Ramazan DEVECİ

Tarih: 07.09.2022 12:54

Tefsir Notları: Fatiha Suresi -1-

Facebook Twitter Linked-in

Fatiha Suresi:

Müddesir sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. Bütün halinde inen ilk suredir. 7 (yedi) âyettir.

Fatiha kelimesi açan şey manasına gelir. Kur'an'ın ilk sûresi olduğu için açış yapan, açan manasına ‘Fâtiha’ denilmiştir. Bir anlamda Fatiha’ya Kuran’ın giriş kapısı, besmeleyede kapının anahtarı denilebilir.

Fatiha suresine, Ana kitap manasına "Ümmü'l-Kitâp" ta denilmiştir. İbni Abbas bu sureye kitabın esası ismini vermiştir. Kuran’ın önsözü gibi kitabın girişine yerleştirilmiştir.

Bediüzzaman “Nasıl insan koca kainat kitabının bir küçük misali ise, bir nüvesi ise Fatiha’da Kuran’ın bir küçük misali, nüvesi, özetidir” der.  Evet Fatiha’ya  bir anlamda Kuran’ın özeti denilebilir. Kuran’ın ana mesajı özet olarak Fatiha’da anlatılmıştır.

Kuran'ın ihtiva ettiği esaslar ana hatları ile Fâtiha'da vardır. Zira Fâtiha'da, övgüye, ta'zime ve ibadete lâyık olanın sadece  Allah'ın olduğu, O'nun hakimiyeti, O'ndan başka dayanılacak bir güçün bulunmadığı ve Allah ibadet edilip kulluk yapılması gerektiği ve iyi insan olmanın gereği anlatılır.

Peygamberimiz ‘Fâtiha'yı okumayanın namazı olmaz’ buyurmuştur. Onun için, Fâtiha, namazların her rekâtında okunur.

Fatiha Allah insan ilişkisinin kodlarını barındırır. Fatiha’da Allah’tan insana inen rahmet ve vahiy, insandan Allah’a çıkan dua ve ibadet dile getirilir. Fatiha bir anlama Tevhid kelimesi olan La ilahe İllallah’ın açılımı gibidir. Kimler gibi olmamız gerektiğini söylediği gibi kimler gibi olmamız gerektiğinide söyler. Fatiha İnsan ile Allah arasındaki bir sözleşme gibidir.

Müslim’de rivayet edilen bir Hadiste, aynı Hadis Ehl-i beyt kaynaklarında da geçmektedir. Bu hadiste Peygamberimiz Fatiha ile ilgili olarak söyle buyurmuştur:

“Allah Ben Fatiha’yı kendimle kulum arasında ikiye ayırdım. Yarısı benim yarısı Kuluma aittir buyurdu. Kul Hamd, Alemlerin Rabbi, olan Allah’adır dediğinde, Allah Kulum bana hamd etti der. Kul O Rahman, Rahimdir dediğinde, Allah kulum beni methetti der. Kul Allah Din gününün malikidir. Dediğinde Allah Kulum bana tazim etti, işlerine bana havale etti der. Kul Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz. Dediğinde Allah işte bu benimle kulumun arasındadır, kuluma istediği verilecektir der. Kul Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil dediğinde Allah, Kulumun istediği onun hakkıdır, ona verilecektir buyurur.”

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla..

Her surenin başındaki Besmele, o sureden bir ayetmidir. Bu konuda farklı görüşler var. Ama Besmelinin Kuran’dan bir ayet olduğu tartışılmaz bir gerçek.

Allame Tabatabi her surenin girişindeki besmelenin o sureden bir ayet olduğunu söylüyor, ve bu konuda Ehli beyt İmamlarından bir çok rivayet aktarıyor. Sünni hadis kaynaklarındada bu anlamda rivayetler var. Ancak Hanifiler her surenin başındaki besmelinin o sureden bir ayet olmadığını, şafiler ise o sureden bir ayet olduğunu söylüyorlar. Bu görüşlerin yansımalarını cemaatle kılınan namazlarda görüyoruz.

Besmele ilk vahyin ilk ayetinin ‘Rabbinin adı ile oku’ emrinin dil ile ifadesidir. Bir Müslümanın her işe Allah adı ile başlaması Allah’ın adı ile okuması gerekir. Bu Allah’a olan imanın bir gereğidir. Allah’a iman ettiği iddiasındaki bir kişinin, imanın hayatına yansımasının en basit sonucu işlerine besmele ile başlamasıdır. Eğer bu bilinçli bir şekilde ve samimiyetle yapılırsa şu üç güzel sonucu doğuracaktır:

Birincisi, bu, kişiyi kötülükten uzak tutacaktır. Çünkü, Allah ismi onun, kötü bir niyeti veya yanlış bir davranışı O'nun adını anarak yapmaya hakkı olup olmadığı konusunda düşünmesini sağlayacaktır.

İkincisi, kişi meşru bir işe başlarken Allah'ın adını anarsa, onun her hareketi tabiatıyla Allah'ın rızasına uygun yapılmış olur.

Üçüncüsü, o kişi Allah'ın yardım ve nimetiyle karşılaşacak ve Şeytan'ın aldatmalarından korunacaktır. Çünkü kim Allah'a yönelirse Allah da ona yönelir.

Besmele bir işe başlamak, yaptığın işi, eyelmi, ameli  Allah’ın adı ile  Allah’ın adına Allah’ın rızasına uygun şekilde adil ve ahlaklı olarak yapmayı gerektirir.

Besmelenin yani Allah adı ile başlama emrinin İnsanlık ile yaşıt olduğunu Bemelenin kerim kitapta Hz. Nuh ile Hz. Süleyman’ın ağzından nakledilmesinden anlıyoruz.

 

  1. Hamd, Alemlerin Rabbi, olan Allah’adır.

Allah alemlerin Rabbidir.  Allah lafzı Allah’ın özel ismidir. Arapça olarak değerlendirilmemelidir.  Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Merhum “Bilinen dillerde ‘ALLAH’ isminin eş anlamlısını bilmiyoruz. Sözgelimi: ‘tanrı, hüda’ isimleri ALLAH gibi özel isim değildir, ‘ilah, rab, ma’bud’ gibi genel isimdir diyor.[1] Dolayısı ile Allah lafzının başka dillerde karşılığı olamaz.

Allame Tabatabai “Allah isminin özel isim olduğunun bir kanıtıda Allah’ın tüm güzel isimleri ve bu isimlerden kaynaklanan fiillerle nitelendirilmesi ama bu ismin hiçbir isme nitelik olmamasıdır”[2] der.

Kuran’da ençok Allah ismi ondan sonra Rab ismi geçer ki bu ayette ikisi arka arkaya gelmiştir. Üstad Mevdudi’nin izahı ile ‘Rab’ kelimesi şu anlamlara gelir:

a) Melik ve Mâlik, b) Kefil olan, Rızık veren, İhtiyaçları karşılayan, Koruyucu, c) Hükümran, Kanun koyan, Yöneten ve Düzenleyen.

Allah, tüm bu anlamlarıyla Alemlerin Rabbi'dir.

Allah daha Kuran’ın ilk ayetinde rabliğini ilan ediyor. İman ettiğiniz Allah Rab olan terbiye eden yöneten hüküm koyan bir Allah’tır diyor.

Ve Allah sadece Müslümanların değil, sadece insanlarında değil canlı cansız, görünen görünmeyen bütün alemlerin rabbidir. “O göklerin, yerin ve bunların arasındaki her şeyin rabbidir” (Şuara-24)

O hem rabtır hem ilahtır. Ona iman edenlerin O’nu bütün kemal sıfatlarla onu yüceltip, noksan sıfatlardan onu tenzih etmeleri gerekir. Gizli açık sahip oldukları bütün nimetleri yaratan Allah’a hem şükretmeleri hemde hamd etmeleri gerekir. Allah’a hamd etmek, kulluğun bir gereğidir. Allah’ın yarattıkları üzerinde tefekkür ederek, Allah’ın kudreti karşısında acizliğimizi idrak ederek, Allah’ın bize lutfettiği nimetlerin farkına vararak Allah’a hamd etmemiz gerekir.

Hamd Alelerin Rabbi olan Allah’a aittir, Allah’a özgüdür denildiğinde, Hamd; bir insanın isteyerek sergilediği güzelliklere yönelik övgü anlamına gelir. Allah hem isimlerinin güzelliğinden hemde fiillerinin güzelliğinden dolayı her türlü övgüye layıktır. Övgüye layık olan birine övgüsünü ifade eden biri gerçekte yüce Allah’ı övmüş olmaz. Çünkü övgüye neden olan güzellik Allah’tan kaynaklanıyor. Onun için Allah’ı hamd edip överken hadsizliğe düşmememiz gerekir. Peygamberimiz hand sadedinde  “Ben seni hakkı ile övemem sen kendini övdüğün gibisin” demiştir.

Fahrettini Razi bu ayetin tefsirinde ‘hamd’ sadece Allah’a yapılır diyor. Allah’tan başkasına hamd edilmez.... Gerçek övgüde Allah’a aittir.

Şükür elegeçene teşekkürdür. Şükür nimet verilince, hamd ise her zaman yapılır. Nimet alınsada verilsede hamd etmek gerekir. Zira Allah bizim rabbimizdir, sahip olduğumuz herşeyi bize ikram edendir. O kimi nimetleri elimizden almışsa, daha büyüğünü vermek için küçüğünü almış olabilir onun için her durum için Allah’a hamd etmek gerekir.

Yaratılmış herşey varlık aleminde vacibul vucud olan herşey lisanı hal ile Allah’a hamd eder. Onu tesbih eder ve onun isimlerini zikreder. İnsan kulluğunu, ve Allah’ın kudretini idrak ettiğinde her durum için Allah’a hamd etmesi gerektiğini anlar. Böylelikle insan kainatta var olan tevhide katımış olur.

Peygamberimiz Tirmizi’de rivayet edilen bir hadiste “İnkar ve sapıklık dışında her hal için Allah’a hamd olsun” demiştir. Yine bir başka hadiste “Zikrin en üstünü Lailahe İllallah, duanın en üstünü Elhamdulilah demektir” demiştir.

Fatiha aynı zamanda bir duadır. Allah kendisine nasıl dua edeceğimizi öğretmek için belkide bir anlamda Fatiha’a hamd ifadesi ile başlıyor ve bizlere zımmen, dua ederken bana hamd edin, diyor. Yani Fatiha bize dua adabıda öğretiyor.

Ehli beyt İmamları Allah’a hamd ile birlikte duaya başlarken ve bitirirken Resule ve resulün Ehl-i beytine selat ve selam getirilmesi gerektiğini söylüyorlar.

  1. Allah Rahman, Rahimdir.

Arapça ‘Rahman’ kelimesi mübalağa sigasıyla rahmet ve merhamet anlamlarını ihtiva etmesine rağmen, bu ifade bile Allah'ın sınırsız sıfatlarını ifade etmekte yetersiz kalır. Bu nedenle, bu yetersizliği kapatmak için aynı kökten türeyen bir kelime olan ‘Rahim’ kelimesi kullanılmıştır.

Rahman rahmeti ile herşeyi tüm varlığı, göktekileri ve yerdekileri kısaca tüm yaratılmışı kuşatır. Tüm yaratılmışlar Allah’ın rahman sıfatından nasibini almıştır. Öyle olmasaydı hiçbir varlık varlığını sürdüremezdi. Allah’ın rahmetinin bir tecellisidir ki Allah canlı ve cansıza lutufta bulunduğu gibi kendisini inkar edeneler bile nimetler vermekte imkanlar sunmaltadır.

Allah aynı zamanda Rahim’dir.  Rahmeti ile merhamet edicidir. Allah’ın rahim ismi sadece kendine iman edenler içindir. Ahirette sadece Müminlere rahim ismi ile tecelli edecek, ve inanlara merhamet edecektir. Bu ifadeler sünni ve şii müfessirlerin ortak görüşü olarak karşımıza çıkıyor.

Buhari ve Müslüm’de rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz “Allah’ın yüz rahmeti vardır. Birini yeryüzüne indirmiştir. Bu sebeble insanlar birbirini severler. Vahşi hayvan bu tecelliden dolayı yavrusuna şefkat gösterir. (Annenin çocuğuna olan şefkati bu bir rahmetin tecellisidir.) Allah 99 rahmetini kıyamet gününde kullarına merhamet etmek için yanında alıkoymuştur.”  Buyurmuştur.

 


[1] Hak dini kuran dili c.1 s. 43

[2] Mizan c. 1 s. 35

[3] Ali Bulaç tefsir c.1 s. 50

 

Kaynak: Ekran Gazetesi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —