Rojin Kabaiş...
Henüz hayatının baharında genç bir kız sabah güneşi odasına hafifçe vuruyordu. O neşeli bir telaşla valizini hazırlıyordu. Bugün özel bir gündü; babasıyla birlikte evden çıkıp Van’daki üniversiteye gideceklerdi. Babası, yolda ona eşlik edecek, bu yeni hayatın ilk adımını birlikte atacaklardı.
Rojin, babasının elini tutup gülümsedi, hayallerini ve umutlarını sessizce paylaştı. Babası da gözlerinde gurur ve hafif bir hüzünle kızına baktı. Bu yolculuk, hem bir başlangıç hem de baba-kız arasında unutulmaz bir ana şahitlik edecekti.
Annesi mutfakta kahvaltıyı hazırlarken, Rojin’in gözleri her zaman olduğu gibi annesinin kaçak çayını aradı. O çayın kokusu, çocukluğunun sıcak hatıralarını çağırıyor, içini hem özlem hem de mutlulukla dolduruyordu. Anne ve kız kısa ama içten bir vedalaşma yaşadı; Rojin elini annesinin ellerine koyup sıkıca sardı.
Van’a vardıklarında, Rojin üniversitenin kapısına adım atarken hem heyecanlı hem de biraz hüzünlüydü. Babasıyla paylaştığı bu yolculuk, hayallerini ve umutlarını daha da büyütüyordu. Baba, ardından Diyarbakır’a dönmek üzere yola çıktı; geriye Rojin’in kendi yolculuğu ve geleceğe dair hayalleri kaldı.
Ama hayat her zaman toplumdaki insi şeytanlar sebebiyle masum ve neşeli anlarla ilerleyemiyor.
Rojin’in bu umutlu yolculuğu, toplumsal adaletin eksikliğiyle gölgelendi. Onun şüpheli ölümü, sadece bir hayatın kaybı değildi; o hayatın çevresinde biriken güvenin, adalet umudunun ve kamu vicdanının testiydi.
Her toplumun bir ömrü vardır; uzun, sağlıklı ve onurlu bir ömür… Ve bu ömrün en temel ilacı adalettir. Adalet, devletin damarlarında dolaşan hayat sıvısı gibidir; eksildiğinde toplumun organları zayıflar, kendini onarma mekanizmaları iflas eder ve çürük yayılır. Eğer devlet ve yetkililer üzerlerine düşeni yapmazsa, sorumsuzluk çürümeyi doğurur; çürüme ise en sonunda yıkımı getirir.
Rojin’in hayatı, yalnızca kendi ailesinin değil, toplumun güven duygusunun da simgesiydi. Onun ölümünün ardındaki sır perdesi kalkmazsa, toplum vicdanı yara alır; güven sarsılır; insanlar hukuka değil, güç ve çıkar hesaplarına yönelir. Narin cinayeti de bunun canlı bir kanıtı: olayın sulandırılması, örtbas edilmesi ve manipülasyonlara izin verilmesi, sadece ailelere değil, tüm topluma zarar verir.
Adalet yalnızca mahkeme salonlarında yazılı bir kavram değildir. Soruşturmanın ciddiyeti, delillerin titizlikle toplanması, basın özgürlüğünün korunması ve siyasi iradenin tarafsızlığıyla hayat bulur. Toplum olarak sorumluluğumuz: susmamak, takip etmek ve talep etmektir. Suskunluk suçu örter; takip aydınlatır.
Rojin Kabaiş’in hayatı ve anıları, adaletin ve insanın değerini bize hatırlatıyor; bir toplumun uzun ömürlü olmasının tek reçetesi adalettir. Adalet yoksa güven yok; güven yoksa istikrar yok; istikrar yoksa gelecek yok.
Rojin’in gülümseyen yüzü, babasıyla paylaştığı Van yolculuğu, annesinin çayının kokusu ve üniversiteye attığı ilk adımlar, adaletin sağlanması için bize hatırlatıcı bir ışık olmalı. Bizim görevimiz, bu sesi yüksek tutmak, gerektiğinde bağırmak ve adaleti yok sayanlara karşı susmamaktır.