Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


TEVHİD EHLİ BİR MÜSLÜMANIN İRAN-İSRAİL ÇATIŞMASINDAKİ TARAFI: İMANİ BİR DURUŞUN GEREĞİ

Engin Gültekin'in "yeni" yazısı...


Müslümanın dünya karşısındaki duruşu yalnızca siyasi okumalarla değil; tevhid, adalet ve ümmet bilinciyle şekillenir. Mazlum ile zalim karşı karşıya geldiğinde, hakikate iman etmiş bir müminin tavrı asla tarafsızlık olamaz. Bugün Gazze’de akan kanın, Filistin’de yankılanan feryadın, Kudüs’te çiğnenen izzetin karşısında, İran gibi aktörlerin sergilediği fiili direniş, İslam ümmetinin saf tutuşunu yeniden gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, bir tevhid eri olarak İran-İsrail çatışmasında nerede durmamız gerektiği yalnızca bir siyasi tercih değil; imani bir zorunluluktur.

Tevhid Akidesi: Mazlumun Yanında, Zalimlerin Karşısında Durmak

Kur’an, müminin duruşunu şu netlikle tarif eder:

> “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adil olun. Bu, takvaya daha yakındır...” (Maide, 5/8)

Bu ayet, bizlere düşmanlık duyduğumuz bir topluluğa karşı bile adaletli olma çağrısı yaparken; dostlarımızın veya mezhebi farklılıkların bizi zulme karşı sessizliğe sürüklememesi gerektiğini de öğretir. İran’ın tüm hatalarına rağmen, Siyonist İsrail’e karşı sergilediği fiili duruş, bu ayetin rehberliğinde değerlendirilmelidir.

Tevhid akidesinin özü, yalnızca “Allah’tan başka ilah yoktur” demekle sınırlı değildir. Aynı zamanda:

> “Tağut’u inkâr edip Allah’a iman eden kimse, kopmayan sapasağlam bir kulpa yapışmıştır.”

(Bakara, 2/256) ayeti gereği, tüm tağuti sistemlerle, Siyonist işgal gibi zulüm merkezleriyle fiili ve fikri mücadele içinde olmayı da gerektirir. İsrail bugün sadece bir devlet değil; zulmün, işgalin, çocuk katilliğinin, emperyalist projelerin yeryüzündeki merkezidir.

Zalime Karşı Direnişin Emredilmesi

Peygamber Efendimiz (sav), bir hadiste şöyle buyurur:

> “Zulme engel olun! Çünkü zulüm kıyamet günü zifiri karanlık olacaktır.” (Buhari, Mezalim, 9; Müslim, Birr, 56)

Ve bir başka hadisinde:

> “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.”

Sahabe “Mazluma yardım tamam ama zalime nasıl yardım edeceğiz?” diye sorduğunda Resulullah şu cevabı verdi:

“Onu zulmünden alıkoyarsan, bu ona yardımdır.” (Buhari, Mezalim 4; Müslim, Birr 62)

İşte bu bağlamda İran, bugün Gazze’deki mazlumlara yardım ederken aynı zamanda zalimin karşısında duran ender aktörlerden biridir. İran’a bu çerçevede destek vermek, onu kutsamak değil; zalimin karşısında duranlara asgari düzeyde omuz vermektir.

Mezhep Değil, Hak-Batıl Ayrımı

Birçok Müslüman, İran’ın Şii kimliği dolayısıyla ona karşı temkinli yaklaşmakta, hatta suskun kalmayı tercih etmektedir. Oysa Kur’an:

> “Size din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmaktan ve onlara adil davranmaktan Allah sizi men etmez. Çünkü Allah adil davrananları sever.” (Mümtehine, 60/8) buyurarak bize “kimlik”ten çok, tutuma göre hüküm vermeyi öğretir. Bugün Gazze halkı için fiilen bir şey yapan varsa –ki bunların başında İran gelmektedir–, buna karşı sessiz kalmak, yalnızca ümmet birliğine değil, aynı zamanda adaletin ruhuna da ihanettir.

Sahih Bir Saf: İsrail’in Karşısında Kim Varsa…

Hz. Peygamber (sav) Mekke döneminde Müslümanları koruyan müşrik Hıristiyan kral Necaşi’ye dua etmiş, Habeşistan’ı hicret yurdu olarak önermiştir. Bu da bize, sadece inanç değil, tutum esasına göre saf tutulabileceğini gösterir. İsrail’e karşı eli taş tutan kimseyle; ister Sünni, ister Şii, ister başka bir aidiyetle gelsin; hakikatin safında buluşmak gerekir.

Tarih boyunca İslam ümmeti farklı ekollerden, mezheplerden gelen ama aynı kıbleye yönelen kardeşlerle yol yürümüştür. Bugün mezhepçilik taassubu, İsrail’in işine yaramakta; ümmetin dirilişini geciktirmektedir.

Sonuç: Safımızı Belirlemenin Vakti

Mesele, İran'ı sevmek veya savunmak değildir. Mesele, Gazze'de dökülen kanın hesabını sormaya cesaret edenin kim olduğudur. Ve bu meselede suskunluk, tarafsızlık değil; zulmün tarafı olmaktır.

Tevhid ehli bir Müslüman olarak bizler, şahıslar, devletler, mezhepler değil; ilkesel duruş ile yolumuzu tayin ederiz. Bugün İran, ilkesel olarak Siyonizme karşı durmaktadır. Bu duruş, desteklenmeyi hak etmektedir.

Tarih ve ümmet vicdanı şunu yazacaktır:

“Zulmün kol gezdiği bir çağda, hakikatin safında kimler vardı?”

Ve biz bu safta, tevhid bayrağını yükselten her kim varsa; o safa omuz vermeyi imanımızın bir gereği sayıyoruz.

 

      Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR