Murat Yiğit

Tarih: 29.04.2021 10:20

VATAN BİZİM NEYİMİZ OLUR

Facebook Twitter Linked-in

 

 

“Yurdunu Allah’a bırak çık yola / Cenge! Deyip çek ki vatan kurtula” der istiklal şairimiz Mehmet Akif. Vatan her dönemde her millet için kutsal değerler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. “kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda” diyerek vatanı, canından da öte bir yer aldığını dile getirerek önemini güçlü bir şekilde vurgulamış “istiklal” şairimiz.

TDK vatanı; “bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, yurt” olarak tanımlamaktadır.

İlgili devlet kurumunun vatan için yaptığı bu tanım, acaba ülkemiz için yeterli bir tarif midir?  Vatan dediğimiz değerler manzumesini tam olarak yansıtabilmekte midir? Bir halkın üzerinde yaşadığı ve sadece kültürel olarak beslendiği bir toprak parçası mıdır?  Anlamı bu kadar daraltılmış bir vatan kavramı, nasıl oluyor da bizim kutsal değerlerimizin başlarında geliyor?

Günümüzde, toplumun ekseriyeti tarafından vatan olarak kabul edilen topraklar, Lozan’da dayatılmış sınırların içinde kalmış alan olarak görülmektedir. Bu algı her ne kadar pragmatist bir yaklaşım olsa da bunu kabul etmek aslında geçmişiyle övünen bir halkın, mirasını reddetmesi anlamına geliyor.

24 Temmuz 1923’te Lozan’da çizilen sınırların, günümüzde vatan olarak algılanması, geçmişinden kopartılan bir milletin toplumsal hafızasının diğer tüm kavramlar gibi silinmesi ya da değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Söz konusu tarihte iki milyon kilometrekareden fazla olan vatan toprağı bir gün sonra yaklaşık sekiz yüz bin kilometrekare olarak sınırlandırılmıştır. 23 Temmuz’da, canımızdan bile önce gelen vatan, sınırları bir anlaşma ile nasıl oldu da bu kadar daraltıldı? İşin ilginç tarafı ise kutsallık atfettiğimiz vatan tasavvurumuzu bu sınırların içine hapsetmiş olmamız. Günümüz de mevcut sınırların dışında kalan diğer topraklarımızın sanki hiç bize ait olmamış gibi yabancılaşmamız ve ötekileştirmemizdir.

Çanakkale’deki Halep’li şehit sayısı bugün Türkiye sınırları içinde kalan diğer şehirlerimizin 41 tanesinden daha fazladır. O gün vatan toprağı olarak kabul edilen Suriye, günümüzde yabancı bir toprak parçası olarak kabul edilmekte ve oradaki askeri varlığımız için ‘ne işimiz var orada’ denilebilmektedir.

Vatan elbette belirli anlaşmalar çerçevesinde çizilen sınırlardan ibaret değildir. Bu sınırlar sadece resmiyet ifade eder, tarihin akışında çeşitli sebeplerle değişebileceği de görülmektedir. Ancak kutsal saydığımız vatan, bu sınırlardan çok daha fazlasını ihtiva etmelidir.

Mesela Fırat’ın nerede aktığına bakılmaksızın vatanın parçasıdır. Vatan coğrafyadır, sınırlardan bağımsızdır. Zira vatan; Ağrı Dağıdır, Zeytindağı’dır, Toroslardır, Dicle’dir, İstanbul Boğazı’dır. Bir ucu Bosna’da diğer ucu Halep Çarşısı’ndadır. Efsanedir ya, mesela Nene Hatun’dur, Köroğlu’dur.

Bu yüzden, Vatan nedir sorusuna verdiğimiz cevap çok da kısa olamıyor. Zira bizim için Vatan, Kur’an’dır; onun için minarede ezan, mihrabda namaz, kubbede ki Âlem’dir. Bazen bir mevlithanın dilinde Mevlit veya Itri’nin tekbiridir, bazen türküdür, Yemen’de bir ağıttır, ilahidir, ezgidir. Estergon’da bir zaferdir.  Vatan, makam, mevki, dil, ırk tanımaksızın aynı kıbleye baş koymak, aynı duaya âmin demektir.

Yeri gelir tohum ekilen bir toprak veya topraktan çıkan başaktır. Vatan Diyarbakır karpuzu, Malatya kayısısı, Tatar Böreği, Antep Baklavası, Selanik gevreği, Arapaşı, Çerkez Tavuğudur.

Vatan sadece kültür değildir, dil, müzik ya da folklor değildir. Salt bayrak veya zenginlik değildir. Kimi zaman karnının doyduğu yer de olur kimi zaman da gözünün aktığı yer de...

Bu nedenle Çanakkale Şehitleri de vatanın temel taşlarındandır tıpkı istiklal savaşı gibi. Tıpkı İstanbul’un fethi, Mohaç, Sarıkamış kadar İstiklal Marşı da gibi. Kâğıttan tapusu olmaz, vatan şehitlerin mezar taşıdır. Anlaşmaların neticesinde alınan bir toprak değildir vatan, canla alınır, kanla can suyu olmaya devam edilir.

Vatan benimsemek, önemsemektir ve sahip çıkması gereken ata mirasıdır.  Bu yüzden vatan nutuk değil nasihattir, vasiyettir, sözdür dolayısıyla namustur. Vatan, yerine başkasını koyamamadır, adalettir, paylaşmaktır, tevazu ve kahramanlıktır. Onun için hürmettir, hizmettir, merhamettir.

Vatan Mevlana, Yunus Emre, Mehmet Akif’dir. Ahiret için çalışıp duracağımız, imtihan edileceğimiz ve asla “bana ne” diyemeyeceğimiz yerdir. Kitaplar, kütüphaneler, tekkeler, medreselerdir.

Vatan Nemrut’ta batan güneşin, bıkmadan usanmadan İshakpaşa sarayında merhaba deyişidir.  Bazen Halep’te bir rüzgâr, Medine’de peygamber mescidinin gölgesidir vatan. Karadeniz’de fırtına, bozkırda tozu dumana katan bir toz bulutudur.

Vatan Ayasofya’dır, Hacı Bayram’dır, Hacı Bektaş’tır, Eyüp Sultan’dır. O kutlu yolculuğa çıkan Hz. Peygamberin bineği Burak’ın gittiği güzergâhtır. Mescidi Haram’dır, Mescidi Aksa’dır. Bazen yitip giden ahlarımızın başkentidir bazen kanayan yaramızdır.  Bosna’da Sırp keskin nişancısının dürbününden baktığı ölümdür. Felluce’de tecavüze uğrayan bacımın gözyaşıdır. Arakan’da işkencelerden akan kandır vatan. Mısır’da Esma Biltaci’nin şehadetidir. Diyarbakır da Yasin Börü’dür mesela, bir mazluma yardım eli uzatırken mazlum olmaktır.

Vatan nedir? Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar büyük tahayyüllümüzdür. Ve sadece söz ile değil kalp ile bağlanılan duygudur.

Ancak, vatan için çarpan kalbe sığan bir kavramdır.

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —