Seyit Ahmet UZUN

Tarih: 14.08.2023 14:50

Şeytana Hayranım

Facebook Twitter Linked-in

 

İnsanları tanıdıkça şeytana hayranlığım artıyor. Melekler ne güzel tanımlamış değil mi insanları? Kan dökücü, bozguncu, iki yüzlü, sahtekar, münafık...

Allah da bu tespiti yok saymamış. Yani insan böyle değil dememiş. Sizin bilmediğinizi bilirim, diyerek onların tespitinin eksik olduğunu belirtmiş.

İnsanlık tarihine baktığımızda meleklerin bu tespitinin yanlış olmadığını görünce,  'Yoksa melekler haklı mı ya Rabbi?' demekten kendimizi alıkoyamıyoruz. 

Şeytana neden hayranım?

İlk önce dürüst sözlü. Allah'ın 'Neden emrime karşı geldin de yarattığım varlığa secde etmedin?" ifadesine karşı sözü eğip bükmüyor. Direk nedenini söylüyor. 'Benim, kuru bir çamurdan, biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmem olacak şey değildir!'

Şeytan burada dürüstlük abidesi olarak karşımıza çıkıyor. Kendisini engelleyen şeyin, psikolojik etkenin ne olduğunu dile getiriyor. 'Tamam, secde edeyim' deyip sonra da onun ayağını kaydıracak işlere girişerek münafıklık yapmıyor. Yani Allah'ı memnun edecek sözü söyleyip sonra da şarlatanlığa, sahtekarlığa girişmiyor.

Hz İsa burada da ne güzel bir benzetme yapıyor. 

“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat cehennemlik yaparsınız." Matta 23/15

Hem insanları dine döndürmek için çalışırlar hem de onların cennetlik olmasını çekemezler. Onları cehennemlik yapmak için her türlü fırsatı kullanırlar. Aynı dinden olan farklı cemaat, tarikat, düşünceden dolayı birbirini cehennemlik addeden dindarlar bize hiç yabancı gelmiyor. 

Ancak şeytan öyle mi? Şeytanın sonraki ifadelerini biliyoruz. Biraz mühlet istiyor ve sevmediği insanın ayağını nasıl kaydıracağını söylüyor. 'Sağından, solundan, önünden, arkasından yaklaşıp ayağını kaydıracağım' diyerek niyetini açıklıyor. Yani başta onu dindar yapıp sonra cehenneme atma derdinde değil. Amacı insanı, Allah'ın belirtiği yüce mertebeden düşürmek. 

Yani mert bir düşman.

Peki din(i)dar insancıklar... (dinsiz, ateist veya kutsal tanımayanlara bir şey demiyorum. Onlar da şeytan gibi dürüstler, dinli görünüp dinsiz gibi yaşamıyorlar. Dinsizler ve algıladıkları gibi hayatı yaşıyorlar.) 

Birbirinin arkasından konuşur, yüzüne gelince gülücükler dağıtır. Kul hakkı yer, mevki ve makamını kendi bireysel çıkarı için kullanır, adaletten uzak türlü zulümler yapar, dost görünür ayak kaydırır, Allah kulu olduğunu söyler, kendisi gibi düşünmeyen Allah kullarını dinsiz, imansız görür. Tek doğru ve hakikatin temsilcisi kendisidir. Bunlar için ne güzel bir deyimimiz vardır.

Ele verir talkını kendi tutar salkımı. Yapmadığı ve yapmayacağı şeyleri insanlara nasihat, öğüt olarak verir ama kendisi bunlardan uzak yaşar.

Şeytana hayranlığım bundan kaynaklanıyor. Hiç olmazsa şeytan, insanı sevmediğini, sevmediği için de onun ayağını kaydıracağını söylüyor. Yani yapacağı şeyi söylüyor.

 Peki insancıklar... Dost görünüp, yüze karşı gülüp arkadan konuşma ahlaksızlığını, iki yüzlülüğünü Allah kulu olmak sanıyorlar. Sevmedikleri insanların yüzüne gülüp  dertlerini paylaşıp sonra da arkalarından konuşuyorlar.

Şeytan sen ne harika varlıksın! 

Sevdiğin kişiye sevdiğini söylemek ne kadar güzelse, sevmediğin insana da sevmediğini söylemek mertliktir. Şeytan ebedi cehennemi göze alıp kendi dürüstlüğünden taviz vermemiş mert bir varlıktır. 

İhanet eden, nankörlük eden, dürüst olmayan insanları yakının diye sevmek zorunda olduğunu sanmak, sevmeliyim, diye kendini zorlamak ah ne büyük bir acizlik ve çok yüzlülük. Keşke hırsızlar Halil Cibran' ın deli'sindeki gibi insanların maskelerini çalsa da insanlar güneşe bir defa maskesiz bakabilme erdemini gösterebilse

"Mübarektir, mübarektir hırsızlar, benim maskelerimi çalan.'

Ve deliliğimde hem özgürlük hem de güvenlik buldum; Yalnız olmaktan gelen özgürlük ve anlaşılmaktan gelen güvenlik, çünkü bizi anlayanlar içimizde bir şeyi tutsak alırlar…" 

Halil Cibran

İki yüzlü, çifte standartlı, sahtekar insanlarla bir arada olmaktansa, yalnız kalmayı tercih ederim. Çünkü azınlık kalmak insanlık için, meleklerin bilmediği ama Tanrı'nın bildiği özel bir durumdur. Bozgunculuk yapmaz, arkadan konuşmaz, sevmiyorsa seviyormuş gibi yapmaz, diline sahip olduğu gibi gücüne de sahip olur. Eliyle, diliyle, gücüyle haksızlık yapmaz. İnsanları ötekileştirmez. 

Böyle olmayan çoğunluk din(i)darlar için Tanrı ne güzel söylüyor değil mi?

"İnanıyorsanız inancınız size ne kötü şeyi emrediyor? Bakara/93

Hz İsa da böyle dindarlar için ne güzel bir benzetme yapıyor. 

'Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.' Matta/23/27-28

İşte şeytana bunun için hayranım. İnanıyormuş gibi yapıp inançsız gibi yaşamıyor hiç olmazsa.

Ve son olarak bize bu bilgileri veren Allah'a kurbanım. O bize dürüstlüğü ve mertliği öğretmekte. Sevdiklerini belirttiği gibi sevmediklerini de sevmediğini söylemekte.

Hainleri, bozguncuları  kendini beğenmiş şımarık ve kibirlileri, günahkarları, zalimler, haddi aşanları, fesat çıkaranları, kötü sözü açıkça söyleyenleri sevmediğini söylemektedir. Karun, Ebu Lehep, Firavun, Nemrut, Belam, makam, mevki ve zenginliğine güvenerek haksızlık, zulüm yapan liderler de sevmediklerinden. 

Seyit Ahmet Uzun


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —