİNCİ

Secde sadece bireysel bir kulluk hali değil, aynı zamanda İslam toplumunun eşitliğe dayalı yapısını kuran bir ibadettir. Cemaatle kılınan namazlarda, en zengin ile en fakir, yönetici ile işçi, âlim ile cahil aynı safta, aynı istikamete yönelerek aynı Allah’a secde ederler.

Necip Fazıl Kısakürek’in meşhur dizeleri bu eşitliği veciz biçimde ifade eder:

 "Baba katiliyle baban bir safta,

Birbirine lâkabıyle ‘mü’min kardeş’..."

Bu birliktelik, İslam'ın sınıfsız ve adalet temelli toplum inşasının temelini oluşturur. Bir toplumda insanlar aynı Rabb’e yönelip aynı secdede buluşuyorsa, orada sosyal barış, kardeşlik ve bütünlük sağlanır.

Kur’an’da secde eyleminin topluluklar hâlinde yapıldığı şu şekilde ifade edilir:

“Rablerinin ayetleri kendilerine hatırlatıldığında secde ederek ve ağlayarak yere kapanırlar.”

(Meryem, 19/58)

Günümüzde toplumların dağılması, bireylerin bencilleşmesi ve otorite boşluğu yaşanması, ortak bir secde bilincinin zayıflamasından kaynaklanmaktadır. Secdeyle şekillenen toplumda bireyler aynı hakikatte birleşir, Allah’a secde ederek beşeri otoritelerin kölesi olmaktan kurtulurlar.

 

3. PSİKOLOJİK YÖNÜYLE SECDE: RUHSAL ARINMA VE HUZUR

Secde, insanın ruhsal bütünlüğünü sağlayan bir arınma ve şifa hâlidir. Modern psikoloji de secdenin insan üzerindeki yatıştırıcı, dengeleyici ve huzur verici etkilerini bilimsel olarak ortaya koymuştur. Secde hâlindeki pozisyon, beyinde dopamin ve serotonin gibi “mutluluk hormonları”nın salgılanmasına neden olur.

Kur’an’da, kalbin huzurunun Allah’ı anmakla sağlanacağı bildirilmiştir:

 “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”

(Ra’d, 13/28)

Secde, bu zikrin zirvesidir. İnsan secdede en zayıf, en muhtaç hâliyle Rabbine sığınır. Bu sığınış, bir boşalmanın, bir içsel teslimiyetin ifadesidir. Secde, içteki gerginlikleri boşaltır, ruhu hafifletir. Kişi secdeden huzurla, arınmış bir şekilde kalkar.

Hz. Ali (r.a.)’nin şu sözü ne kadar anlamlıdır:

 "Ben secde ettiğimde ruhum bedenime sığmaz olur."

Bu ifade, secdenin ruhsal bir taşkınlık, bir derinlik ve bir coşku olduğunu anlatır.

Bütün şeytani düzenlerin planlarını, kendilerini kurtarıcı gören sahte ilahların emirlerini, tağuti otoriteleri elimizin tersiyle reddederek hükmünde tek olan, mutlak galip, yegane ve yıkılmaz otoritenin sahibi Alemlerin Rabbi olan Allah'a secde etmenin mutluluğunu yaşayalım. İnsanları Allah'a secdeye çağıralım. 

Gerçek kurtuluş budur.

Örnek isteyen Kudüs’e baksın. Sadece Allah'a secde edenlerin cennete nasıl koştuklarını nasıl ölerek yaşadıklarını ve yaşattıklarını göreceklerdir.

Selam ve dua ile...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —