NEVİN ULUSOY HANIMEFENDİ DEDİ Kİ

Bazen bir konuşma duyarsınız; o anda kalbinize dokunur ama ardından zihninizin en derin kıvrımlarına bir soru bırakır: “Biz nerede duruyoruz?” Samsun Üniversitesi Ballıca Yerleşkesi’nde inşa edilen Fahrettin Ulusoy Camii’nin açılışında, Nevin Ulusoy Hanımefendi’nin yaptığı konuşma işte böyle bir iz bıraktı.
“Bu cami sadece taş, harç ve ahşaptan oluşan bir yapı değil; aynı zamanda onun kalbinin, inancının ve insan sevgisinin bir yansımasıdır.” diyerek başlayan bu konuşma, yalnızca bir açılış hitabı değil, aynı zamanda topluma yönelik bir çağrıydı. Caminin taşları arasında sıkışmış hayatı yeniden diriltmemizi isteyen bir çağrı...

Camiler, İslam medeniyetinde yalnızca ibadet mekânları değil; aynı zamanda adaletin, eğitimin, sosyalleşmenin, dayanışmanın ve şefkatin merkezleri olagelmiştir. Peygamber Efendimiz’in (sav) inşa ettiği Mescid-i Nebevî; bir yönetim binasıydı, bir okuldu, bir misafirhane, bir mahkeme, bir sığınaktı. Bugün ise camiler, bu çok katmanlı işlevlerinden büyük ölçüde uzaklaşmış durumda.
Nevin Ulusoy Hanımefendi, bu gerçeğe dikkat çekerken özellikle gençlere seslenerek şöyle dedi:
“Burası sizin yeriniz. Bu cami sizin. Gelin, bu camide sadece namaz değil, arkadaşlıklar ve dostluklar da kuralım. İbadet edersiniz ya da etmezsiniz; bu kişisel bir tercihtir, herkesin kendi sorumluluğudur. Ama bu mekânda kendinizle baş başa kalın, ruhunuzu dinlendirin, vicdanınızın sesine kulak verin.”
Ne kadar zarif, ne kadar kapsayıcı bir çağrı... Çünkü bu çağrının merkezinde yargı yok, davet var. Ötekileştirme yok, kucaklama var. Caminin taş duvarları arasında gençlerin arkadaşlık kurması, kadınların rahatça var olması, çocukların gülümsemesi... İşte Nevin Ulusoy Hanımefendi’nin hayalini kurduğu cami budur.
Camilerimizi bu ruhla yeniden düşünmeliyiz. Kürsüler sadece nasihat değil, umut yeri olmalı. Hutbeler sadece uyarı değil, insanın içini aydınlatan bir yol haritası sunmalı. Caminin içinde yer bulan herkes, oradan edindiği huzurla dışarı çıktığında topluma fayda taşımalı.
Nevin Ulusoy Hanımefendi konuşmasının bir yerinde gençlere dönerek şöyle dedi:
“Hani gençler, ChatGPT’den her konuda raporlar istiyorsunuz ya, burada da kendi vicdanınızdan bir rapor isteyin. İnanın, bu sizi daha huzurlu, daha mutlu bir yaşama götürecektir.”
Bu cümle, zamanın ruhuna ne kadar da uygun! Gençlere teknolojiyle değil, vicdanla seslenen bir dil... İşte camilerimizin ihtiyaç duyduğu ses tam da bu: samimi, sahici, anlayan bir ses.
Yapılması gereken bellidir:
- Camileri tüm toplumun ortak mekânı hâline getirmek.
- Kadınlara daha fazla yer açmak, onların camideki görünürlüğünü doğal ve sürekli kılmak.
- Çocuklar için oyun, öğrenme ve ibadeti harmanlayan alanlar oluşturmak.
- Gençlere sadece “gel” demekle kalmayıp onları katılımcı yapılarda söz sahibi hâline getirmek.
- Hutbelerde ve konuşmalarda şefkati merkeze alan bir dil kullanmak.
- Ve en önemlisi, camiye gelemeyen kardeşlerimiz için yargılamak yerine dua etmek.
Bu cami, Nevin Ulusoy Hanımefendi’nin ifadesiyle “ilimle imanın, akılla kalbin, nesille değerlerin buluşma noktası” olabilir. Bu sadece mimarinin değil, insanın da yeniden inşasıdır.
Babam merhum Naci Yılmaz’ın aziz dostu Fahrettin Ulusoy Abimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ve elbette şunu da gönülden söylemek isterim: Üniversitemize böyle muhteşem bir eser kazandıran başta Nevin Ulusoy Hanımefendi olmak üzere, Ulusoy Ailesi’ni ve Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mahmut Aydın’ı tebrik ediyorum. Caminin sadece taşlarını değil, ruhunu da inşa ettikleri için minnettarız.