Çağımızın önemli sorunlarından biri “öfke kontrolü”nde gösterilen başarısızlıktır. Psikologları en çok meşgul eden ve çözümüne çare bulmak istedikleri sorun öfke kontrolüdür. Trafikte, aile içi tartışmalarda, ticarette ve benzeri birçok beşeri durumda öfkelenenler basit bir meseleyi büyük bir musebete dönüştürürler. Bir anlık öfke ile cinayet işleyen insan yıllarca hapis yatar, o anki feveranına, kontrol edemediği öfkesine bin pişman olur, ama iş işten geçer.
Dinler insanı sükûnete davet eder. Katolik Kilisesi Papa I. Gregorius tarafından formüle edilen 7 günah arasında öfke de yer alır:
Yedi günah şunlardır: Kibir, hırs, kıskançlık, öfke, şehvet, oburluk, tembellik.
Öfke için gazab da denir. Öfke Behemoth’a atfedilir. Behemoth M.Ö. 6. yy.’da yaşadığı tahmin edilen Eyup Kitabında geçer; kötülüğü simgeleyen bir yaratık, şeytan, kötülük sembolü.
Orhun alfabesiyle yazılan Irk Bitig isimli kitapta öfke falcılık geçer, bu duyguya “öbkelemek” denir 9. yy. Divan-ı Lügat-ı Türkî’de öfke’ye “öpke” denir.
TDK sözlüğü öfke için şunları yazar: Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi; kızgınlık, hışım, hiddet, gazab.
Bazı teologlar şu suali sormuşlardır:
İlk öfkelenen Allah mı yoksa yeryüzü halifeliğine seçildiği için insanı kıskanan İblis mi? Şeytana verilen ceza öfke mi, yoksa ehliyetini kaybettiği için mi? Tabii ki Şeytana verilen ceza sebepsiz gazab-öfke değil, seçkin bir varlık iken İblis’in ehliyetini, liyakatını kaybetmiş olmasıdır, ehliyet kaybının arkasından gazabın gelmiş olması tabiidir. Amirine başkaldıran memur, memuriyetini sürdürebilir mi?
Yahudi dini metinlerde yer alan anlatıma göre, daha yaratılışın başlangıcında sadece şeytan değil, yaratılan ilk dişi Lilith de konumuna ve rolüne karşı çıkar, Âdem’e bağımlı olmayı reddeder, Âdem’le eşitlik iddiasında bulunur. İlahi taksimi, rol dağılımını reddettiği için yeryüzüne sürülür, o da başka entrikalar ve yardımcılar-müttefikler bularak erkeğe karşı savaş açar, aslında açtığı savaş Allah’a karşıdır. Yerine Havva gelir, Lilith’in Adn cennetinden kovulmasının sebebi ilahi rol taksiminin gereği erkek-kadın arasındaki farklılıktır. Âdem’i şeytan, Havva’yı Lilith yoldan çıkarır; Havva onlara kanar. Yılan’ın aslı Lilith’dir, çünkü Lilith yılana dönüşmüştür. Yahudi kutsal anlatılara bakarsanız, öylesine öfkelenir ki Tanrı, neredeyse insanı yarattığına pişman olur. Öfke, önünü arkasını düşürmeden parlayıp eyleme geçmekse -haşa- demek ki Tanrı düşünmeden bizi cennetten kovmuş demektir.
Buna göre bundan 13,8 milyar sene vuku bulmuş olan bigbang de bir öfke patlamasıdır. Patlamayla boşlukta sıkışan gazlar kesafet kazandı, patladı. Açığa çıkan enerjiyle milyarlarca galaksi, yıldız oluştu. Bir gezegene göktaşı çarptı, içindeki donmuş buzlar sayesinde hayat oluştu. Sonra tek hücre vs. Buzlar yanında silikat, metal yapılar vardı.
Bu teoriye inanacak olsak, şöyle düşünmek durumunda kalacağız: Kâinatın gazabı genlerimize de sirayet etmiş. Evrendeki karadeliklerin, supernovaların, hipernovaların iz düşümleri bizde de var. Öfkemiz meteorlar gibi etrafa saldırır. Demek oluyor ki kâinat gazap yüklüdür ve ilahi bir öfkenin eseridir.
Öyle mi? Elbette hayır!
Kainatın Halıkı, Müdebbiri ve Rabbi Rahman ve Rahim olan şanı yüce Allah’tır. O’nun rahmeti ve merhameti gazabını geçmiştir, gazaplanıyorsa sebepsiz değil, zulmedenlere ceza vermesi, mazlumların intikamını alması ve adaleti tahakkuk ettirmesi dolayısıyladır.
Zühd ve takvayı esas alıp peygamber ahlakını takip eden Sufiler kâinata “Nefesurrahman” derler. Kâinat Kün (Ol) emr-i ilahinin eseridir!
Bizi kötü eylemler yapmaya sevk eden sebep, bir öfke sonucu varoluşa geçen kainatta mündemiç ateş değil, nefsimizdir. Öfke varoluşsal ise onun beslediği nefret ve kin de öyledir.
Milyonlarca kişinin ölümüne sebep olan Hitler’i öfkesi motive ediyordu. Devletler, millî/ulusal çıkar dürtüsü, milliyetçi ideolojiler, laikleştirilmiş toprak demek olan vatan sevgisi öfkeyi besler, yaygınlaştırır. Müzik bulaşıcı hastalığa dönüştürür. Rap müziği öyledir. Öfke ve isyan müziğidir, ağır eleştiri üzerine oturur. Sadece eleştirmekle yetinmez, tetikler, harekete geçirir, nefretle başkaldırıyı estetize eder. Mutedil olmayan sevgi aşka dönüşür, aşk ile nefret arasında ince bir çizgi kalır. Bazen insan aşık olduğu kişiden nefret eder veya nefret ettiği kişiye aslında aşıktır. Batıcılar/Kemalistler 200 senedir batı ile aşk nefret ilişkisi içinde yaşarlar.
Şimdi başta işaret ettiğimiz konuya, yani çağımızın en büyük sorunlarından biri olan “öfke kontrolü”ni dönersek, bu konuda Kur’an-ı Kerim ve Allah’ın Resulü (s.a.) bize yol göstermektedir:
1.“Onlar, bollukta ve darlıkta infak edenler, öfkelerini (kâzımıyne) yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.” (3/Âl-i İmran: 134)
2) Hz. Peygamber (s.a.) kendisinden nasihat isteyene “öfkelenme!” buyurmuştur: “Gerçek pehlivan güreşte rakibinin sırtını yere getiren değil, öfkelendiğinde öfkesini yenen kimsedir.” (Buhârî, Edeb, 76)
Kaynak: mirathaber.com

