Murat Yiğit

Tarih: 10.05.2021 16:24

RAMAZAN RİTÜELİMİZ FİLİSTİN

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Tüm İslam Âleminin heyecan içinde beklediği Ramazan ayı geldi ve gidiyor. Maalesef son iki yıldır korona illetiyle uğraşıyoruz.  “Nerede o eski ramazanlar” diyecek takatimizin kalmadığı iki ramazanı geride bırakıyoruz.

Her Ramazan yapılan toplu iftar ve sahur merasimlerini de görmez olduk artık. Eleştirilere muhatap olan şatafatlı iftar sofraları, yerini haberlere konu olamayacak kadar mütevazı sofralara bırakmış olmalı ki artık konuşulmuyor.  Müslümanlar, özellikle de ülkemizde, camilerden taşıp sokaklarda saf tutmuş cemaatle, kılınan teravih namazları da kılınamamakta. Belki evlerde ailece en fazla üç beş kişiyle eda edilmektedir iftarlarımız. Ancak Ramazanın hiç değişmeyen bazı ritüelleri her sene olduğu gibi bu yıl da devam etmektedir. Salgın belasının tüm ağırlığıyla devam ettiği bu dönemlerde bile... Bunların başında hiç kuşku yok ki İsrail’in, Ramazanın son demlerini yaşadığımız bu günlerde Mescid-i Aksa’ya ve Filistinlilere karşı saldırılara başlaması oldu.

Bu saldırılarla beraber yaşadığımız toplumun Müslümanları da her sene olduğu gibi bu sene de bir ramazan döngüsüne girmektedir. Bu döngüyü 7 aşama halinde açıklayabiliriz.

1. Aşama: İsrail’in saldırılara başlaması;

7 Mayıs Cuma akşamı İsrail polisi işgal altındaki Doğu Kudüs’ün eski şehir bölgesinde bulunan Mescid-i Aksa’ya saldırmış, Şam kapısı ve Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinlilere müdahalelerde bulunmuş, 200 kişiden fazla Filistinlinin yaralanması ile sonuçlanan saldırılar düzenlemiştir. Zalim, zulmünü tekrarlamış mazlum Filistin halkına ve esir Mescid-i Aksa’ya büyük zararlar vermiştir.

2. Aşama: İsrail’e beddualar ve küfür;

İsrail’in bu kural tanımaz saldırıları karşısında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerek sivil toplum kuruluşları gerekse de hükümetten sert kınama mesajları geliyordu. Bireysel olarak da Müslümanlar sosyal medya hesaplarından “kahrolsun İsrail”, “kahrolsun Siyonizm” gibi artık klasikleşen sloganları paylaşmış, kimileri ise profil fotoğraflarını Filistin bayrağı ve Mescid-i Aksa resimleriyle süslemişti.

3. Aşama: “konuşmak dışında ne yaptık” serzenişi;

Bu aşamada edilen lanetler ve küfürlerden sonra “neden bir şey yapamıyoruz” ve “sadece kınamakla olmaz” cümleleri sosyal medya hesaplarımızı süslemeye başlayıp, “kınamaktan başka bir şey yapmıyoruz” aşamasına geçiyoruz. Daha sert tepkilerin verilmesi gerektiğine dair yazılar okuyor, hükümetten ya da akil adamlardan daha fazla eyleme dönük mesajlar bekliyoruz.

4. Aşama: “Müslüman Arap liderlere lanet;”

Bu noktada Arap Birliği’nin ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın pasifliğinden dem vurur, İsrail ile iş birliği yapan Arap liderlere lanetler yağdırırız. Bu liderlerin, Filistin’i arkadan vurduğuna dair söylemler içine girer, sosyal medya hesaplarımızda Müslümanlara ihanet ettiğini sıkça vurgularız.

5. Aşama: “Türkler zulüm görürken neredeydiniz” tayfası ile söz dalaşı;

            Bu aşamada ülkemizdeki kafatasçılardan ya da Kemalistlerden, “Araplar topraklarını satmasaydı” ya da “biz de o kadar zulüm gördük ama kimseyi yanımızda bulamadık” cümleleri peş peşe gelmeye başlar, kimileri de Arap düşmanlığı adı altında İslam’a ve Müslümanlara saldırır, içlerindeki kini ortaya saçar. Bizler de bu kesime olayların öyle olmadığını, bunun bir insanlık suçu olduğunu anlatmaya çalışır, tarihsel bilgi birikimimizi karşı tarafa aktarma zahmetine girişiriz.

6. Aşama: İsrail’e kınamakla yetinen hükümete tavır alma;

Ramazan ritüelimizin sonuna yaklaşırken, muhafazakâr olduğunu düşündüğümüz, İslami değerlere ve Müslümanlara sahip çıkmasıyla övündüğümüz hükümetimizin, sadece kuru bir kınama mesajı yayınlamasına kızar, daha sert yaptırımlar bekleriz. Hatta işi o kadar ileriye götürürüz ki neden iki tane uçak kaldırıp İsrail’i bombalamıyorlar diye hükümete tepkimizi koyarız. Cumhurbaşkanından bir hareket bekler, onun vereceği tepkinin tıpkı Davos’taki gibi bir heyecan yaratmasını umarız.

 

7. Aşama: Kapanış;

Bu noktada artık ritüel tamamlanmış olur. Gündemimizden Filistin çıkar bayram hazırlıklarına başlarız. Artık Filistin’deki mazlum halk çok fazla aklımıza gelmez en fazla Kadir Gecesi'nde “Allah’ın laneti İsrail’in üzerine olsun” der işi yine Allah'a havale ederiz. Böylece ramazan ritüelimizi tamamlamış, sorumluluğumuzu ifa etmiş olmanın verdiği vicdani rahatlama ile bayrama gireriz.

Filistinliler için dünyanın geri kalanının vereceği bir tepki önem taşımaz artık. Uluslararası toplum tarafında yüzüstü bırakılmış, medya tarafından ihmal edilmiş, çoğu Arap devleti tarafından ihanete uğramış, ihtiyaçları karşılanmaktan uzak bir liderlik tarafından göz ardı edilmişken, artık kaderleri sadece ve sadece kendi ellerinde ve sokaklarında olan mazlum Filistin halkı 70 yıldır sürdürdüğü direnişine devam edecektir.

Allah yar ve yardımcınız olsun. 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —