Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


ÜST AKIL VE KÜRT SORUNU

yu


Üst akıl, genellikle gelişen süreçlerde her şeye müdahil olan ve bir türlü açıklanmayan, görünmeyen, her şeye hakim, her şeyi yönlendiren metafizik bir güç odağı olarak tanımlanıyor. Bugünlerde üst akıl Kürt sorunu çerçevesinde fazlasıyla gündeme getiriliyor. 

Olaylar üst akla havale edildiğinde diğer iç ve dış faktörler etkisizleşiyor. Dolayısıyla iç siyasi aktörler üst akıl tarafından yazılan senaryoyu oynayan, iradesi olmayan pasif oyunculara dönüşüyor. Üst akıl kavramı bir tür seküler kadercilik olarak ortaya çıkıyor.

Sorun şuradaki kimse bu kavramın ne olduğunu tam olarak açıklayamıyor. Tartışmalar da bilimsel olmaktan uzaklaşıp komplo teorileri arasında kayboluyor. Üst akıl, galiba bütün gücünü bu tanımlanamaz gizemden alıyor.

Kürt sorunu gündeme her geldiğinde üst akıl söylemi devreye giriyor. Bu durum, konunun muhatapları ne yaparsa yapsın, sorunu üst aklın yani asli aktörlerin dışında bir gücün yönlendirdiğini ima ediyor. Dolayısıyla sorunu çözmeye çalışan tarafların kendi iradeleri dışında sürecin ilerlediğini, tarafların iradelerinin önemli olmadığını vurguluyor. 

Öyle görülüyor ki, bir sorunu kendi dinamikleri ile çözemeyen toplumlarda üst akıl denilen dış faktör belirleyici olarak öne çıkıyor. Öte yandan olayın sorumluluğunu da belirsiz ve tanımlanamaz bir güce yükleniyor. Bu güç ile mücadele etmenin mümkün olmadığı da ayrıca iddia ediliyor. 

Öte yandan İmralı konusu, Kürt sorununu kendi dinamikleri ile çözemeyen Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı risklerle ilgilidir. Bu risk temelde ulus devlet refleksiyle çözümlenemez.

Sürecin Devlet Bahçeli'nin inisiyatifi ile başlaması da tartışılmaktadır. Nasıl oluyor da siyasi söylemini PKK karşıtlığı üzerine inşa etmiş bir siyasal hareket, Abdullah Öcalan ile görüşme sürecini açacak bir siyasetin temsilcisi olabiliyor? Bu noktada akla en yatkın gelen görüş şudur: Bahçeli PKK ve türevlerinin özellikle Suriye Irak'taki etkinliğinin devletin aleyhine geliştiğini görmüştür. Bu durumda Suriye'de Türkiye'den bağımsız olarak gelişecek bir siyasal oluşumun ileriki aşamada Kürtleri devletten koparacağı riskini görmesi böyle bir adımı atmasını sağlamıştır.

Son tahlilde Kürt sorununun önemli bir yanı da Anayasa ile ilgili olmasıdır. Toplumsal sözleşme olması gereken anayasa, bizde toplumu belli bir kalıba dökmek için yapılmış bir metindir. Bu metinde haklar değil, görevler ön plandadır.

İdeolojik çatışmanın yoğunlaştığı yer, kuruluş paradigmasının bu sorunun çözümü için yeterli imkan sunmadığıdır. Bu yüzden sistemi hukuk ve demokrasi anlamında revize etmek gerekiyor.

Yıllardır büyük acılara beşiklik eden bir sorunun, toplumun değişik katmanlarında yarattığı travma nedeniyle, çözümü kolay değildir. Bu anlamda hem toplumu rıza etmek hem de sorunun çözümünde adım atmak ince bir siyaseti gerektirmektedir. 

Öte yandan yasama kurumunun( TBMM) devreye sokuşması önemlidir. Çünkü barış sürecinin başarılı olması, yapılacak yapısal değişikliklere bağlıdır. Kuşku yok ki, geleneksel resmi ideoloji içinde kalarak böylesine karmaşık etnik sorunu çözmek kolay değil. Cumhuriyetin tekilciliği ve türdeşliği esas alan kuruluş paradigmasında, çoğulculuk yönünde değişimler yapmak gerekiyor. Bu noktada resmi ideolojinin savunucuları devreye girecek bunu bir rejim sorunu haline getirmeye çalışacaktır. Kuşku yok ki, sorunun çözümü resmi ideolojinin ne kadar eş edilebileceği ile doğrudan ilgilidir.

Öyle görülüyor ki, İmralı süreci Kürt sorununun geldiği yeni bir aşamayı gösteriyor. Bu aşama birçok imkan ve riski içinde taşımaktadır.

İmralı sürecinin siyaseti etkileyen sonuçları olacak. Bu sonuçların nasıl ve ne yönde seyredeceği, süreçten çıkacak sonuçlara bağlı. Çünkü sürecin başarısını bekleyenler kadar, başarısız olmasını bekleyenler de var. Bu tür süreçlerde özellikle milliyetçi refleks veren partilerin engelleyici olduğu biliniyor. Bu kez birbirine yakın ideolojiler bölünmüş durumda Ak Parti ve Yeni Yol muhafazakar cephede, MHP ve Zafer, İYİ Parti milliyetçi cephede, CHP ile DEM diğer sol- sosyalist partiler arasında farklı eğilimler var. Türkiye siyasetinin geleceğini bir ölçüde bu süreç belirleyici olacak. Özellikle en zorda kalan Partinin CHP olduğu görülüyor. Çünkü Kemalizm ve seküler milliyetçilik ile Kürt sorununa barışçıl çözüm üretmek kolay değil.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR