Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


SÜREÇ RAPORLARI: PARTİLER NE ÖNERİYOR?

Faysal Mahmutoğlu, h24hbr.com’da “Süreç Raporları: Partiler Ne Öneriyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.


Siyasi partiler, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyon’una raporlarını sundular.

Komisyon önemli dinlemeler gerçekleştirdi. Çatışma çözümü uzmanları komisyonda önemli sunumlar yaptılar.

Ancak raporların içeriğine bakıldığında Ak Parti ve MHP, yapılan sunumları görmezden gelmişler. Dinlemeleri hiç dikkate almamışlar. Meseleyi daha çok güvenlik sorunu olarak ele alıyorlar.

DEM Parti, Yeni Yol ve Hüda Par ise meseleyi Kürt sorunu bağlamında ele alıyor.

Ak Parti ve MHP Kürt meselesini terör meselesine indirgemiş olmaları ,“Terörsüz Türkiye” perspektifinin salt çatışmalı sürecin sona ermesini amaç edindiği izlenimini yaratıyor.

Kaldı ki Türkiye’de 10 yıldır bir çatışmalı süreç yaşanmıyor.

DEM Parti’nin sorunu hem Kürt Meselesinin çözümü hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi perspektifiyle ele almakta; barış yasaları, demokratik entegrasyon ve hukuki altyapı önerileri sunmakta.

 DEM Parti’nin ortaya koyduğu öneriler ve sunduğu perspektifler, bu açıdan son derece önemli.

DEM Parti’nin raporu altı bölüm ve 99 sayfadan oluşuyor.

Raporda Öcalan’ın adı 100 kez zikrediliyor. Buna mukabil Demirtaş’ın adı bir yerde geçiyor.

Rapor, Osmanlı’da Cumhuriyetin kuruluşuna, 12 Eylül 1980 darbesi ile Diyarbakır 5 no’lu cezaevinin Kürt siyasal hareketine etkisine yer veriyor.

İttihatçı miras,  Birinci Meclis, 1921 Anayasası, Lozan, 1924 Anayasası’nı “ulus devletleşme sürecinin birbirini tamamlayan halkaları” olarak görüyor, “Kürt meselesinin inkar tarihi” diye niteliyor. (s:8)

Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün ülkeye getirdiği maliyet ve yaşamın her alanındaki yıkıcı etkilerine atıf yapılıyor. (s:22)

Demokratik Çözüm perspektifi ve Barış stratejisinde Abdullah Öcalan’ın rolü başlığı altında PKK’nın 1970’lerde Ankara’da Marksist-Leninist bir çizgide bağımsız bir Kürdistan hedefiyle yola çıktığı geniş olarak anlatılıyor. 1999 sonrasında “Demokratik Modernite” ve “Demokratik Cumhuriyet” eksenine yeni bir paradigma geliştirmesine yol açmıştır” deniliyor. (s:28)

Öcalan’ın baş Aktör olduğu vurgulanıyor. (s:32)

Demokratik entegrasyon yasaları ve özgürlük yasaları, diğer adıyla geçiş dönemi yasası-ki bu barış yasası olarak adlandırılıyor- başka bir ifadeyle, kendisini fesheden örgütün üyelerinin entegrasyonlarının usul ve esaslarını düzenlemek üzere çıkarılmış bir yasa olarak kurgulanması isteniyor. (S:35)

Ve umut hakkı talep ediliyor.

Barış sürecinin geldiği aşamada, çözümün kalıcı, kapsamlı ve sürdürülebilir olabilmesi için sürecin baş aktör ve muhataplarının rollerinin, doğru ve gerçekçi biçimde tanımlanması zorunludur. Abdullah Öcalan’ın barış sürecindeki konumu ve hukuki statüsü özel bir önem arz etmektedir.

27 Şubat tarihinde yaptığı Barış ve Demokratik toplum çağrısı ile süreci yeni bir evreye taşımıştır. Bu çağrının ardından PKK’nın kendini feshetme ve silah bırakma yönünde attığı adımlar, Öcalan’ın süreçteki kritik rolünü ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla Öcalan’ın konumu sıradan bir tutuklu statüsü içinde ele alınmaz.

Umut hakkı, ömür boyu hapis cezası alan mahpusların cezalarının belirli bir süreden sonra gözden geçirilmesini ve yeniden serbest kalma ihtimaline erişmelerini güvence altına alan evrensel bir hukuk ilkesidir. (s:37)

Barışın toplumsallaşması adına Öcalan; istediği kişi, heyet ve basın mensubuyla görüşebilmeli. (s:39)

Türkiye genelinde kara mayınlarının temizlenmesi talep ediliyor.

Barış süreci gereklerine uygun kamu yöneticileri atanmalı.

Yol kontrol ve kimlik sorgulaması ülkenin batısındaki standart seviyesine indirilmelidir.

Belediyelerin Kürtçe dilinde hizmet vermesi ve Kürtçeyi hizmetlerinde kullanması önündeki engeller kaldırılmalı, özellikle şehir içinde yaya haklarıyla ilgili trafik işaretleri Kürtçe yapılabilmeli. (s:40)

Kayyım rejiminin sonlandırılması ve seçilmiş yetkililerin iadesi talep ediliyor. (s:41)

Anadilde eğitimin önündeki yasal engeller kaldırılmalı, anadilinde çok dilli eğitim modelleri geliştirilmelidir.

Kürt dili ve Edebiyatı bölümleri çoğaltılmalı ve bu bölümlerden mezun olanların “anadil öğretmeni” olarak istihdamının önü açılmalı.

Sağlık bakanlığının tüm hizmetlerinde Kürtçe başta olmak üzere anadilde bilgilendirme ve hizmet sunumu yaygınlaştırılmalıdır. (s:68)

Kürtçe televizyon, gazete, ajans ve dijital platformların güçlenmesi için uygun hukuki ve mali ortam sağlanmalıdır. (s:69)

TBMM Genel Kurulu’nda Kürtçe ifadelerin tutanaklara “bilinmeyen dil” şeklinde değil, Kürtçe olarak kaydedilmeli.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki üniversiteler ile Türkiye’deki Kürtçe Enstitüleri olan üniversiteler arasında akademik iş birliği geliştirilmeli. (s:70)

İstanbul ve Diyarbakır başta olmak üzere uygun olan illerde Kürtçe dilinde eğitim veren üniversiteler açılmalıdır.

Kürtçe hutbelere izin verilmeli, medreselere resmi statü tanınmalıdır.

2026 yılı “Ehmed-e Xani Yılı” ilan edilmelidir.

Şeyh Said, Seyit Rıza ve Said-i Nursi gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı.

Kürtçe köy isimleri iade edilmelidir.

Koruculuk sistemi lağvedilmeli ve korucuların silahları toplanmalıdır.

Mahmur halkının geri dönüş hakkı güvence altına alınmalıdır. (s:84)

 

Devamı >>>

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR