Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


TÜRK FİLMLERİ ÜZERİNDEN AİLENİN ÇÖKÜŞÜ VE MODERN BİR İFSAT PROJESİ

Engin Gültekin'in "yeni" yazısı...


Günümüzde toplumsal yapının en temel taşı olan aile, sistematik bir şekilde çözülmekte ve bu çözülme, sadece ekonomik veya bireysel tercihlere değil; bilinçli bir kültürel mühendisliğe dayanmaktadır. Bu mühendisliğin en güçlü araçlarından biri ise Türk yapımı film ve dizilerdir. Sinema ve televizyon, yalnızca eğlence aracı değil, aynı zamanda değer aktarımının ve kimlik inşasının en güçlü mekanizmalarından biridir. Bugün, bu araçların büyük çoğunluğu, İslam ahlakına ve Anadolu toplumunun örf ve adetlerine açıkça savaş açmış durumdadır.

Türk filmleri ve dizilerinde dikkat çeken en temel unsur, kadın ve erkek rollerinin sistematik bir şekilde yer değiştirmesidir. Kadın, artık ailenin kutsal bir değeri, bir anne ve eş değil; bireyselliğini merkeze almış, kariyer odaklı, tüketim toplumunun “özgür bireyi” olarak resmedilmektedir. Ev hanımlığı ise değersizleştirilmiş, âdeta "işsizliğin" bir diğer adı gibi gösterilmiştir.

Emperyalist aklın dayattığı bu modelde kadının asli görevleri annelik, ev idaresi, çocuk eğitimi değersizleştirilmiş, onun çalışma hayatına dâhil olması bir “özgürlük” olarak pazarlanmıştır. Oysa bu, aslında modern köleliğin kadınlar üzerindeki bir başka yüzüdür. Kadının çalışmasının desteklenmesi, evdeki rolünün göz ardı edilmesiyle sonuçlanmış, toplumun en sağlam kalesi olan aile, içeriden çürütülmüştür.

Türkiye’de uzun yıllardır "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" ya da son haliyle "Aile ve Çalışma Bakanlığı" gibi önemli kurumlara genellikle kadınların atanması tesadüf değildir. Bu, bilinçli bir rol model üretme sürecidir. Toplumun bilinçaltına şu mesaj verilmektedir: “Kadın, kamu alanında olmalı, evde değil.” Böylece kadın, kadınlığından sıyrılıp işlevsel olarak “erkekleşmekte”, ev hayatının merkezinden koparılmaktadır.

Bugün televizyonu açtığınızda karşınıza çıkan dizilere bir göz atın: Aile içi entrikalar, aldatmalar, şiddet, lüks ve şatafatlı hayatlar, ahlaki çöküntüler, cinsel çağrışımlar ve bireysel hırslarla dolu bir hayat tarzı pompalanmaktadır. Özellikle kadın karakterler ya mağdur, ya aldatılmış, ya da intikam peşinde koşan bir portreyle resmedilmektedir. Erkek figürler ise ya sorumsuz, ya agresif ya da duygusuz varlıklar olarak çizilmektedir.

Bu diziler, izleyicinin bilinçaltına sürekli olarak şu mesajı vermektedir: “Hayat budur, ilişkiler böyle yürür, sadakat aptallıktır, başarı hırstır, aşk geçicidir.” Neticede toplumun zihinsel yapısı bu mesajlarla şekillenir, normali anormale, anormali normale dönüştürür. Başta gençler olmak üzere geniş bir kitle bu yapımlar aracılığıyla kimlik krizi yaşamaya başlar.

Türk filmleri sadece kendi toplumunu değil, ihraç edildiği diğer ülkelerdeki Müslüman toplumları da ifsat etmektedir. Ortadoğu'da, Balkanlar'da ve hatta Avrupa'daki birçok Müslüman toplulukta Türk dizileri "modernlik" adı altında tüketilmektedir. Bu da Türk dizilerinin yalnızca bir iç ifsat projesi değil, aynı zamanda küresel bir ahlaki saldırı aracı olduğunu ortaya koymaktadır.

Aile yapısının çözülmesi, doğrudan ahlakın çöküşüne; ahlakın çöküşü ise toplumsal çürümenin ve manevi intiharın habercisidir. Bugün boşanma oranlarının artması, evlilik yaşının yükselmesi, evlenmekten kaçan bir gençliğin oluşması ve anneliğin değersizleşmesi gibi pek çok olgunun arka planında bu kültürel bombardımanın etkisi büyüktür.

Bu çöküşe karşı yapılması gereken; yalnızca eleştirmek değil, yerine hakikati koyabilmektir. Müslümanlar olarak kendi sinemamızı, dizimizi, romanımızı, müziğimizi üretmek ve kendi değerlerimizi bu alanlarda yeniden inşa etmek zorundayız. Aileyi, kadını ve erkeği asli rollerine döndürecek, hak ve sorumluluk bilincine dayalı, tevhid merkezli yapımlar üretmek bir mecburiyet haline gelmiştir.

Çünkü sinema sadece bir sanat değil, bir medeniyet aracıdır. Bugün ifsadı sinemayla yayanlar, yarın ıslahı da sinemayla engellemeye çalışacaklardır. Ama bizler bilinçli olursak, sinema da, medya da, sokak da, ev de yeniden hakikatle buluşabilir.

 

Selam ve dua ile...

 

     Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR