Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan KÖSE


Osmanlı'dan cumhuriyete devletin dönüşümü: Özde süreklilik, nitelikte kopuş

Hasan Köse'nin "yeni" yazısı...


Osmanlı Devleti'nin sona erişi ve cumhuriyetin ilanı, yalnızca siyasal bir değişiklik değil, aynı zamanda toplumsal düzenin bütün katmanlarını etkileyen köklü bir dönüşümdür.

Bu dönüşümün niteliği üzerine uzun süredir iki karşıt tez dolaşır:

>Birinci tez, cumhuriyetin ilanıyla birlikte köklü bir kopuş yaşandığını, Osmanlı Devleti'nin tamamen sona erdiğini ve yepyeni bir devlet kurulduğunu savunur.
 

>İkinci tez ise, devletin sürekliliğini vurgular; cumhuriyetin Osmanlı'nın mirasçısı olduğunu, özde bir devamlılığın söz konusu bulunduğunu ileri sürer.

Her iki tez de belirli tarihsel gerçekliklere işaret etse de meseleyi tek boyutlu okumaya meyyaldir. 1

Bu makalede, Osmanlı'dan cumhuriyete geçiş, öz-nitelik-nicelik-ilişki-konum-etki-etkilenme eksenlerinde incelenecektir.

Böylece dönüşümün hangi boyutlarda süreklilik, hangi boyutlarda kopuş içerdiği sistematik biçimde ortaya konacaktır.

Temel savımız şudur: cumhuriyetin ilanı ile devletin özünde bir süreklilik korunmuş, fakat niteliklerinde, niceliğinde, ilişkilerinde, konumunda ve etki biçimlerinde radikal değişimler yaşandı.

Ayrıca Osmanlı kurumlarının büyük çoğunluğu cumhuriyetin ilk dönemlerinde korunmuş, yalnızca çok az sayıda yeni kurum inşa edildi.

Devletin aidiyeti etnik ve mezhebî düzeyde de büyük ölçüde aynı kaldı; Anadolu'nun Müslüman-Türk nüfusuna dayalı siyasal zemin korundu, farklılıklar daha önce olduğu gibi merkezde değil çevrede kaldı.

Lozan Antlaşması masasında Ankara heyetinin oturduğu kimlik de esasen bu aidiyetin ifadesidir:

Misak-ı Milli sınırları içindeki Müslüman nüfus, yeni devletin temsil zeminini oluşturdu.


Özün sürekliliği

Cumhuriyetin ilanı, devletin özünü ortadan kaldırmadı.

Osmanlı gibi, cumhuriyet de Anadolu topraklarında yaşayan topluluk üzerinde egemenliği elinde bulunduran merkezi bir siyasal örgüttür.

Devlet olmanın temel şartı olan zor kullanma tekelini elde tutma işlevi, her iki dönemde de kesintisiz sürdü. 2

 

Lozan Antlaşması müzakereleri sırasında İsmet İnönü'nün defaatle "Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın halefidir" demesi bu sürekliliği uluslararası hukuk düzleminde tescilledi.

Borçların üstlenilmesi, kapitülasyonların kaldırılmasında eski antlaşmaların referans gösterilmesi hep aynı çizginin sonucudur. 3

Osmanlı kurumlarının pek çoğu cumhuriyete devredilmiş; bürokrasi, ordu, eğitim teşkilatı ve yargı mekanizmaları büyük ölçüde korundu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kökten bir kurumsal yeniden inşa değil, mevcut yapıların dönüştürülmesi söz konusudur.

Devletin sosyal aidiyet zemini de devamlılık arz etti: Osmanlı'nın son döneminde siyasal merkezin dayandığı Müslüman-Türk nüfus, cumhuriyetin kurucu tabanında da esas oldu.

Lozan'da da Ankara delegasyonu, uluslararası muhataplarının karşısına Misak-ı Milli sınırları içinde kalan Müslüman nüfusu temsil ederek oturdu.


Nitelikte değişim

Devletin özünün aynı kalmasına karşın, nitelikleri bütünüyle değişti.

Osmanlı Devleti hanedan esaslıydı; meşruiyetin kaynağı Tanrı'dan yetki alan padişahta toplanıyordu.

Cumhuriyet ise millet egemenliğine dayalıdır. Bu, nitelikte köklü bir dönüşümdür. 4

Osmanlı'nın siyasi-hukuki düzeni esasen örfi-sultani temelliydi; İslam şeriatı toplumun düzenlenmesinde etkili olsa da kamu hukuku büyük ölçüde örfi hükümlerle şekillenmişti.

Osmanlı'da örfi hukuk fiilen uygulanırken, cumhuriyetle birlikte bu hukukun kamu alanında doğrudan referans olması dışlandı, milletin rızası dolayımında meclis onayıyla yasama yoluna dönüştü.

Ayrıca Osmanlı'nın son yüz yılında birçok hukuki alan zaten Batı hukuk sistemleriyle değiştirildi, Mecelle dışındaki pek çok düzenleme modern Avrupa kodlarından uyarlandı.

Bunun yanı sıra, dinin şer-i hükümlerinin devletten ayrılması için radikal adımlar atıldı:

  • Halifelik kaldırıldı (1924),
  • Şer'iye ve Evkaf Vekâleti kapatıldı,
  • Medreseler ilga edildi,
  • 1926'da İsviçre Medeni Kanun'u esas alınarak laik hukuk sistemi kuruldu. 5

Tüm bu düzenlemeler devletin niteliğini değiştirdi; dini meşruiyet yerine seküler toplum rızası meşruiyeti sistemine geçildi.

Toplumsal aidiyet açısından da büyük bir fark ortaya çıktı.

Osmanlı, ümmet kavramına dayanırken, cumhuriyet ulusal kimliği öne çıkardı.

Bu durumun kapsam alanı ve gücüyle de alakası vardı.

Bunun devletin niteliksel yapısındaki ikinci büyük kopuştur. 6

Ancak etnik ve mezhebî düzlemde bakıldığında, devletin toplumsal aidiyet zemininde radikal bir değişim yaşanmadı, aynı nüfus kitlesi üzerine bina edilen varlık ve aidiyet devam etti.


Nicelikte değişim

Osmanlı Devleti 3 kıtaya yayıldı, çok uluslu bir imparatorluktu.

16'ncı yüzyılda Viyana kapılarından Yemen'e, Kuzey Afrika'dan Basra Körfezi'ne kadar geniş bir coğrafyada hüküm sürüyordu.

Cumhuriyet ise Misak-ı Milli sınırları ile Anadolu ve Trakya'ya sıkıştı. 7

Bu daralma yalnızca topraklarda değil, nüfusta da kendini gösterdi.

1914'te yaklaşık 20 milyon nüfusa sahip olan Osmanlı, savaşlar ve göçler nedeniyle parçalandı; 1927 sayımında Türkiye Cumhuriyeti'nin nüfusu 13,6 milyona düşmüştü. 8

Dolayısıyla cumhuriyet, özde aynı devlettir ama nicelik bakımından küçüldü, daralmış bir varlık haline geldi.


İlişkilerde değişim

Osmanlı'nın dış dünyayla kurduğu ilişkilerin temeli hilafet üzerinden ümmet bağıydı.

Padişah aynı zamanda halife olduğu için Hindistan'dan Kuzey Afrika'ya kadar geniş bir Müslüman kitle üzerinde manevi otoriteye sahipti.

Cumhuriyet, bu bağı kopardı. 9

Cumhuriyetin kurucu kadroları, uluslararası sistemi esas aldı.

Milletler Cemiyeti üyeliği, Batılı devletlerle antlaşmalar, Sovyetler Birliği ile yapılan dostluk anlaşmaları hep bu yeni yönelimi yansıtır.

Osmanlı'nın ümmet üzerinden kurduğu ilişkiler ağı yerini uluslararası hukukun eşit aktörleri arasındaki ilişkilere bıraktı. 10


Konum değişimi

Osmanlı'da yönetim padişah merkezli monarşi üzerine inşa edilmişti.

Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte bu konum değişti.

29 Ekim 1923'te TBMM'de kabul edilen düzenleme, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesini getirdi. 11

Bu, devletin özünü değil, yönetim biçimini değiştirdi.

Yani, aynı devlet, başka bir siyasal form altında varlığını sürdürmeye başladı.

Monarşinin konumu yerini cumhuriyete bıraktı.


Etki-etkilenme boyutu

Osmanlı, yüzyıllar boyunca Avrupa siyasetine yön verebilen, İslam dünyasında belirleyici olan güçlü bir aktördü.

16'ncı yüzyılda Avrupa dengelerini Osmanlı belirliyordu.

19'uncu yüzyılda zayıflasa da hâlâ İslam dünyasının en önemli siyasi otoritesiydi. 12

Fakat İslam dünyası üzerinde lokal ve etkisiz bazı bölgeler hariç reel bir etkisi kalmamıştı.

Jeopolitik etkisi ve önemi olan bölgedeki Müslümanlar emperyal güçlerle ittifak halinde idiler.

Cumhuriyetin ilk döneminde ise tablo farklıydı.

Lozan'da Batılı devletlerin şartlarıyla masaya oturmak, ekonomik kapitülasyonları kaldırabilmek için yoğun mücadele vermek, dış borçların üstlenilmesi gibi hususlar, yeni devletin daha çok dış baskılara maruz kaldığını gösteriyordu. 13

Osmanlı daha çok etkileyen bir aktörken, Cumhuriyet başlangıçta daha çok etkilenen bir devletti.


Sonuç

Bu inceleme göstermektedir ki Osmanlı'dan cumhuriyete geçiş, özde süreklilik, nitelik ve diğer alanlarda kopuş şeklinde gerçekleşti.

>Öz korunmuştur: Devlet egemenliği elinde bulundurmuş, siyasi varlık devam etmiştir.

>Nitelik değişmiştir: Monarşi yerine cumhuriyet, ümmet yerine ulus, dini hukuk yerine laik hukuk geçmiştir.

>Nicelik değişmiştir: Toprak ve nüfus daralmış, devlet küçülmüştür.>

>İlişkiler değişmiştir: Hilafet üzerinden ümmet bağı sona ermiş, uluslararası hukuk sistemiyle ilişkiler öne çıkmıştır.

>Konum değişmiştir: Padişah merkezli yapı yerini millet egemenliğine bırakmıştır.

>Etki-etkilenme biçimi değişmiştir: Osmanlı güçlü bir aktörken, Cumhuriyet başlangıçta daha edilgin kalmıştır.

Dolayısıyla, Osmanlı-cumhuriyet geçişini yalnızca "kopuş" ya da yalnızca "süreklilik" kavramıyla açıklamak yetersizdir.

Gerçek tablo, özde devamlılık ile arazlarda köklü devrimlerin bir arada yaşanmasıdır.

Ayrıca, kurumsal düzeyde büyük ölçüde devamlılığın sağlanmış olması ve devletin aidiyet zemininde etnik/mezhebî sürekliliğin korunması, bu tabloyu daha da pekiştirmektedir.


Tablo: Osmanlı-Cumhuriyet karşılaştırması

BoyutOsmanlıCumhuriyetSonuç
ÖzEgemenliği elinde tutan devletEgemenliği elinde tutan devletSüreklilik
Nitelik  İslamî monarşi, ümmetLaik cumhuriyet, ulusKopuş
NicelikÜç kıta, çok ulusluAnadolu-Trakya, darDeğişim
İlişkilerHilafet, ümmet bağıUluslararası hukuk, BatıKopuş
KonumPadişah merkezliMillet egemenliğiDeğişim
Etki-EtkilenmeEtkileyen güçlü aktörDaha çok etkilenenDeğişim

1.  Zürcher, E. J. (2004). Modernleşen Türkiye'nin Tarihi. İstanbul: İletişim, s. 247-255.
2.  Tanör, B. (1994). Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri. İstanbul: Der Yay., s. 325-330.
3.  Lewis, B. (2007). Modern Türkiye'nin Doğuşu. Ankara: TTK, s. 259-262.
4.  Karpat, K. (2010). Osmanlı'dan Günümüze Kimlik ve İdeoloji. İstanbul: Timaş, s. 187-195.
5.  Findley, C. V. (2011). Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Dünya. İstanbul: Timaş, s. 312-330.
6.  Gökalp, Z. (1976). Türkçülüğün Esasları. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, s. 45-49.
7.  Ahmad, F. (1995). Modern Türkiye'nin Oluşumu. İstanbul: Kaynak, s. 75-82.
8.  TÜİK, Nüfus Sayımları Tarihi Serileri, 1927.
9.  Hanioğlu, Ş. (2008). Atatürk: An Intellectual Biography. Princeton: Princeton University Press, s. 145-150.
10.  Keyder, Ç. (1998). Türkiye'de Devlet ve Sınıflar. İstanbul: İletişim, s. 43-52.
11.  TBMM Zabıt Ceridesi, 29 Ekim 1923, cumhuriyetin ilanı görüşmeleri.
12.  Gözler, K. (2018). Devletin Genel Teorisi. Bursa: Ekin Yay., s. 112-120.

 

Kaynak: Independent Türkçe

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR