Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


Toplumsal Kıyamet; Liyakatsizlik

Seyit Ahmet Uzun'ın "yeni" yazısı...


Kur'an medeniyeti adaleti, dürüstlüğü ve liyakati temele almıştır. O inşa etmek istediği nesli bu temel üzere şekillendirmek istemiştir. Yasa koyucu olarak Allah, peygamberler aracılığıyla toplumu imha edecek unsurları bir bir ortadan kaldırarak zemini sağlama almaktadır. Bu hususta elçisini bile uyaran Allah, hiç kimsenin yargı karşısında bir diğerinden üstün olamayacağının altını kalın bir şekilde çizmektedir.

“İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin diye Biz sana Kitab’ı gerçeğin ta kendisi olarak indirdik; Artık hainlerin savunucusu (avukatı olma) hainlerden taraf olma! Ve Allah’tan bağışlanma iste çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. Kendilerine hıyanet edenlerden yana olma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez." Nisa/105-107

Burada, yalancı bir Müslümana karşı Yahudi savunulmuştur. Bu gerçekten çok önemlidir. Adalet, liyakat kardeş kavramlardır. 

 “Şüphesiz Allah, size emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder…” (Nisa, 4/58). 

Liyakat ve adalet Kur'an'ın en temel ilkelerindendir. Hiç kimse soyu, kavmi, makamı, cinsiyeti, mezhebi, cemaati, tarikatı, partisi dikkate alınarak görev verilmez. Çünkü bu husus toplumsal kıyametin kopuşudur. 

Efendimiz kendisine kıyametin ne zaman kopacağını soran kişiye çok açık ve net bir şekilde şöyle demiştir:

“Bir iş, ehil olmayana verilirse kıyameti bekleyin!” (Buhârî, İlim, 2)

Toplumsal çöküşün ilk adımı liyakatsiz insanların iş başına getirilmesidir. Aslında bu temelsizlik köle efendi ilişkisine benzediği için layık olmadığı koltuğa oturtulan kişi bir minnet duygusuyla kendisinden istenilen her şeyi bir şekilde yapacaktır. Yapmadığı zaman onu kaybedeceğini bilmektedir. Kendisinin hakkı olmayan bir iş bir ulufe, bir hibe olarak verilmiştir. Bedeli ise usule uygun olup olmadığına bakmaksızın denileni yapmaktır. İşte bu, dünyanın çivisini söküp yıkımın başladığı andır.

Yasa koyucu Allah açık ve net bir şekilde yukarıdaki ayette bunun uyulması gereken esas olduğunu belirtmektedir.

Namaz kılmak ibarettir. Hem de en temel ibadetlerdendir. Ancak namaz kalmanın felsefesinde/hikmetinde kişiyi kötülüklerden alıkoyması bulunmaktadır. Liyakatsizliğin yaşam tarzına dönüştüğü kişilerin namazlarının kıymeti kalmamaktadır.

Aslında şu husus daha da tehlikelidir. Namaz kılan, Kur'an okuyan ama liyakati önemsemeyen kişi Kuran'dan hoşuna gideni yapıp hoşuna gitmeyeni yapmayan nifak ehline benzer. 

Emanetlerin ehline verilmemesini kıyamet olarak değerlendiren Allah'ın peygamberi (as) bu hususa azami derecede öneme vermiştir. Burada sadece bir örnekle yetineceğim. 

"Ebû Zer'den (r.a) rivayet edildiğine göre Resûlullah (as) şöyle buyurdu:

“Ebû Zer! Senin gerçekten zayıf olduğunu görüyorum. Kendim için ne istiyorsam senin için de onu isterim. İki kişiye bile olsa sakın başkan olma! Yetim malına da yöneticilik yapma!” (Müslim, İmâre 17. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vesâyâ 4;) 

Peygamberimizin bize bıraktığı en önemli sünnetlerden birisi söylediğine aykırı davranmamasıdır. Rabbimiz bunu, insanlara iyiliği tavsiye edip kendisinin kaçınmasını Bakara suresinde akılsızlık olarak tanımlanmaktadır.

"Siz, kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip de bizzat kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" (Bakara, 2/44).

Toplumda dengenin bozulması aklını kullanamayan, insanlara iyiliği anlatırken kendisini iyiliğin dışında tutanlardan kaynaklanmaktadır. Namaz derken adaleti, oruç derken liyakati, hac derken dürüstlüğü teğet geçen anlayış dinin de toplumda yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır. Adalet, liyakat, dürüstlük, hak, hukuk üstünlüğü namaz gibi, oruç gibi, hac gibi temel ibadetlerdendir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR