Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Mahmut Olgun


Şehrin Öte Tarafından Koşup Gelen

Mahmut Olgun'un "yeni" yazısı...


Çarşının kalabalığında, pazardaki gürültünün ortasında bir ses yankılandı. Zulme ve zalime meyletmeyin“ Haksızlık yapanlara yönelmeyin, yoksa ateş size de dokunur” ayetini haykırıyordu.

İşte o ses, Şanlıurfa’nın mütevazı şahsiyetinden yükselen Abdurrezak Amca’nın sesi idi… Halk arasında “Boykot Amca” diye biliniyor artık.

Bir ses ki; çocukların, kadınların, anne karnındaki bebeklerin ve tüm masum sivillerin zalimlerin insafına terk edildiği günden beri hiç susmadı. O ses, Gazze’den yükselen çığlıklarla birleşti; emperyalizmin tanklarına, uçaklarına ve füzelerine karşı vicdanı ve merhameti haykırdı. İnsanlığın utanç içinde sustuğu anlarda, Abdurrezak amcamız tek başına direnmeye devam etti.

Abdurrezak Amca’nın haykırışı, tiranlara karşı bir başkaldırıydı aslında. Çünkü o biliyordu ki tiranlık yalnızca saraylarda, köşklerde oturan zalimlerin değil, onların zulmüne susan kalabalıkların da eseridir. Zulüm, sessizlikle büyür, boyun eğmeyle kökleşir. İşte onun feryadı, hem zalime hem de zalime destek olan kayıtsızlığa karşıydı.

Boykot Amca ilk günden beri çarşıyı dolaştı, pazarı dolaştı, caddelerde yürüdü, sokaklara seslendi. Elinde ne pankart vardı, ne de arkasında kalabalık bir topluluk. O tek başına idi, Ağrı Dağı gibi bir yüreği vardı, vicdanı vardı, zulme karşı bir feryadı vardı. “Zalime destek olmayın, zulmü besleyen ürünleri terk edin!” diye haykırıyordu. Ama kalabalıklar kulaklarını tıkadı. Kimisi görmezden geldi, kimisi alay etti, kimisi de duymamış gibi yürüyüp geçti.

 

Boykot Amca videosunun linkini tıklatyınız>>> Şehrin Öte Tarafından Koşup Gelen 

 

Bir gün baktı ki olmuyor… O da eline bir odun parçası aldı. Evet, yanlış duymadınız; bir odun parçası! Artık sözünü, isyanını, uyarısını o oduna anlatıyordu. Çünkü insanlar duymasa da, en azından odun dinliyordu. Belki de o odun, haysiyetini tiranlığa paspas yapmayan bir vicdan gibi, sessiz ama sadık bir dosttu.

Bugün hâlâ çarşıda onu görenler, elinde odunuyla konuşan bir ihtiyar görüyor. Oysa aslında, vicdanımızın sustuğu, kalplerimizin köreldiği bir çağın trajedisini yaşıyoruz. “Boykot Amca” bize, unuttuğumuz bir şeyi hatırlatıyor: Sessizlik de bir tercihtir; görmezden gelmek de zalimin safında yer almak demektir.

Gazze’de çocuklar ölürken, emperyalizmin gölgesi sofralarımıza kadar uzanırken, Abdurrezak Amca bize şunu fısıldıyor: “İnsanlık bazen küçücük bir tercih ile başlar.” Bir ekmeği hangi üründen alacağını seçmek, hangi markaya para kazandıracağını düşünmek, belki de zalime kurşun sıkmaktan daha güçlü bir direniştir. Çünkü tiranlık yalnızca silahla değil, bizim suskun sofralarımızdan, görmezden gelen alışverişlerimizden de besleniyor.

Eline odun parçası alıp onunla konuşan bu yalnız ihtiyar, aslında hepimize ayna tutuyor. Belki biz duymuyoruz, belki görmüyoruz, belki işimize gelmiyor… Ama odun bile dinlerken, biz hâlâ sağır kalabiliyor muyuz?

Ve asıl soru şudur: “Bir gün kendi vicdanımızla baş başa kaldığımızda, hangi safın insanı olduğumuzu söyleyebilecek miyiz?

Belki de o odun parçası, bir gün Gazze’nin yetim çocuklarının dili olacak. Belki de sustuğumuz her kelimeyi, görmezden geldiğimiz her çığlığı onların gözleri haykıracak. O zaman vicdan terazisi kurulduğunda, Abdurrezak Amca’nın yalnızlığı bizim utancımız olacak.

Ve belki de o odun parçasına konuşan ihtiyar, gün gelecek, insanlığın sessiz vicdanını uyandıracaktır.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR