Muhammet YETİŞ

Tarih: 17.03.2020 13:20

Yaratılış Serüvenine Kur’ani Bir Bakış

Facebook Twitter Linked-in

Abdulbaki ÇAĞATAY hocamızın yeni kitabının çıktığını öğrendiğimde beni bir heyecan ve merak sarmıştı. Kitabı elime alıp başlığı gördüğümde ise heyecan devam etmekle birlikte merak kısmında bir azalma oldu. Bunun sebebi ise bu alanda daha önce pek çok şey yazılmış olması idi. Konu bakir olmasa da ortaya konulan aşırı malumat bir kafa karışıklığı da oluşturmuyor değil. Hz. Adem’e baba uydurmaktan tutun da evrime kadar pek çok bilgi kirliliği mevcut. Abdulbaki hoca; bu konuya kuran ışığında; özellikle de etimolojik açıdan zihinleri aydınlatıcı açılımlar getiriyor. Kitabı okuduktan sonra bu konu ile ilgili kafamdaki pek çok soruya cevap bulduğumu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra bir çok orijinal bilgi, fikir ve kavram keşfetmenin mutluluğu içerisindeyim. İşin en keyifli tarafı da bu.

Kitapta; dünya, Hz. Adem ve insanın yaratılışı ile ilgili bilim dünyasının, geleneğin, mitolojilerin, ve İsrailiyat’ın malumatı ortaya konulduktan sonra; Kur’an’ın bu konuya getirdiği açılımlar karşılaştırmalı bir şekilde incelenerek bu konulardaki kafa karışıklığı ortadan kaldırılmaya çalışılmış. Daha önceki medeniyetlerin ortaya koydukları yaratılış aşamaları Kur’an’daki yaratılış aşamaları ile birlikte incelenmiş; günümüzdeki bilimsel veriler ışığında konuyla ilgili karmaşaya çözümler üretilmeye çalışılmış ve büyük oranda da başarılı olunmuş kanaatindeyim.

Abdulbaki ÇAĞATAY hoca, kitabı dört bölüm şeklinde tasarlamış:
1. Bölümde bilimsel teoriler, mitolojik ve felsefi bakış açıları, Tevrat’taki bilgiler ve İslam ulemasının görüşleri ortaya konduktan sonra Kur’an’ın yaklaşımı gramer ve etimolojik açıdan ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuş. Bu bölümdeki dil ve bilimsel analizler bazılarımızı (konuya yabancı okuyucuyu) biraz sıkabilir; lakin sakın kitabı bırakıp pes etmeyin. Asıl mesajlar sonraki bölümlerde, özellikle 3. ve 4. bölümlerde,; bu bölümlerde yazarın güzel üslubu samimi görüş ve tavsiyelerle birleşerek eşsiz bir dimağ zevki sunuyor.
2. Bölümde insanın elementer yapısı bilimsel veriler ışığında ortaya kondukta sonra; bunların toprakta bir araya getirilerek insanın yaratılış merhaleleri biyolojik, kimyasal ve etimolojik olarak açıklanmaya çalışılmış. Yazarın konuyla ilgili orijinal bir cümlesini burada paylaşalım: “Letafetin, zerafetin, saydamlığın ve sadeliğin sembolü olan suyun; bereketin, metanetin, mütevaziliğin ve tahammülün sembolü olan toprak ile buluşup kaynaşması neticesinde oluşan insan hamuru bir karakter ve fıtrat mesajı içermektedir. “
3. Bölümde Bakara suresi 30. ayetinin geniş tefsirini yapan yazar; insanın yaratılışı ile ilgili Allah ile melekler arasında geçen diyalog üzerinden insanın (Adem’in) yaratılış amacı ve bu kıssadan çıkarılabilecek dersler, ibretler ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuş. Özellikle ayette geçen ‘ halife ‘ kavramı derin tahlillere tabi tutularak Hz. Adem’den bugüne insanın misyonu ortaya konmaya çalışılmış. Ayrıca bu kısa üzerinden Şeytan-Adem (insan) mücadelesi; bunların açtığı çığırlar üzerinden insanlığın gidişatı ve sonu konusunda tatmin edici düşünceler ortaya konmuştur. Şeytan-Adem mücadelesi ile ilgili yazarımız Abdulbaki ÇAĞATAY’ın çarpıcı bir cümlesini yeri gelmişken aktarmak istiyorum:
“Allah’a din öğretmeye kalkışmak, adalet öğretmeye cüret etmek şeytanlaşmaktır.

Günümüzde bu şeytani ruhu taşıyan birtakım hukukçu, entelektüel, yazar ve bilim adamları şeytanın varisleri ve kalfaları olmuşlardır. “Kıssa üzerinden ortaya konan ‘ Psikoterapi ve Özeleştiri Yöntemi Olarak Tevbe “başlığı altındaki incelemeler ufuk açıcı ve yürek ferahlatıcı bir bölüm olarak öne çıkıyor. Bu bölümden birkaç orijinal cümleyi aktaralım:

Hatalı yaşamın seni serseri bir hayata mecbur etmemelidir, isyana köle etmemelidir. “
“Günah işlemek kişiyi günahkar yapar; Allah’tan ümit kesmek ise kişiyi sapık ve kafir yapar. “
“Kul; önce istiğfar etmeli, sonra tevbe etmeli, daha sonra af dilemelidir.“
“Bugün ümmetin durumu içler acısı ve ümmet gerçekten perişan bir haldedir. Değerlerinden uzaklaşmış ve kopmuştur. Onun için bu zillete duçar olmuştur. Ümmet her yönüyle tevbe etmediği müddetçe asla izzete ulaşamayacaktır.

Ümmet bugün Batı’ya kölelikten tevbe edecek! NATO’ya bağlılıktan tevbe edecek! Doğu’ya teslim olmaktan tevbe edecek! Ataletten tevbe edecek! Pasif ruh halinden tevbe edecek! Tüketim ruhundan tevbe edecek! İhtilaftan, iftiraktan, nizadan, nikaştan ve teşeyyudan tevbe edecek!
Hamasetten, nefretten tevbe edecek! Korkaklıktan, dünyevileşmekten tevbe edecek! Tek kelimeyle samimi ve nasuh bir tevbe edecek!”

Yazarın ‘ halife ‘ kavramı üzerinden evrimcilere cevap niteliği taşıyan orijinal bu cümlesi de paylaşmaya değer: “‘ Halife ‘ kavramının ifade ettiği hakikatlerden biri de evrimcilere bir darbe, teorilerine bir cevap niteliği taşımasıdır. Zira ‘ halife ‘ kavramının ifade ettiği bu manalardan anlaşılan o ki; insanoğlu evrimcilerin zannettiği gibi kendi kendine evrim geçiren, zavallı, değersiz bir evrim yaratığı değildir. Bilakis insanoğlu, izzetli, onurlu, güçlü bir şaheser olup yüce Allah’ın yeryüzünde kendisine iktidar, imkan ve güç verdiği; sorumluluk yüklediği mükerrem ve üstün bir varlıktır. “

Yazarın, insana irade ve sorumluluk verilmesi ile ilgili çok çarpıcı bir tespiti yine bu bölümde anılmaya değer:
“Önce yoktan var edildi, bu onun birinci seçimiydi.
Sonra kendisine hayat verildi, mevcudat arasında cemadattan ayrıldı, bu da onun ikinci seçimiydi.
Sonra kendisine akıl, irade ve ilim verildi. Bununla da diğer canlılardan ayrıldı, bu da onun üçüncü seçimiydi.
Daha sonra da kendisine hilafet ve iktidar verildi, böylece bir çok değerli varlıktan bile üstün kılındı, bu yolculuğuna hala devam etmektedir. Bu da onun dördüncü seçimi idi.
“İnsanoğlu dur durak bilmez, azimli ve gayretli bir çaba ile kendi yaratılış serüvenini öğrenme konusu ile de ilgilenmiştir. Varlık hakkındaki bilgisini gün geçtikçe arttırmayı başarmıştır. ‘ Halife ‘ olarak nitelenen bu muhteşem şahesere yerleştirilen bu olağan üstü ‘ anlama ve anlamlandırma ‘ kabiliyeti kendindeki potansiyel; zeka, algı ve anlama sisteminde saklıdır. “

Bu bölümde aktaracağımız son cümle insanın itidali ile ilgili yazarın ortaya koyduğu güzel bir cümledir:
“İki necis arasında, dışkı ile kan arasında safi ve temiz olan süt tevhit çizgisinin ta kendisidir. İfrat ile tefrit arasındaki vasat çizgi İslam itidalinin ta kendisidir.”
4. Bölümde genel bir toparlama yapılıp insanın yaratılış amacı tekrar masaya yatırılmış. Bu bağlamda irade sahibi insanın takva ve fücur potansiyeli ile yaratılması; fücur tarafının baskın olup insanın Şeytan’a tabi olduğu yerlerde tevbe kapısının hep açık olduğu vurgulanmıştır. Hiçbir şekilde Allah’tan ümit kesilip Şeytan’a teslim olunmaması tavsiyesinin altı kalın çizgilerle çizilmiştir. Zira Allah, ebedi ‘ Ğafur ‘ ve ‘ Afuv ‘ iken günah, isyan ve hata yoktu. Bu isimler er ya da geç tecelli edecekti.
Bu bölümde ortaya konulan meselelerden biri de Hz. Adem’in tek yaratılması ve Batı medeniyetinin insana verdiği değer( İnsan insanın kurdudur. ) ile İslam medeniyetinin insana verdiği değerin karşılaştırılmasıdır.
“İnsan insanın kurdu değil yurdudur. Anlayışını hakim kılmak için Hz. Adem’de buluşmak ve birleşmek lazımdır.”
“Dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise şudur: Şimdiye kadar insanların birbirlerine karşı verdikleri kavgaları, haksızlıkları ‘ hepimiz bir babanın çocuklarıyız, hepimiz kardeşiz. ‘ öğretisi ile savdık ve çözüme kavuşturduk. Kin ateşini kardeşlik suyu ile söndürdük. Bundan sonra ne diyeceğimizi bilemez olduk. Biz yine şu sloganımızla yolumuza devam edeceğiz. ‘ Yaşasın küresel ve evrensel kardeşliğimiz! “

Yazar, Bakara suresi 30. Ayette geçen “Adem’e secde edin! “emrinin ibadet ve taat olarak değil; boyun eğme ve hizmet anlamında kullanıldığını belirtir.

Yazarın kitabı tasnifi ve konuları sıralama yöntemi okuyucuya bir okuma ve anlama kolaylığı da sağlamaktadır. Adeta dört solukta okunması için programlanmıştır. Dört durağı olan zevkli bir okuma ve anlama yolculuğu sunmaktadır. Okuyucuyu yormadan aşama aşama bir okuma ziyafeti sunulmuştur. Kitabın ilk bölümlerinde yapılan gramer incelemeleri-irdelemeleri okuyucuyu biraz sıksa da; kitabın akademi-ilahiyat öğrencileri için bir kaynak kitap olmaya aday amacı taşıması birazcık fedakarlık yapmaya değecek bir durum. Velut bir kaleme sahip Abdulbaki ÇAĞATAY hocamıza emeklerinden dolayı ‘Yüreğine sağlık‘ diyor; yeni kitap çalışmalarını merak ve tutkuyla beklediğimizi ifade etmek istiyorum. 

Kaynak: Özgün İrade Dergisi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —