Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Oktay YILMAZ


SICAK MESAJLARIN GÖLGESİNDE ERDOĞAN- TRUMP ZİRVESİ

Oktay Yılmaz'ın yeni yazısı...


25 Eylül Pazartesi Washington’da gerçekleşen Erdoğan–Trump zirvesi, uzun süredir dalgalı seyreden Türkiye–ABD ilişkilerinde yeni bir yumuşama arayışı olarak dikkat çekti. Zirve öncesinde, özellikle Trump’ın diplomasiye aykırı üslubunun görüşme sırasında bir krize yol açabileceğine dair endişeler gündeme gelmişti. Ancak bu beklentiler gerçekleşmedi; aksine Beyaz Saray’daki samimi görüntüler, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik övgüleri ve verilen ortak mesajlar, görüşmenin olumlu bir atmosferde geçtiğini gösterdi. Kamuoyuna yansıyan sıcak mesajlar, zirvenin “başarılı” olarak sunulmasına imkân tanıdı. Bununla birlikte, diplomatik nezaketin ötesine geçip masadaki somut kazanımlara bakıldığında, dengelerin daha çok Washington lehine şekillendiği görülmektedir.

 

ABD’nin Somut Kazançları

ABD’nin elde ettiği kazanımlar dikkat çekicidir. Türkiye’nin ABD mallarına uyguladığı ek gümrük vergilerini kaldırması, Amerikan ihracatçıları için doğrudan bir pazar genişlemesi anlamına geldi. Yüzlerce yolcu uçağını kapsayan Boeing anlaşması, ABD havacılık sektörüne milyarlarca dolarlık gelir ve istihdam imkânı sağlayacaktır. Ayrıca imzalanan sivil nükleer işbirliği protokolü ile 20 yıllık doğalgaz alım anlaşması, ABD şirketlerine düzenli ve büyük ölçekli bir pazar kazandırarak Washington’un uzun vadeli ekonomik ve stratejik çıkarlarını güvence altına aldı.

 

Türkiye’nin Kazanımları ve Belirsizlikler

Türkiye açısından zirvenin kazandırdıkları daha çok prestij ve potansiyel düzeyinde kaldı. Erdoğan’ın Beyaz Saray’da ağırlanması ve Trump’ın övgüleri, Ankara için diplomatik prestij ve uluslararası görünürlük sağladı. Nükleer işbirliği ve Boeing anlaşması ise doğru yönetildiği takdirde Türkiye’ye teknoloji transferi, altyapı gelişimi ve ulaşım kapasitesinde artış gibi katkılar sunabilir. Ancak Türkiye’nin güvenlik ve dış politika öncelikleri olan F-16 ve F-35 tedariki, Halkbank davasının kapatılması, PYD terör yapılanmasına verilen desteğin sonlandırılması ve Gazze’de ateşkesin sağlanması gibi kritik dosya ve talepleri zirvede somut bir karşılık bulmadı. En azından bu yönde henüz bir açıklama yapılmadı. Bu durum, Ankara’nın temel çıkarlarının hâlâ müzakere sürecinde olduğunu göstermektedir.

 

Diplomatik Jestler ve Stratejik Asimetri

Diplomaside övgüler, jestler ve sıcak mesajlar önemlidir; tarafların birbirine güven vermesi ve ilişkilerin psikolojik atmosferini iyileştirmesi bakımından değerlidir. Ancak belirleyici olan, masadan kimin hangi somut kazanımlarla ayrıldığıdır. Erdoğan–Trump zirvesi bu açıdan değerlendirildiğinde, ABD’nin ekonomik ve stratejik çıkarlarını güçlendirdiği; Türkiye’nin ise daha çok prestij ve potansiyel işbirliği düzeyinde kaldığı görülmektedir. Bu tablo, uluslararası ilişkilerde sıkça rastlanan bir gerçeği hatırlatmaktadır: güç asimetrisi çoğu zaman sıcak mesajların gölgesinde gizlenir.

 

Sonuç

Erdoğan–Trump zirvesi, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde son yıllarda yaşanan gerilimi yumuşatmış, diplomasiye yeni bir zemin kazandırmıştır. Türkiye kısa vadede prestij ve olumlu bir algı kazanmış, geleceğe dönük bazı işbirliği alanlarını açmıştır. Ancak uzun vadeli ekonomik ve stratejik çıkarlarını daha güçlü biçimde güvenceye alan taraf Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Bu nedenle zirve, Türkiye açısından diplomatik prestij sağlayan; ABD açısından ise somut kazanımlar getiren bir süreç olarak öne çıkmıştır. Ankara için asıl sınav, bu prestij ve görünürlüğü uzun vadeli kazanımlara dönüştürme becerisi olacaktır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR