Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Kevser Deniz


ÖLENLER SEVİLİR YAŞAYANLAR YERİLİR

İlahiyatçı Kevser Deniz'in yeni yazısı; Âlim, sahip olduğu bilgiyi yalnızca teorik bir birikim olarak değil, Allah’a karşı derin bir saygı ve korku bilinciyle yoğuran kişidir.


Onun ilmî değeri, bildiklerinin niceliğinden ziyade, bu bilginin kalbinde oluşturduğu takva ve haşyet duygusuyla ölçülür.. Yani gerçek anlamda âlimin bilgisi kendisini Allah’a yaklaştıran bir korkuya dönüşmedikçe hakiki manada bir alimden söz etmek doğru değildir.

Ne var ki her devirde, hakikat güneşiyle yananlar olmuştur;  Tarih boyunca, yaşayan âlimin kıymeti çoğu zaman bilinmemiş, o kıymet ancak ölüm perdesi aralandıktan sonra fark edilmiştir. İnsan, yaşarken kendisini uyaranı değil, okşayanı sever; bu sebepledir ki hakikati dile getiren diller, çoğu vakit taşlanır. Günümüzde de bu hazin manzara değişmemiştir. Yaşayan âlim, çağının aynası gibidir; onda herkes kendi eksikliğini görür ve bu yüzden yüzünü çevirmeyi tercih eder. Onun uyarıları, toplumun nefsine dokunur; bu da tahammülü zor bir sarsıntı doğurur. Ancak o âlim vefat ettiğinde, artık kimse incinmez onun sözlerinden; bu sebeple insanlar, birdenbire sevgiyle anmaya başlarlar. Hakikati hayattayken duymak istemeyen kulaklar, ölünün sessizliğinde huzur bulur. Tarihin sayfaları bu hakikatin sayısız örneğiyle doludur. İmam Gazâlî, yaşadığı dönemde kendi çağdaşlarınca ağır ithamlara uğramış, hatta kimi çevreler tarafından dışlanmıştır. Fakat ölümünden sonra “Hüccetü’l-İslâm” unvanıyla anılmış, düşünceleri asırlara yön vermiştir.  Mevlânâ, çağdaşlarının bir kısmınca anlaşılmamış, lakin asırlar sonra “gönül sultanı” diye anılmıştır. Daha yakın çağlarda da benzer misaller vardır: Bediüzzaman Said Nursî, yaşarken sürgün edilmiş, kitapları yasaklanmış; ama ölümünden sonra düşünceleri binlerce gönülde yankı bulmuştur.

Günümüzde ise  ne yazık ki cemaatler, ilim ve maneviyat yolunda birbirine rakip olmaktan öteye gidip, birbirlerini ötekileştirmektedir. Aynı hakikati farklı yorumlayanların yüzüne mesafeler çizilmeye, fikirleri küçümsenmeye ve kendinden olmayini hakiki alim olarak görmeyen bir anlayış oluşmuştur.Bu hâl, geçmişin bilge âlimlerinden de bir ibret dersidir. Ashâb-ı kiram arasında farklı görüşler vardı; fakat farklılık, onları birbirinden ayırmamış, aksine ümmeti aydınlatacak bir zenginlik hâline gelmişti. Unutulmamalıdır ki gerçek medeniyet, farklılıkları kabul eden, görüş ayrılıklarını zenginlik görüp çoğaltan cemaatlerin eseridir. Bir toplumun çöküşü, kalelerinin yıkılmasıyla değil; âlimlerine olan hürmetinin sönmesiyle başlar. Çünkü âlim, toplumun gözüdür; o göz kör olursa, millet karanlığa gömülür. Ne yazık ki bugün, ilim sahiplerinin değeri kuru bir unvanın ötesine geçmemekte; hikmet ehli kişiler, nefsin gölgesinde büyüyen kalabalıkların alayına maruz kalmaktadır. Oysa ilim, incitilmekten utanır; hürmet görmediği kalpte kök salmaz.
Bir zamanlar âlimin meclisine edepsiz girilmez, onun sözü kesilmezdi. Halk, bir âlimin huzuruna vardığında sükûnetle oturur, bir kelimesini kaçırmamak için kalbiyle dinlerdi.Nitekim Heraklitous ' un Peygamberimizin meclisini anlamak için bir elçi göndermiş bu topluluk nasıl bir topluluktur şeklinde elçiden bir malumat istemiştir. Elçi geri döndüğünde prygamberimizin topluluğunu anlatırken onun ağzından çıkan tükürüğü bile havada yakalıyorlardı şeklinde ibretlik bir  aktarım yapmıştır. Bugün nice genç, bir âlimin yıllarını verdiği ilmi bir arama motorunda birkaç dakikada bulduğunu sanıyor. Lakin aradaki fark, ilimle hikmet arasındaki derin uçurumdur. Çünkü bilgi ezberle idrak edilir; hikmet ise edep ile taşınır. Âlimin yüzüne bakarken gözünü indiremeyen bir nesil vardı; şimdi ise o yüzlere alayla bakanlar çoğaldı. Hürmetin çekildiği yerden bereket de çekilir; çünkü ilmin nuru, ancak edepli kalplerde parlar. Tarihin her döneminde âlimlere hürmet eden toplumlar yükselmiş, onları hor görenler zelil olmuştur. Âlime değer veren millet, ilmin kıymetini bilir; âlimine dil uzatan millet ise kendi geleceğini karartır. Zira Allah katında ilmin izzeti büyüktür; o izzeti küçümseyenler, bilmeden kendi izzetlerini yitirirler.

Son odur ki diriyken yalnız bırakılanlar, öldüğünde kalemlerin ilhamı olur; çünkü insanlar, hakikati susturamayınca hatırasını sevmeyi daha kolay bir seçenek olarak görürler.Günümüz toplumunda yaşayan âlimlere değer vermek, onların sözünü dinlemek, nasihatlerine kulak vermek, ötekileştirmenin önüne geçmek ve cemaatler arasında sevgiyi korumak her zamankinden daha önemlidir. Geçmişin büyük âlimleri hem sözleriyle hem de edep ve vakarlarıyla yolumuzu aydınlatmıştır; fakat onların mirasını anlamanın en doğru yolu, hâlâ nefes alan, hâlâ rehberlik eden âlimleri de takdir etmektir. Ölenleri yüceltmek kolaydır; asıl imtihan, yaşayanlara değer vermek ve onları hak ettikleri saygıyla dinlemektir. Gerçek hürmet ve sevgi, yalnızca sözde değil, kalpte ve davranışta tezahür edendir; bir toplumu yücelten, kalpleri aydınlatan da budur.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR