Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


SİYASETEN ADAM HARCAMAK

Ömer Naci Yılmaz'ın "yeni" yazısı...


Cumhuriyet tarihi boyunca, özellikle de CHP zihniyetinde, Osmanlı’ya yöneltilen hakaretlerin, aşağılamaların ve küfürlerin ardı arkası kesilmedi. Onlar için Osmanlı; geri kalmışlığın, zulmün, cehaletin, gericiliğin ve “siyaseten katl” gibi uygulamalar üzerinden işlenen günahların sembolüydü. Her fırsatta, “Osmanlı şehzadelerini birbirini boğduran bir imparatorluktu” diyerek milleti aşağılamaya, tarihine küstürmeye çalıştılar. Oysa aynı zihniyet, kendi iç çekişmelerinde Osmanlı’nın katbekat ötesine geçen bir hoyratlığı bugün alenî şekilde sergiliyor.

Dün, Osmanlı’ya küfredenler; bugün kendi liderlerini ağıza alınmayacak sözlerle aşağılıyor, hakarete boğuyor. Dün “siyaseten katl” üzerinden Osmanlı’yı karalayanlar; bugün siyaseten “adam harcamanın” en acımasız örneklerini sergiliyor. Dün tarihle kavga edenler; bugün kendi tarihlerine kara leke sürüyor.

 

Osmanlı’ya “Siyaseten Katl” Üzerinden Çamur Atmak

Osmanlı tarihindeki “siyaseten katl” uygulaması, dönemin şartları ve devletin bekası gözetilerek uygulanmış bir yöntemdi. Elbette bugünün demokratik anlayışıyla kıyaslandığında ağır bulunabilir; fakat Osmanlı bunu bir devlet politikası olarak sürdürürken, şahsi kin ve nefret değil, devletin geleceği gözetilirdi. Liyakat, düzen ve otorite esas alınırdı.

Ne var ki Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren CHP zihniyeti, bu uygulamayı sürekli Osmanlı’ya saldırının malzemesi yaptı. “Kardeş katli” diyerek dramatize ettiler, “barbarlık” diyerek küçümsediler, milleti kendi geçmişinden utanmaya zorladılar. Ders kitaplarına, nutuklara, siyasi söylemlere yerleştirilen bu aşağılamalar, nesillerin bilinçaltına kazındı.

Fakat tarihin cilvesi midir, yoksa hakikatin tokadı mıdır bilinmez; aynı zihniyet bugün, Osmanlı’ya yönelttiği suçlamaların çok daha ağırını bizzat kendisi yapmaktadır.

Kendi Liderlerini Asmaya Varan Sözler

Bugün gelinen noktada CHP içinde yaşananlar ibretliktir. Daha iki yıl önce cumhurbaşkanlığı seçiminde “bu ülkenin umudu, kurtarıcısı” diye tanıtılan, miting meydanlarında göklere çıkarılan, afişlere sığdırılamayan liderler; bugün yerden yere vurulmaktadır. Dün alkışlarla sahneye çıkarılan adam, bugün linç edilmekte, bozuk para gibi harcanmaktadır.

Kendi genel başkanlarına, iki gün önce yol yürüdükleri isimlere “yüzüne tükürülmeli”, “sokağa çıkartılmamalı”, “elektrik direğine asılmalı” gibi sözler edebilen bir anlayıştan bahsediyoruz. Bu, siyaseten adam harcamanın en rezil, en çirkin ve en hoyrat örneğidir.

Osmanlı’ya iftira atarken “saray entrikaları” diye bağıranlar, bugün kendi partilerinde kurultay salonlarını savaş meydanına çevirmektedir. Osmanlı’ya “kardeş katli” diyerek sövenler, bugün kendi kardeşlerini siyaseten diri diri gömmektedir.

Tarihten Günümüze “Adam Harcamanın” CHP Versiyonu

Türkiye siyaset tarihinde CHP’nin bu “adam harcama” alışkanlığı yeni değildir. Atatürk sonrası dönemde İsmet İnönü’nün tek adamlığıyla başlayan süreç, partiyi kendi içinden sürekli tasfiyelere mahkûm etti.

Bülent Ecevit, CHP içinde “Karaoğlan” diye parlatıldı, ardından en ağır ithamlarla yalnızlaştırıldı. Deniz Baykal, yıllarca genel başkan olarak taşındı, sonra bir kaset kumpasıyla tasfiye edildi. Kemal Kılıçdaroğlu, “adalet yürüyüşleri”yle göklere çıkarıldı, “iktidar umudu” diye pohpohlandı; fakat seçim yenilgisiyle birlikte en ağır hakaretlerin hedefi oldu. Daha dün birlikte kürsüye çıkanlar, bugün en acımasız sözlerle onun üzerinden kendi siyasi kariyerini inşa etmeye çalışıyor.

Bugün ise yeni genel başkan ve çevresi, bir önceki liderin mirasını silmek için her yolu mubah sayıyor. Bu anlayış, siyaseten adam harcamanın sıradanlaştığı, kurumsallaştığı bir yapı ortaya çıkarıyor.

 

Topluma Mal Edilen İç Kavgalar

Asıl vahim olan ise bu kavgaların sadece parti içinde kalmamasıdır. CHP’nin iç hesaplaşmaları, kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. Kurultay salonları televizyon ekranlarına taşınıyor, sosyal medya linçleri gündemin başköşesine oturuyor. Böylece bir partinin kendi iç kavgası, toplumun enerjisini tüketen, milletin gündemini işgal eden bir felakete dönüşüyor.

Türkiye’nin önünde çözülmesi gereken bunca mesele varken; ekonomi, güvenlik, dış politika, eğitim gibi temel sorunlar masadayken; muhalefet partisi olarak CHP’nin topluma umut, vizyon ve proje sunması gerekirken; onlar kendi adamlarını harcamakla, birbirini tüketmekle meşgul.

Bir siyasi hareketin iç çekişmesini millete mal etmesi, sadece kendisi için değil, ülke için de büyük bir talihsizliktir. Bu anlayış, siyaseti kirletmekte, toplumun siyaset kurumuna olan güvenini sarsmaktadır.

 

Osmanlı’ya Küfredip Daha Ağırını Yapmak

Bugün gelinen noktada tarihî bir ironi ile karşı karşıyayız. Osmanlı’ya “siyaseten katl” üzerinden küfredenler, kendi içlerinde “siyaseten harc” uygulamaktadır. Osmanlı, devletin bekası için kimi sert tedbirlere başvurmuş olabilir; ama CHP’nin yaptığı, şahsi hırs ve iktidar kavgaları uğruna kendi yol arkadaşlarını, kendi liderlerini linç etmektir.

Osmanlı’ya “gericilik” yaftası yapıştıranlar, bugün kendi içlerindeki bağnazlıkla birbirini yiyip bitirmektedir. Osmanlı’ya “entrikacı” diyenler, bugün kendi entrikalarının kurbanıdır. Osmanlı’ya “zulüm” isnat edenler, bugün kendi arkadaşına en ağır zulmü reva görmektedir.

 

Sonuç: Siyaseten Adam Harcamanın Felaketi

CHP zihniyetinin tarihi boyunca değişmeyen alışkanlıklarından biri, siyaseten adam harcamaktır. Dün Osmanlı’ya saldırarak milletin tarihine ihanet ettiler, bugün kendi liderlerini ve yol arkadaşlarını harcayarak siyasete ihanet ediyorlar.

Siyasetin asıl amacı millete hizmet, ülkeye vizyon kazandırmak olmalıdır. Oysa siyaseten adam harcama, bir ülkenin enerjisini boşa tüketen, toplumun güvenini zedeleyen, siyasi kültürü yozlaştıran bir felakettir.

Bugün CHP’nin sergilediği tablo, sadece kendi geleceğini değil, Türkiye’nin demokratik olgunluğunu da yaralamaktadır. Çünkü siyaset kurumu, sadece bir partinin değil, bütün bir milletin geleceğini şekillendiren bir alandır. Eğer bu kurum, adam harcama alışkanlığıyla lekelenirse, olan sadece bir partiye değil, tüm ülkeye olur.

Milletin gözünün önünde sergilenen bu hoyratlık, Osmanlı’ya edilen haksız küfürlerin bumerang gibi geri dönüp sahibini vurduğunu göstermektedir. Tarih bir kez daha ibretlik bir manzara sunmaktadır: Dün Osmanlı’ya sövenler, bugün kendi aynalarında Osmanlı’dan daha ağırını yapmaktadır.

Siyaseten adam harcamanın sonu felakettir. Ve bu felaketin hesabını eninde sonunda millet soracaktır.

Bugün gördüklerimiz, aslında yıllarca Osmanlı’ya yöneltilen haksız ithamların, hakaretlerin ve çarpıtmaların bir gün mutlaka sahibine döneceğinin ispatıdır. Zira maskeler er ya da geç düşer. Gerçekler, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Dün tarihe kara çalanların, bugün kendi içlerinde yaşadığı bu çöküş; “MASKELER DÜŞERKEN” ifadesinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Maskeler düştükçe hakikat görünür, hakikat göründükçe de kimlerin milletin sırtına yük, kimlerin ise bu millete umut olduğunu herkes daha iyi anlar.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR