Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hamza Er


Üniversiteler ne işe yarar?

Hamza Er'in, "yeni" yazısı...


Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Öncelikle, kazanan tüm gençlerimizi tebrik ederim. Her biri hayatlarının belki de en önemli dönemeçlerinden birine adım atıyor. Yeni şehirler, yeni arkadaşlıklar, yeni umutlar… Heyecanlarını anlamak zor değil. Fakat bu heyecanın içinde kaybolmadan, bazı gerçekleri hatırlatmak, bazı uyarılarda bulunmak da şart. Çünkü üniversite dediğimiz yer, sadece bir eğitim kurumu değildir; aynı zamanda bir kimlik sınavıdır, bir değerler mücadelesi alanıdır.

Bugün birçok üniversite, yalnızca dersliklerden ibaret olmaktan çıkmış durumda. Modern dünyanın dayattığı bir kültür ve yaşam biçimi, üniversite koridorlarında hızla dolaşıyor. “Özgürlük” adı altında sunulan yaşam biçimi, çoğu zaman “sınırsızlık” ve “sorumsuzluk” olarak karşımıza çıkıyor.

Argo ve küfürle süslenmiş bir dil, normalleştirilmiş alkol tüketimi, kahvehane oyunlarının öğrenci evlerinde kumar masalarına dönüşmesi… Ruhsal, irfani elbisenin önemini kaybedip moda ikonlarının tayin ettiği kıyafet ve makyajla görünür olma telaşı… Daha da kötüsü, flört kılıfıyla gayri meşru ilişkilerin, zinanın kokusunun yayıldığı bir ortam.

Gençler için üniversiteler, okey masasının çevresinde buluşulan, partilerin düşlendiği ve flörtlere kapıların aralandığı “özgürlük” fırsatı olarak görülmemeli. Ailelerden uzakta; ilk günahların özgürce işlendiği, kendi kimliğini unutanların buluşma yeri olarak da algılanmamalı…

Bu tabloyu abarttığımı sakın düşünmeyin. Sonuçlarına sürekli tanık olduğumuz, gözlerimizin önünde gerçekleşen hayat tercihleri… Üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkıp “her şeyin mubah” olduğu alanlara dönüştüğünde, orada yetişen gençlik nasıl bir gelecek inşa edebilir?

Tam da bu yüzden sormalıyız; Müslüman genç, üniversiteyi bir amaç değil, bir araç olarak görmeli değil mi? Kendisini geliştireceği, Rabbine, ailesine, topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmek için hazırlık yapacağı bir zemin olarak görmeli değil mi? Öğrencinin kimliğini unutarak attığı her adımın hem toplum hem de kendisi için gelecekte ağır bedelleri olmayacak mı?

Gençlerimiz üniversite kapısından içeri girdiğinde, kim olduğunu, neyi temsil ettiğini, hangi değerlerle orada bulunduğunu bilmeli… Sadece “okuyan biri” değil, inancını ve kimliğini temsil eden bir şahsiyet olduğunu unutmamalıdır.

Peki, bu nasıl olacak? Tembellik ve zaman öldüren boş uğraşlar kişinin sadece imanını değil, geleceğini de çalmakta… Öncelikle gevşememek, rehavete kapılmamak şart. Üniversite yıllarını boşa geçirmemek, zamanı iyi planlamak, sosyal faaliyetlerden mesleki gelişime, yabancı dil öğrenmekten proje üretmeye kadar her fırsatı değerlendirmek gerekmekte… Çünkü bu yıllar, ileride ayakta kalmanın da anahtarı olacak.

Müslüman genç için üniversite, aynı zamanda bir ibadet alanı olarak da görülmeli. İbadet mekânı sadece mescitler değildir. Günahlara karşı direnen, iffet, edep ve güzel ahlakla örnek olan, boş ve faydasız davetlere karşı net bir yaklaşımla karşı duran, tüm bunlarla beraber üniversite dışındaki İslami sorumluluklarını üniversiteye de taşıyabilen genç için bu yeni mekân bir ibadet alanı, bu yeni dönem de bir ibadet fırsatı olacaktır. Ayrıca mesleğine hazırlanırken ortaya koyacağı disiplin ve hassasiyet de önemli bir örneklik teşkil edecektir. Üniversite yıllarını böyle değerlendiren bir genç, bulunduğu ortamı dönüştürüp, karanlığa rağmen ışık olabilir. Hiç olmazsa kendisini ve yakın çevresini muhafaza etmiş olur.

Üniversiteler, eğer ahlaki bir erozyonun merkezi hâline gelmişse, işlevini yitirmiş demektir. Ama unutulmamalıdır ki her ortam, içinde bulunan insanların hal ve davranışlarına, taleplerine göre şekillenir. Müslüman genç, bulunduğu yeri dönüştürme gücüne sahip olmalıdır. Üniversite yılları, bir “kaybolma” değil, “var olma” mekânına dönüşmelidir.

Bugün üniversitelerimizde en çok ihtiyacımız olan şey, kimliğine sahip çıkan, üretken, inancıyla dimdik duran bir nesildir. Ahlaki yozlaşmanın, sorumsuzluk kültürünün, umutsuzluk girdabının karşısında, kendi değerleriyle ayakta duran bir gençlik beklemekteyiz. Aksi takdirde, hem içerisine giren gençleri hem de sınırlarına dâhil oldukları il ve ilçelerin nüfusunu tahrip eden donuk beton yığınları olarak anılmaya devam edecektir.

 

Kaynak: milat gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR