Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Su ve Tuzun İmtihanı

Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


İsrail soykırımı, ikinci yılını kitlesel ölümlere yeni rakamlar ekleyerek tamamlamasına sayılı günler kaldı. Soykırımın koşulları her geçen gün ağırlaşarak devam ediyor. İsrail durmuyor, durdurulamıyor. ABD açık desteği hiçbir uluslararası hukuk, evrensel ahlak, insani değer tanımadan devam ediyor.

ABD merkezli kurulan küresel düzen içinde adeta köleleştirilmiş başta halkı Müslüman olan ülkeler olmak üzere Siyonizm’in vesayetinden kurtulamayan birçok ülke, İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım karşısında hala seyirci ve mefluç bir duyarsızlığın da ötesinde soykırımın maliyetlerini doğrudan veya dolaylı yollardan finanse etmeye devam ediyor. 

Soykırım artık maliyeti yüksek (!) askeri operasyonlarla, hava saldırılarıyla, bomba ve mermiler harcanarak yapılmıyor. Tüm Gazze ve Filistin halkı kitleselleşmeye evirilen açlığın neden olduğu ölümlerle yok edilmeye çalışılıyor.

İnsani yardımın bu bölgeye girmesine İsrail izin vermiyor. Başta komşu ülkeler ve BM, DSÖ uluslararası kuruluşlar bu durumu kırmak için hiçbir şey yapmıyor veya yapamıyor. Gazze soykırımı artık yeni yüzyılın insanlık adına bir utanç sayfası olarak her gün yaşanan çocuk, kadın ve sivil ölümleri ile tarihe yeni kanlı sayfalar kaydetmeye devam ediyor.

İzleme ve yardım kuruluşları “Kitlesel açlığın” Gazze genline hızla yayıldığını belgeleyen açıklamalar yapıyor, raporlar paylaşıyor. Açlık sorunu kitleselleşerek müdahale edilmez ise on binlerce sivilin ölümüne neden olması kaçınılmaz bir gerçeklik olarak tüm yerküreyi sarsıyor.

İsrail soykırım uygulamaları her bir metrekareyi ağır güvenlik koşulları üzerinden denetim altına alarak insani yardımlara pervasızca izin vermiyor, bu tür organizasyonlara karşı da operasyonlar düzenlemekten geri durmuyor.

Gelinen noktada Gazze’de iki milyonun üzerinde sivil halk 48 kilometrekarelik bir alana mahkûm edilmiş durumda. Açık alan bir hapishane, bir Nazi kampını aratmayan koşularda insani yardım alanlar yönelik saldırıları İsrail artık “Teknik askeri hata(!)” olarak tanımlamak ihtiyacı bile duymuyor. Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF), son iki ayda 1026 kişin insani yardım alırken İsrail ordusu tarafından öldürüldüğünü raporladı.

Gazze Sağlık Bakanlığı, büyük bir bölümü çocuk olan ve açlıktan yaşamını kaybeden kişilerin yüzleri aşarak artık açlıktan kitlesel ölümler olma tehlikesini açıklayan raporlar paylaştı. Gazze’de defalarca bombalanan Şifa Hastanesi’nin müdürü Dr. Mohammed Abu Salmiya,  kitlesel açlık ölümleri ile ilgili tehlikeye dikkat çekerek, Gazze’de 900 bin civarı çocuğun açlık çektiğini ve bunlardan 70 bininin ciddi gıda yetersizliğiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Her geçen gün daha derin bir insanlık krizine dönüşen İsrail’in Gazze soykırımı karşısında 28 ülke İsrail’i kınayan ve somut bazı yaptırmalar içeren ortak bir deklarasyon yayınladılar. Aralarında İngiltere, Fransa ve Kanada’nın olduğu 28 ülke, İsrail’in yardım bekleyen Gazzelileri “acımasızca öldürmesini” kınayan ortak bir açıklamayı sekiz ülkenin öncülük ettiği “Lahey Grubu” tarafından 15-16 Temmuz 2025 tarihinde Kolombiya’nın başkenti Bogota’da düzenledikleri “Filistin İçin Acil Durum” konferansında İsrail’e yaptırımlar içeren pakete aralarında Fransa İngiltere ve Kanada’nın da bulunduğu 28 ülke imza verirken Türkiye ise imza vermedi.

Türkiye’nin imza vermemesine yönelik eleştirilerin yoğunlaşması üzerine Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Bu gibi konularda tecrübe ve bilgi sahibi herkesin bileceği üzere, uluslararası toplantılarda ele alınan kararlara ve ortak bildirilere katılım hususu çoğunlukla belli bir takvime yayılmaktadır. Bogota’daki toplantı sonunda hazırlanan Ortak Bildiri’ye ülkeler 20 Eylül 2025 tarihine kadar katılabilmektedirler. Konuyla ilgili hazırlıkların tamamlanması gerektiğini belirterek bildirgeye yönelik açık kapı bıraktı.

İnsan yaşamının biyolojik devamlılığında temel maddelerden ilk ikisi su ve tuzdur. İdeolojik mücadelelerin direniş eylemlerinin başında gelen “Ölüm Oruçları” yapılırken su ve tuz ile günlerce yaşayabilir. Dirhem dirhem eriyip kilo verirken yaşam fonksiyonlarını su ve tuz sayesinde günlerce devam ettirebilir. Açlık grevleri ve ölüm oruçları kişinin kendi iradesi ile yaşanan bir hukuksuzluğu, haksızlık ve mağduriyeti duyurmak ve ortadan kaldırmak için bir farkındalık oluşturmak için yapılan sivil itaatsizlik eylemidir. Türkiye’de 12 Eylül darbe dönemi ve sonrasında özellikle cezaevlerinde yapılan açlık grevleri ve ölüm oruçları önemli bir kanayan hafıza olarak siyasi mücadele tarihine geçmiştir. Sembol isimlerden biri Diyarbakır cezaevinde ölüm orucu ile yaşamını yitiren Kemal Pir ilk akla gelenlerdendir.

İsrail’in Gazze soykırım sürecinin yeni aşamasında tüm insani yardım imkânlarını engelleyerek iki milyon üzerinde Gazze halkını kitlesel açlık üzerinden ölüme mahkûm ederek yok etmeye çalışması sanırım dünya tarihinde bir ilk olarak tarihe geçecektir. Gazze soykırımında başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere sivil kitleler açlığın da ötesinde su ve tuz ile ölüme karşı direniyorlar.   

Nazi Almanya’sında bile açlık üzerinden bir kıyıma gidilmedi. Gaz odalarının dehşetini geride bırakan bu insanlık suçu diğer tüm soykırımlardan farklı olarak tüm dünyanın sessizlik üzerinden zımni onayları ile adım adım açlıkla sivil bir halk ölüme sürükleniyor. Celladı ABD ve İsrail olan bu soykırımın suçlusu buna karşı hiçbir şey yapmayan tüm dünya ülkeleridir.

Su ve tuzun zaman ve mekân ötesinde şahitlikleri ile Gazze soy kırımında kitleler açlıkla ölüme terkediliyor. Rakamlar her geçen gün artıyor. Üç basamaklı sayılar hızla dört basamaklı sayılara dönüşüyor. Suyun ve tuzun da artık dayanma gücünü kaybettiği bir soykırımın son sahneleri tüm dünya halklarının gözleri önünde gerçekleşiyor.

Yaşanan soykırımı önlemenin önünde hiçbir siyasi hesaba yer olmadığını görmek gerekiyor. İsrail’in pervasızlığı, zalimliği artık hiçbir ilke tanımıyor. İsrail’i durduracak tek dinamiğin diplomasi, kimi politik yaptırımlar vb. ötesinde askeri bir güç birliğidir.

Lahey Grubu ve Bogota Konferansı sonrası İsrail’e karşı altı maddelik eylem planını çok geç kalınmış bir adım olsa da soykırıma karşı somut bir takım adımların atılması bakımından önemli olduğunu ve Türkiye’nin bu yaptırım eylem paketine imza atıp öncülük ederek imzacı ülke sayısını çoğaltmalı ve etkin uygulamaları pratiğe aktarılmasına etkin roller üstlenmelidir.

İsrail’e karşı ambargoları içeren altı maddelik pakette:  

1- İsrail’e silah, mühimmat, askeri yakıt tedarikini önlemek, 

2- İsrail’e silah taşıdığından kuşkulanılan gemilerin herhangi bir limanda transit geçişini, yanaşmasınıvebakımınıönlemek, 

3- Ülkenin bayrağının İsrail’e askeri malzeme taşıyan gemilerde kullanılmasını önlemek, 

4- İsrail’in Filistin’deki işgalini destek olunmasına tüm kamu sözleşmelerinin gözden geçirilmesini sağlamak,

5- Tüm mağdurlara adalet sağlamak, gelecekteki suçları önlemek, hesap verilebilirliği sağlamak amacıyla soruşturma ve kovuşturmalar yoluyla yükümlülüklerini yerine getirmek,

6- İşgal altındaki Filistin’de işlenen uluslararası suçların mağdurlarına adalet için ulusal yargı sistemlerinde uygulanabilir olduğu ölçüde evrensel yargı yetkisini destekleme

Bu eylem paketi sonuç alınıncaya kadar daha üst ağır yaptırımlara dönüştürülmesi şarttır. Kitlesel açlık ölümlerin arifesinde bir an önce bedeli ne olursa olsun insani yardımlar İsrail’in kontrolünden çıkarılmalıdır.  Gerekirse askeri müdahale seçeneği devreye alınmalıdır. İsrail soykırımının failleri er geç yargılanmalıdır.

Su ve tuzun bile dayanma gücünü kaybettiği bir soykırımla karşısında tüm yeryüzü ve insanlık hukuk, vicdan ve ahlak sınavı ile karşı karşıyadır. Su ve tuz bile artık önleyemediği İsrail’in Gazze soykırımına sessiz kalmak tüm insanlığı yeryüzünün lanetlilerine dönüşmesini kaçınılmaz kılacaktır.   

 

Kaynak: farklı bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR