(Maddeler halinde eleştirilere cevaplar)
1.) Miras taksiminde erkek ve kadının payları konusunda yazdığım dört yazı çeşitli tartışma ve eleştirilere yol açtı. Belirteyim ki, eleştiri hem haktır hem görevdir. Hz. Ömer’in dediği gibi “Bizi eleştirmiyorsanız sizde, eleştiriyorsunuz da biz kızıyorsak bizde hayır yoktur.”
2.) Üç vasfa sahip olan kimseleri ne ciddiye alırım ne muhatap.
a.) Gerek konunun kendisini, gerekse eleştirdiği kimsenin gerçek fikrini veya tezini anlamadan yazıp niyet okuyaraka hüküm bina edenler
b.) İyi niyetle yanlış okuma yapanlar. Örnek, Dicle Üniversitesinde tefsirimle ilgili doktora tezi hazırlayan Dr. Abdurrahim Kızılşeker tezin başlığını “Yerleşik usul ile modernist anlayışlar arasında Kur’an Dersleri tefsiri” şeklinde belirlemiş. Örnek olarak da kadının şahitliği, miras taksimi, hırsızlık, zina cezası vb çok sayıda ayetin tefsirini örnek vermiş, beni yer yer “modernsitlik”le suçlamıştır (Dr. Abdurrahim Kızılşeker, Yerleşik usul ile modernist anlayışlar arasında “Kur’an Dersleri/Tefsir” Sonçağ Akademi Y., 2021-Ankara). Tezin başlığından suçlamalara kadar Kızılşeker beyin bana yönelttikleri eleştiriler yanlış ve haksızcadır. Zira ilki, modernizmle ilgili belki de Türkiye’de en çok eleştiri yazan benim, ilk baskısı 1996’da yayınlanan “Din ve Modernizm” kitabım ortada; diğeri hangi konuyu ele almışsam, geleneksel usulde kullanılan Makasıd’ı esas almış bulunmaktayım.
c.) Dili ve üslubu edeb ve ahlak sınırlarını aşanlar.
Bu iki vasfa sahip olanlardan ilki cehaletini bilmeyen cahil, diğeri günahkar.
Ben hayatımı İslam davasına, İslami tefekkür ve ilimlere hasretmiş bir insanım, yaş 75 ve artık benim için zaman giderek daralıyor; bu vasıflara sahip kimselerle vakit zayi etmem. Trafikte, turistik yerlerde, futbol stadyumlarında ve sosyal medyada kişiler bilinçaltlarını dışarı vururlar, bunlar kaale alınamaz. Red veya eleştiri yapılırken tezyif, tahkir, suçlama, ispiyon, hiddet, öfke, husumet gibi ifadelerden kaçınmak lazım. En güzel eleştiri müzakere ve iştikak anlamıyla münazaradır.
d.) Dört yazıma yöneltilen eleştirilerde somut bir itiraz, karşıt bir delil konmadı.
3.) Eleştirilere cevap vermeden önce hangi usule (yöntem) göre bir konuyu araştırdığımı ve düşünce geliştirdiğimi beyan etmem gerekir:
a.) Benim özellikle fıkıh ve fıkhi konularda takip ettiğim usul Makasidu’ş Şeria’dır, hükümler illete bağlıdır, hükmün maksadına bizi illet götürür. İlleti üç şekilde tespit etmek mümkün:
aa.) Nassın kendisinde illet olabilir. Konumuz olan erkek ve kadın mirasın hükmün taksiminde illet nasta mevcuttur. Nisa, 34 (Kur’an) ve Ümmü Seleme’nin Hz. Peygamber (s.a.)’e taksimin sebebini savaş ve ganimetin erkeğin işi olması dolayısıyla öne sürdüğü gerekçe.
bb.) İllet icma ile tespit edilir. Mesela çocuğun velayetinin anne-babasına ait olması gibi –ki modern ulus devlet ile İslam arasında en temel ihtilaf noktalarından biridir
cc.) Bireysel içtihatla. İllet tespitinde ferdi içtihat farklılığı, sivil-medeni alandaki çoğulculuğun temanitadır ve bu tarihte birden fazla mezhebin/ekolun teşekkülünde birinci derecede rol oynamıştır
b.) Makasıd, muteber ve tarihte iz bırakmış büyük imamlarımız tarafından başarıyla kullanılmıştır: Cüveyni, Gazali, Şatıbi vd.
4.) Bana eleştiri yöneltenlerin hangi usule göre itiraz ettikleri açık değil. Hatta bir usul takip ettikleri dahi şüpheli. “Ben Kur’an’a bakarım, hüküm veririm, bu bana yeter” demek bir usul değildir; hele “Geçmiş alimler cahildi, İslamiyet’e ihanet ettiler” türünden cümlelerle söze başlayanlar büyük hata ve yanlışlık içindedirler. Ben geçmiş alimlerimizin –özellikle mezhep kurucu imamlar ve onların birinci halkadaki öğrencileri- üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getirdiklerini, kendi zamanlarında –tümü- siyasi iktidarlarla uzlaşmadıklarını ama İslami hükümlerin sivil-medeni alanda tatbiki için büyük gayretler sarfettiklerini düşünüyor, onlara rahmet okuyorum.
5.) Tarihte İslami hükümlerin uygulanmadığı, mezhep ve ulemanın elinde kalan Şeriat’ın müslüman toplumların sorunlarına tatminkar çözümler getirmediği batılı oryantalistlerin ve bizdeki modernsitlerin temelsiz iddiasıdır. Şeriat’ın tarihteki olağanüstü yeteneği konusunda bilgi ve fikir sahibi olmak isteyenler, Wail B. Hallaq’ın, Şeriat (-teori, uygulama, dönüşüm- adlı eserini sabırla okusunlar. (Çev. Necmettin Kızılkaya, Ekin y., İstanbul-2024.) Bu halde oluşumuzun sebebi Şeriat veya saraydan uzak duran ulema değil, Şeriatın kamu hukuku olarak uygulanmasına izin vermeyen siyasi iktidarlar, sultanlar, şahlar-padişahlar, otokrat yöneticiler, krallar ve diktatörlerdir.
6.) “Bu makalede ileri sürülen görüşler yazarına aittir. Mirat Haber olarak tarihselci bulduğumuz bu görüşlerin bir kısmına katılmadığımızı beyan ederiz. (31 Temmuz 2025)” notu yerinde olmuştur, tabii ki her yazı yazarını bağlar. Öne sürdüğüm görüşler, benim Kur’a’ndan ve Sünnett’ten anladıklarımdır. Prensibim yine muteber alimlerimizin şu harikulade uyarısıdır: “Benim görüşüm yanlış ihtimali olan bir doğrudur, bana muhalefet edenin görüşü de doğru ihtimali olan bir yanlıştır.” Hakikat Allah katındadır, en doğrusunu Allah bilir. Resulüllah’ın sahih olarak bize intikal ettikleri dışında her insanın bilgi ve fikirleri “mutlak hakikat” değil, “zannidir.”
Benim de görüşlerim zannidir, İslam ve din adına konuşmam, anladıklarımı yazar, ikna edici karşıt delil veya argümanlar çıkarsa, görüşümü değiştiririm.
Bana yöneltilen ilk eleştiri kullandığım yöntemin tarihselcilik olduğu yönünde oldu, Makasıd tarihselcilik değildir, geleneksel usuldür. Pazartesi günkü yazıda tarihselcilikle makasıd arasındaki farkı ve diğer eleştirilere cevabı yazmaya çalışacağım, inşaallah.
Kaynak: mirat haber