Sait ALİOĞLU

Tarih: 05.05.2025 11:43

Sırrı… Tanıklık… İnnalillah!

Facebook Twitter Linked-in

Uy babovvv uyyy, ben ölüm!

Bundan önce, 13 Nisan 2025 günü evinde kalp krizi geçiren Sırrı Süreyya Önder’in durumuna, onun Kürtlerle bin yıllık kardeşliği bulunan Türkmenlerin, bu topraklardaki durumu üzerinden, onun hayatta kalmasını Allah^’tan() dileme adına “ Uy Aman Aman; Burası Adıyaman; Sırrı Kardaş hele  “sen de bir Uyan…” başlıklı bir yazı kaleme almıştık.

O başlıktan hareketle şöyle bir dizeye imza atalım isterseniz;

“Uy aman, aman, / burası Adıyaman

“Dış” âlem düşman kesilir,  / Türk(men)lerle Kürtler “yeniden” kardeş olduğu zaman!”

Siz, bu ‘dış âlem’i içimize şu ya da bu şekilde girip kılcal damarlarımıza girip orada yuva yapıp saltanat kurmuş bulunan âlem olarak ta düşünebilirsiniz…

Kamuoyu tarafından tanınmayan, ama kendi aile ortamında, akrabalar arasında, belli ve sınırlı bir toplum kesiminde yer tutup yaşayan ve “sıradan insanlardan” sayılan kişilerin, o belirli çerçevede iyilik ve ‘hayır’ adına güzel işlere imza atan ve silinmez kalıcı izler bırakan insanların yanında, birçok alanda varlık gösteren ve oralarda iyi ve kalıcı izler bırakan insanların varlığı da bilinmektedir.

Sırrı Süreyya Önder’de bu kişilerden biri idi.

O, Adıyamanlı bir Türkmen olarak hayata adım atmış, birçok siyasal ve toplumsal olaylara tanık olmuş,; bu tanıklık içerisinde hem Kürtlerin ve hem de ekonomik alanda ezilen kitlelerin derdiyle hemhal olmuş hayatını o uğurda dizayn etmeye başlamıştı.

Ekonomik alanda ezilen sınıfın mücadelesine omuz verdiği gibi, bir açıdan dayıları sayılan Kürt halkının; bu topraklarda başta Türk unsuru ile birlikte tüm halkların kendi renklerini işin içerisine dâhil ederek hep birlikte yaşamalarını sağlama adına siyaset sahnesinde kendine “özgü” bir yer edinmişti.

Onun siyasetçiliği dışında, daha doğrusu öncesinde yazarlığı ve sanatçılığı da kültür, sanat ve sosyal alanlarda ona artı puan kazandırmıştı.

Yıllar önce onunla (seksenlerin son çeyreğinin başları) bir vesileyle gittiğim ve on beş, yirmi gün kadar kaldığım Ankara’da, bir yakınımın da ikamet ettiği bir öğrenci evine geldiği günlerde tanıştığım aklımda kalmıştı.

Onunla birkaç kez, aynı mekânda sofraya kurulup çay, çorba içmişliğimiz olmuştu.

O buluşmalarda, elen geldiğince ülkenin ve toplumun içerisinde bulunduğu durumlar ele alınmış, herkesin kendi ideolojisi ve dünya görüşü çerçevesinde görüş ve kanaati dile gelmişti.

Ondan sonraki yıllarda da Ankara’ya gidip gelişlerimde Sırrı ile “kısa sürelide olsa” görüşme durumumuz söz konusu olmuştu.

Tabii ki geleceği bilemediğimiz için bugünleri tahmin etmek mümkün olmayacaktı, ama var olan sorunların çözümü sadedinde “çözümlere yönelik” toprağa atılan tohumlar misali, ortaya konan düşünce ve pratiklerin bir gün hayatiyet kazanacağı düşüncesi yabana atılmamalıydı.

İşte o zamanlar, birçok mahfilde dile gelen çözüm önerileri kabilinden bizimde önerilerimizin konuşulduğu o günleri hatırladığımda Sırrı Süreyya’nın, sanatçı ve yazar kimliğinin yanına bir de siyasetçi kimliğini yerleştirip Kürt sorununun çözümünde oluşan heyete dâhil olması, o çabaların birer sonucu olarak okunabilir.

Onun, kendisine tevdi edilen heyette bulunma görevi ile birlikte, bir an eski Türkiye’nin devam ettiğini düşünülecek olduğunda, birçok dezavantajlı toplumsal grupla birlikte “Türkiye partisi” olma iddiasına sahip olarak Kürtlerinde hakkını savunduğuna inandığımız bir parti adına meclis başkan yardımcılığı görevini deruhte etmesi de önem kazanmaktadır.

Devlet Bahçeli’nin 2024 Ekiminde meclisin açıldığı dönemde, bir yakın vefat eden DEM Parti EşbaşkanıTuncer Bakırhan’a taziye ziyareti vesilesiyle başlattığı ve başta DEM Parti olmak üzere birçok siyasi parti ile toplumun önemli bir kesiminin sahiplendiği “çözüm süreci ve terörsüz Türkiye” söylemi; _Bahçeli’nin ifadesiyle- “Kürt beyi” Ahmet Türk ile birlikte, işe omuz veren “Türkmen” evladı Sırrı Süreyya Önder’in şahsında belli bir ilerleme sağladı.

Tabii ki, bu süreç aynı zamanda, başlarda sessiz ve sakin duran Erdoğan’ın, Bahçeli’nin kararlı duruşu kendi ağırlığını hissettirdiğinde, AK Parti ve tabanının önemli bir kısmı tarafından sahiplenilmiş oldu.

Onu, oluşturulan heyet içerisinde birçok görüşmeye imza atan Önder, 27 Şubat’ta İmralı’Heyeti içerinde yer almış  ve İmralı’da,konuya dair açıklama yapan Öcalan ile de bir araya gelmişti.

Öcalan, yapmış olduğu açıklamalarda; kendi hareketine sıcak bakan ve hareketi belli bir oranda destekleyen ve o hareketi asla desteklemeyip o hareketi, onu Kürt halkının zarar hanesine yazma eğilimi içerisinde bulunan kesimlerle, o hareketi Türklük adına mahkûm eden sair çevreleri ters köşe yaparak, Türklerle Kütlerinin bin yıllık kardeşliğine vuru yapıp demokratik yapısının daha da güçlendirilmesine yönelik yeni ve orijinal” açıklamalarda bulunmuştu.

Onun,  açıklamalarında dile getirdiği ifadelerde salt Türk, Kürt; Türklük ve Kürtlük ile birlikte Türkmenlik vurgusu da başlı başına bir öneme sahipti.

Burada yapılan Türkmenlik vurgusu, epey zamandır bölgede bazı ilçelerde DEM Parti’de siyaset yapan birçok yerel Türkmen siyasetçinin belediye başkanı seçilmesinin yanda Öcalan’ın bu kez Sırrı Süreyya Önder’in şahsında kendisinin de yabancısı olmadığı Türkmenlik vurgusu üzerinden, Önder’in vefatı dolayısıyla “Türkmen geleneği büyük bir evladını yitirdi” ifadeleri” önem kazanmaktadır.

Artık, şu bir gerçek ki, hemen herkesimden olup kendilerini kavimler üstü gören zevatın Kürt unsuruyla birlikte (Kûrmanç-Zaza) Türkmenleri de “adeta köylü” sınıfından sayma aymazlığı da çöpe gidecektir.

Zira bu topraklar Türkmen ve Kürt aklı, izanı ve irfanıyla yoğrulup Türklerle Kürtlerin hep birlikte yan yana yaşayacakları, kardeşliklerini pekiştirecekleri topraklar olarak anılacaktır.

Bu anılma durumunda birçok toplumsal kesimin, kurum, kuruluş şahıs ve toplumların katkısı ile birlikte Sırrı Süreyya Önder’in; sanatsal, kültürel, siyasal ve en önemlisi de şahsi özellikleri önemli bir yer tutmaktadır.

İslam’a aidiyetini hem dile getirerek ve hem de yaşantısıyla ortaya koyduğuna tanık olunan Önder’e rahmet olsun. rahmet olsun, yakınlarının ve bu ülkenin mazlum ve mağrur insanın başı sağ olsun. Amin…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —