Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


Ümmetin Onuru: Yemen

Halil Çİftçi'nin "yeni" yazısı...


7 Ekim tarihinde, Filistin topraklarında tarihe geçecek bir kıvılcım çakıldı. Bu kıvılcım, yıllardır süren işgalin, esaretin ve zulmün içinden doğan bir isyanın, bir uyanışın adıydı. Gazze’de başlayan bu kutlu direniş; birkaç silahın, birkaç yiğidin değil, imanla yoğrulmuş bir halkın, adanmış gönüllerin ve Allah’a duyulan sarsılmaz güvenin resmiydi. Filistin’in onurlu evlatları, “Madem Ölüm Tek Bir Defa Gelecek, O da Neden Allah İçin Olmasın?”diyerek çıktıkları bu yolda, zalime korku, ümmete umut oldular. Demir kubbelere sahip İsrail’in, gelişmiş teknolojisi ve kirli ittifakları karşısında dimdik duran bu insanlar, her gün ölümle göz göze gelerek bir direniş destanı yazıyor. Onlar için artık ölüm bir korku değil, şehadetin kendisi; esaret ise reddedilmiş bir hayat biçimi. Her biri yaralı bir beden belki, ama imanla çarpan sapasağlam bir yürek…

Peki ya biz?

2 milyar Müslüman, bir avuç Siyonist karşısında sessizliğe mahkum olmuş durumda. Sıcak yataklarımızda, konforla çevrili evlerimizde geçirdiğimiz her gün; aslında kaybedilen bir onurun, ihmal edilmiş bir kardeşliğin ve yitirilen bir vicdanın günüdür. Filistinli mücahitler yokluk içinde zafer hayalleri kurarken, bizler varlık içinde suskunluğu seçtik. Ne acıdır ki bu savaşın en büyük kaybedeni yalnızca bombalanan evler değil; kalplerimizde körelmeye yüz tutmuş direniş ruhumuzdur. Bu ruh yalnızca siyasetçilerin değil; hepimizin aynada yüzleşmesi gereken bir gerçektir. Üzerimize çöken bu ataleti doğuran şey, konfor bağımlılığı, tüketim tutkusu ve Batı’nın yozlaşmış değerlerine sorgusuz bağlılıktır. O kadar esir olmuşuz ki, bir adım atmaya bile korkar hale geldik. Siyasetçiler koltuklarını, halk ise konforunu kaybetmekten endişe ediyor. İşte bu korku, Siyonizm’ in en büyük zaferidir.

Ama tüm bu yılgınlığa ve sessizliğe meydan okuyan bir halk var: Yemen.

Açlığın, sefaletin, hastalığın pençesinde kıvranan bu onurlu halk, Gazze’deki kardeşlerinin çığlığına kulak verdi. Hem de sadece dua ile değil; kalbiyle, bedeniyle ve silahıyla… 33 milyonluk Yemen halkı, Filistin’in direnişine sadece seyirci kalmadı; fiilen destek verdi. “Kaybedecek bir canımız var; o da neden Allah için olmasın?”diyerek Filistin için ileri karakol olarak cepheye dönüştü, duvar oldu. Batının gemilerine, ABD'nin tehditlerine rağmen boyun eğmeden, dimdik durarak “cihad”ın ne olduğunu yalnızca İsrail’e değil; suskun kalan bütün İslam dünyasına da gösterdi. Yemen ordusu ve halkı, yalnızca Gazze’ye umut değil; zalimlere de kabus oldu. Yemen, yaşadığımız dünya sürgününü bir misafirlik, geçici bir konaklama olarak görenlerin yurdudur. Onlar, “dünya için değil, Allah için yaşanır” diyerek konforun değil, rızanın peşine düştüler. Gazze’nin mücahitleri, Yemen’in bu onurlu duruşu ile moral bulmaktadır. Bu sayede Gazze’nin yiğit mücahitleri, Yemen’in selamını yüreklerinde hissetti. Yemen bugün yalnızca kalbiyle değil; insansız hava araçlarıyla, füzeleriyle, sarsılmaz kararlılığıyla dünyaya çok açık bir mesaj veriyor:

“Demir kubbe delinebilir. Batının yenilmez zannettiğiniz gemileri batırılabilir. Siyonizm’in kirli işbirlikçileri alt edilebilir.”

Amerika’nın her türlü askeri donanımı ile tehdit edenlere, Batı’nın askeri devleriyle korku salmaya çalışanlara Yemen, imkansızlıklar ve sefalet içinde olduğu bu zor koşullarda şöyle haykırıyor:"

“Zafer, silahın büyüklüğünde değil; yüreğin kim için attığında gizlidir.”

Kızıldeniz’i bir direniş hattına çeviren Yemen, yalnızca Batı’nın ticaret yollarını değil; bu çağın çürümüş ahlaki düzenini de hedef alıyor. İsrail’e atılan her füze, yalnızca bir askeri hedefi değil; ümmeti esir alan korkuyu da vuruyor. Her isabetli saldırı, “Yapacak bir şey yok” yalanını yerle bir ediyor, ümmete yeniden ayağa kalkabileceğini hatırlatıyor. Bu kararlılıkla Yemen, Siyonizm’ in güvenlik duvarlarını tek tek yıkmakla kalmıyor; onlarla gizli-açık işbirliği yapanları da ifşa ediyor. Yemen’in cesareti, ihanetin maskesini düşürüyor.

Yemen, bir coğrafyadan ibaret olmaktan çıkıp; ümmetin cesaretini, onurunu ve yeniden doğuşunu temsil eden bir sancak haline geliyor. Bizler ise hâlâ menfaatimizi, konforumuzu, ve geleceğimizi düşünerek olan biteni izliyoruz. Yemen’in direnişi, bize bir ayna tutarken; bizim suskunluğumuz gökleri titretiyor. Allah’ın bize yönelttiği bu şikayet, belki de en ağır günahımızdır.

Bugün Yemen, ümmetin onurudur…
Bugün Yemen, zalime karşı duran kutlu direnişin adıdır…
Ve bugün Yemen, bizlere neyi kaybettiğimizi hatırlatmaktadır: Cesaretimizi, vicdanımızı ve kardeşliğimizi…

Allah, direnenlerin; dirliğin ve dirilişin yurdu Yemen’i ve Filistin’i korusun. Ve bizlere de suskunluğumuzu bozmaya, hakikatin safında yer almaya cesaret versin.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR