Sitem, belki kolay olan bir şeydir. Sitem etmek, feryat etmek, şikâyet etmek, geçmişe dönük öz eleştiride bulunmak, bunlar çözüm değildir elbette. Bu hususta geçmişi geri getirmemiz de imkansızdır zaten... Ancak, geçmişte yaşanmış olan hadiselerin, gelecek nesillere ışık saçması, ufuk ve umut olması, tecrübe, deneyim transferi açısından önemli ve gereklidir...
Sitem; beklentilerin ki, yolda yürürken (azim, vefa, fedakârlık, özveri, cehd, kardeşlik vb) karşılanmaması sonucu, insanda oluşan, bir tür hayal kırıklığı, üzüntü ve tepkinin dışa yansımasıdır...
Bıçak kemiğe dayandığı, şartlar olağanüstü bir boyut kazandığı, çok zor dönemlerde, bazen de sitem gerekli oluyor...
Sitem, insanın içini dışına vurması, içindeki volkanları, ateşi, stresi ve sıkıntıyı çevresine ki, özellikle de geçmişte birlikte mücadele edip, aynı kulvarda, aynı yolda, aynı dava için yol katettiği, bedeller ödediği, birlikte omuz omuza, mücadele ettiği dostlarına karşı ki, eğer bu dostlar bugün bu sahada bulunmuyor, mücadeleye katılmıyor, bu kulvarda, bu yolda, yürüyüşte fiilen yer almıyor, hatta geçmişlerini inkar ediyor, (reddi miras)'ta bulunuyor, geçmişlerini küçümsüyor ya da pişmanlıkla çevrelerine anlatıyorlarsa, bunlara karşı sistemim, bir kat daha önem arz ediyor...
Ben, düşmanlarıma değil, dostlarıma sitem ediyorum. Benim bu sahada ve yolda yürürken elbette düşmanlarım vardır... Benim düşmanlarım ise sadece zalimlerdir...
Ben, zalimlerden (hak, hukuk, tevhid ve Allah düşmanları) hak, hukuk, adalet ve merhamet beklemiyorum... Onlar, hakka, hak yolda yürüyen davetçilere karşı ellerinden geleni, her zaman olduğu gibi eksiksiz olarak yapmış ve yapmaktadırlar...
Bu noktada, ben aşağıda sayacağım kişi, grup, yapı, kurum, tarikat veya cemaat dediğimiz, yapılara karşı sitemimi, birkaç madde ile özetlemek istiyorum...
1. Özellikle ve öncellikle, kendi nefsime sitemim var...
1. EY NEFSİM...!
Bundan, yaklaşık kırk yıl önce, yola çıktığımız, henüz çocuk denecek yaşta ve bu ulvi dava için, o yıllarda çeşitli bedeller ödeyerek, gözü kara, biraz deli dolu, heyecanlı, amatörce ama, gönlü iman aşkıyla yanan ve iman, tevhid, takva, cihad ve de Allah’ın hâkimiyeti diye bir derdi, davası olan nefsim...
Bu şekilde, saha ve sahnede bulunup, Allah'ın dinini bir yandan öğrenip, yaşayıp bir yandan da diğer insanlara, bu aziz dini hiçbir şekilde eğip, bükmeden, içine herhangi bir hurafe, bidat, sapıklık ve sapkınlık katmadan, Rabbimizin emrettiği ve Resulü Ekrem ve de ashabının anlayıp, yaşadıkları gibi, aynen bu yüce Kur'an ayetleri, yeni nazil oluyormuş gibi, insanlara anlatma gayretiydi seninki...
Ama, daha sonraki yıllarda Ey nefsim...! sen o iman, ittika, ihlas, iffet, ismet, istikamet ve istikrarı koruyamadın... İmtihan icabı, yolda yürürken başına gelen olaylara, sabır, şükür, tevekkül, teslimiyet ve metanetle karşılık verip, direnip dayanamadın...
Bu, zorlu süreçlerde, çeşitli mazeretler üretip, geri kaldın... Yeni projeler üretemedin...İleri atılamadın... gerekli bedelleri ödemeye yanaşmadın... Rahat ve rehavete yenik düştün... Mazeretlerin ardına sığındın... Bundan dolayı, sana SİTEMİM VAR ey nefsim...
2. EY DAVA KARDEŞLERİM...!
Yine, o yıllardaki (seksenli, doksanlı yıllar) beraber hareket ettiğimiz, aynı sofrada, üç öğün zeytin ekmek yediğimiz, omuz omuza, gönül gönüle, koyun koyuna yaşadığımız dost ve kardeşlerim...!
Okulumuz bittikten sonra, her birimiz farklı kulvarlara, farklı alanlara dağıldık, savrulduk...Yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık, bitmişlik, tükenmişlik vb. Hastalıklar ruh ve bedenimizi sardı, soluğumuzu kesti, aşkımızı söndürdü... Aramızdaki, dava ve kardeşlik bağını ne yazık ki koruyamadık...Bu, kutlu tevhid davasını, sonuna kadar götürmediğiniz için, size de SİTEMİM VAR...
İslami mücadeleye, başladığımız zaman, bu işin son nefese kadar olduğunu ve bizden önce, bu mübarek tevhid davasına katılıp, omuz veren herkesin, bu yolda yürürken, iman ettikleri için başlarına birçok sıkıntı, mihnet, bela ve musibetin geldiğini, bu durumun kaçınılmaz olduğunu ki (bu bir sünnetullahtır) bu açıdan da ye'se, yılgınlığa, ümitsizliğe, korkmaya, kaçmaya, saklanmaya, gizlenmeye gerek olmadığını biliyorduk...
Yine, okul bitip, hayata atıldığımız zaman, okuduğumuz kitaplardaki gibi, bu mücadeleyi son nefese kadar götürmedik... Hatta, hayata ilk adım attığımız yıllarda bu yüce, eşsiz davayı terk ediverdik...
Bu kutlu davayı sonuna kadar sürdürüp, bu kutlu yoldaki (fi sebîlillâh) yolun sonuna kadar yürümediğiniz için sizlere de çok sitemim var...
3. EY CEMAATİM...!
Ayrıca, içinde yetişmiş olduğum İslami hareket...!
Bu, İslami hareket, başlangıcından itibaren tevhid, özgürlük, adalet ve tağutu red söylemleriyle ortaya çıkan, tağuti rejime mesafeli duran, mümince ve Müslümanca bir duruş ortaya koyan, bir vücudun azaları ve bir binanın tuğlaları gibi, birbirlerine sımsıkı sarılmış insanlardan oluşan Ey cemaatim...! Sana da sitemim var...
28 Şubat’a kadar.! bu tavizsiz, tevhidi ruhunu, özünü, söylem ve eylemini, ümmetçi kimliğini, kişiliğini muhafaza ettin...
Ama, zalimler, kafirler ve tağutlar tarafından kıskaca alınıp, baskı, tehcir ve tehditlere maruz kalınca, istiklal ve istikametini ne yazık ki koruyamadın...
Bu zorlu süreçteki (28 Şubat süreci) iddialarının birçoğundan vazgeçip, sana inanan, güvenen insanlara(müntesipler) yeni umut, ufuk ve projeler açamadığından ve de onları yeniden toparlayamadığından dolayı, sana da SİTEMİM VAR...
4. EY CEMAAT VE TARİKAT’LAR...!
Bu ülke'de, milyonlarca takipçisi bulunan ve bu topraklarda İslam adına yüzyıllardır var olan, tarikat ve cemaatler...!
Siz, insanlara gereğince tevhidi, şirki, imanı, Kur'an'ı gereğince anlatıp, aydınlatmadınız ...Yine sizler, bu topluma, Allah'ın (cc) reddetmemizi farz kıldığı, imandan önce gelen tağut’ları bu topluma gereğince açıklayıp, anlatmadınız... Bilakis bu azgın, zalim tağut'lar ile her alanda işbirliği yapıp, onları alkışlayıp, omuz verdiniz... Ama, bu azgın tağutlar ile karşı karşıya gelip, onları reddedip, zorlu bir mücadeleyi göze alıp, bedeller ödemeye yanaşmadığınız içinde sizlere SİTEMİM VAR... Biraz Allah'ı, biraz şeyhinizi, biraz da tağutları memnun etmek, bu aziz dini tağutların istediği gibi yorumlayıp, anlattınız...Yine sizler bu aziz dini eğip, büküp, tavizler verdiniz...
Yine, ehli tarikat mensupları, Rabbimizin (cc) kitabını, hükümlerini, davet ve davasını yüceltmek yerine, tarikatınızı, şeyhinizi, kurumlarınızı yücelttiniz... En başa para, makam, çıkar ve menfatınızı koydunuz...
Bundan dolayı, size de SİTEMİM VAR ...
5. EY MİLLETİM...!
Ey milletim...! sizi Müslüman bir millet olarak görüyordum. Ama, ne yazık ki, sizlerde özünüzden, sözünüzden, kimlik ve kişiliğinizden uzaklaştınız...
Namusunuza, vatanınıza, dininize, kimlik ve kişiliğinize uzanan hain, sapkın ve zalim elleri kırmak yerine, onları övüp, ellerini öptünüz...
Onlara, tüm bu zulüm, ihanet, aşağılık inanç ve uygulamalarını reddetmek yerine, bilakis saygı duydunuz... Onların zulüm, baskı ve asimilasyon politikalarına sustunuz, sessiz ve seyirci kalıp, omuz verdiniz...
Bundan dolayı sizlerde SİTEMİM VAR...
6. EY HİZMET.! HAREKETİ (FETÖ)...!
Bu ülkede, insan yetiştiriyorum, kaliteli, nitelikli "altın nesil" yetiştiriyorum diye altmış yıldır, Müslümanları oyalayan ve Müslüman zihinleri "ılımlı İslam, dinler arası diyalog" safsatası diye aldatıp, kandıran ve batıya uşak haline getiren, "sözde cemaat" sana da SİTEMİM VAR...
Ağına, çeşitli plan ve entrikalar ile, bu istikbal vaden, iyi niyetli, gönlü vatan, iman aşkıyla coşan, samimi gençleri düşüren ve bu genç insanları hain ve İslam düşmanı, ABD ve diğer emperyalist sistemlere uşak yapan ve ülkemizde emperyalistler adına, işgale kalkışan, hain örgüt, size de SİTEMİM VAR...
İslam'ı, kendi kirli, hain plan ve projeleri için bir araç olarak kullandığınız için size de SİTEMİM (kinim) VAR...
7. EY SELEFİ GRUPLAR...!
Dini, en doğru ben anlıyorum. Bizden önceki İslam toplumlarının tüm inanç, düşünce ve yaşantıları, Tevhid'e ve Kur'an'a aykırıdır, Tevhid ve Şirki en doğru ben anlıyorum... Yine, en doğru bir şekilde, Kur'an ve Sünnete göre yaşıyor ve düşünüyorum... Tağutları reddediyorum...! diye özellikle de geleneksel (geçmişte yaşanmış) tüm İslami inanç, amel ve anlayışları, toptan reddeden, selefi (aşırı, radikal) anlayış ki, bu selefi anlayıştaki kardeşlerimi kınıyor ve kendilerine SİTEMİM VAR...
Bu selefi, radikal, tekfirci unsurlar toplumu, sürekli yargılayıcı, ötekileştirici, tebliğ yerine, tekfir edici.! ve itici, dışlayıcı üsluplarından dolayı, onlara da SİTEMİM VAR...
Keza, her önüne geleni tekfir etmek, bizim görevimiz olmadığına inanıyorum... İnsanlara sadece tepeden bakıp, fildişi kulelerinden vaazlar vermek, içtihatlar yayınlamak ya da tekfir kılıcı ile onları susturup, yok etmek kolaydır...! ama insanların içine girip, İslam’ı sadece teorik yönüyle değil.! bu aziz dinin asıl yaşanması gerektiği ile ilgili güzel bir usul, üslup ve güzel bir temsiliyet ile topluma gitmeyen, selefi inanç düşünce, kurum kişi ve gruplar size de SİTEMİM VAR...
8. EY DİYANET (İHANET)..!
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte, dini kontrol altına almak ve devletin mesajlarını tüm topluma yaymak için kurulan diyanet...!
Senin kuruluş amacın, dini bir bütün olarak, topluma anlatıp, yaymak ve yaşatmak değildir... Yeni kurulmuş olan ve dine karşı dinsiz(din düşmanı) bir rejim olan, laik, seküler rejime, dini uygun hale getirip, toplumu din adına, bu laik, seküler rejime uyarlayıp, uyum sağlamalarını sağlamaktır...
Dine düşman olan ve Allah'ın hükümlerini devre dışı bırakıp, bu dine hiçbir alanda söz hakkı tanımayan, bu rejime, bu toplumu itaat edip, destek vermeye davet eden sensin ey diyanet...
İnsanları, kullara kul yapan, yerine Allah düşmanlarının, İslam dışı ve Allah'ın indirmiş olduğu hükümlere aykırı olarak hükümler yapan, küfür, şirk ve tağuti rejimler, bu toplumun inancını manipüle etmek, dini duygularını bastırıp sömürmek ve kendi küfür, şirk ve tağuti rejimlerini ayakta tutabilmek için en çok da dini kullanmışlardır...
Yine, bu batıl, küfür sistemleri, dini hükümleri, kendi istedikleri gibi yorumlayan bir kurum oluşturmuşlardır ki, bunun adı diyanet (ihanet) işleri başkanlığıdır...
Bu diyanet, hiçbir zaman Allah'ın razı olduğu ve Peygamberlerin uyguladığı bir İslam’ı değil...! Allah düşmanlarının laik, seküler rejimin ve tağutların istemiş olduğu şekilde bir İslam anlayışını bu topluma enjekte etmiş ve anlatmıştır...
İslam'ı olduğundan farklı gösteren ve İslam düşmanı rejimleri meşrulaştıran Diyanet...!
SANA DA SİTEMİM VAR...!