Ramazan KAYAN

Tarih: 12.06.2020 00:41

'Omurgasızlık onursuzluktur'

Facebook Twitter Linked-in

Kazvinli’nin biri bir tellağa (dövmeci) gitti. Omuzuna bir dövme yaptırmak istediğini söyledi. Beriki sordu:

Tellak eline iğnesini alıp deriyi delmeye başlayınca adamın canı yandı ve:

Dövmeci resmin başka bir yerini yapmaya başladı ama bir iki iğne yiyen beriki yine feryat etti:

Tellağın canı sıkıldı ama ne çare… Bir “la havle!” çekip hayvanın başka bir yerine girişti. Canı tatlı olan adam onu yine durdurdu:

Artık dayanamayan usta öfkeyle iğnesini yere çaldı:

Neden bu hikâyeyi paylaşma ihtiyacı duydum?

Bundan önceki iki makalemin başlığı şöyleydi:

“Namazsız Müslümanlık”

“Ahiretsiz Müslümanlık”

Bu gün de “Cihadsız Müslümanlık” konusunu yazmayı düşünürken bu hikâyeye takılı kaldım…

Bizim hikâyemiz ile Kazvinli’nin hikâyesi benzerlik taşımıyor mu?

O kuyruksuz, kulaksız, karınsız bir Aslan arayışındaydı… Biz de “namazsız, ahiretsiz, cihadsız, ahkâmsız bir din” tasavvuruna doğru mu savruluyoruz?

İslam’ı çağdaşlaştırmaya çalışırken işi çığırından çıkarmak… Ya da yerleşik düzenimize ilişmeyecek, alışkanlıklarımıza dokunmayacak, geleneğimizle bozuşmayacak, yaşam tarzımıza ters düşmeyecek, atalarımızla çatışmayacak bir dine ihtiyaç duyuluyor…

Hayatın içinde ama istediğimiz yere çekebileceğimiz bir din anlayışı gelişiyor…

Bize fazla müdahale etmeyecek ama bizim müdahalemize sonuna kadar açık olacak bir İslam arayışı… Kafa konforumuzu bozmayacak, rahatımıza dokunmayacak alabildiğine uyuşumcu, uysal, uzlaşmacı bir dini algı…

Verili sistemle alıp- veremediği olmayan, her şeyi olumlayabilen, muhalif değil mülayim bir din…

Direniş damarı alınmış, ayakları üzerinde duramayan, her yeni duruma, her devre, her düzene eklemlenmeye müsait hale getirilen bir din, omurgasız bir dindir…

Omurgasızlığın sonu onursuzluktur…

Evet, zihinlerde dondurulan, vicdanlarda bekletilen, mabetlerle sınırlandırılan, yaşamın yan ünitelerinden birine dönüştürülen, kültürleştirilen dahası protestanlaştırılmaya teşne bir dini yozlaşmayla karşı karşıyayız…

“İslam mantık dinidir.” mottosundan hareketle mantığa ve menfaate uyarlanmış bir dini algı kabul görüyor...

Fincancı katırlarını ürkütmemek adına, her gün dine giydirilmiş deli gömleklerle karşılaşıyoruz…

Sanıyorum kulluk sınavımızın en sıkıntılı boyutlarından biri bu olsa gerek… Bütünlüğünden ve bağlamından koparılmış bir din her an parçalanmaya ve pazarlanmaya hazır hale getirilmiş demektir…

İlahi uyarıyı daha bir duyarlılıkla dikkate almak zorundayız…

“Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?” içinizden bu şekilde birinin dünya hayıtındaki cezası ancak rezil rüsva olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir.” (Bakara, 85)

Kaynak: Milat Gazetesi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —