İsmail Hakkı Güleç

Tarih: 31.12.2023 07:50

MEDENİYET TASAVVURUMUZ - (3)

Facebook Twitter Linked-in

             Batı medeniyeti; kadının insan olup olmadığını.(!) tartışırken, büyük abdesti bozmanın sokaklarda yapıldığı ve camlardan sokaklara atıldığı bir dönemde, İslam medeniyeti zirveye ulaşmıştı...

              Hz. Peygamber Aleyhisselam Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde, Medine'nin ismi Yesrib idi... Orayı Medine olarak değiştirdi... 

            Medine demek; şehir, kültürlü yer, insanların ve medeniyetin kalbi ve başkenti demektir...             

              İslam medeniyeti; akıl, ilim, bilim ve teknoloji gibi hususları, felsefe, mantık, kelam, matematik gibi müsbet ilimleri bırakıp, nefis terbiyesi adı altında içine kapandıktan sonra, batı medeniyeti bu alandaki boşluğu doldurmuş ve öncelikle felsefe, mantık, kelam, fizik, matematik ilimlerini ve teknolojiyi kullanarak dünyaya hükmeder hale gelmiştir... 

             İslam medeniyeti; sadece insanların dünyevi, sınai ve maddi gelişmeleri yani sanayi, ticaret, imar ve inşaat işleri ile ilgilenmez... 

          İslam, insanı hem maddi hem de manevi (ruhi) yönden ele alır... Batı medeniyeti ise; her şeyi araçsallaştırıp, dünyayı, mal ve makamı kutsallaştırıp, menfaat devşirme ve dünyayı belli insanların heva ve hevesine göre sömürüp, yönetme, insanın aşağılık arzu ve isteklerini tatminden ibaret görür...

            İslam medeniyeti; İslam dünyasındaki yöneticilerin tümü İslam, Vahiy ve Kur'an'dan uzaklaşmalarına rağmen, toplumlar olarak tarih boyunca ki, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılarda bazı eksikliklere rağmen, son derece güzel bir şekilde yaşanmıştır...

            İslam medeniyeti; insanı merkeze alan, insanın tüm ihtiyaçlarını adilane bir şekilde çözmeye çalışan, insan ve tüm canlılara şefkat, merhamet ve adaletle muamele eden, insanın dünyevi ve uhrevi maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak uygulanmıştır... 

          İslam medeniyeti; aynı zamanda paylaşma, bölüşme, birleşme, infak, vicdan, merhamet, adalet ve ahlak medeniyetidir... 

       İslam medeniyeti; sevgi, saygı, anlayış, empati, diyalog, huzur ve hoşgörü medeniyetidir... 

          İslam medeniyeti; eşitlik, adalet, insan hakları, hak, hukuk ve de adalet medeniyetidir...

           İslam medeniyeti; dünya ve ahiret(denge) medeniyetidir... 

            İslam medeniyetinde asıl olan insandır... İnsanın huzur ve mutluluğudur... İnsana dokunmayan, insanın sorun, sıkıntı ve problemlerine çözüm olmayan hiçbir anlayış ve düşünce ve de inanç İslam nazarında yok hükmündedir... Gereksiz ve geçersizdir... 

            Ama, diğer medeniyetlerde insan aşağılanmış, sömürülen, hak ve hukuku yok sayılan, insanın sadece şekilsel, bedensel yönü öne çıkarılan eksik bir medeniyettir... 

             Batı medeniyetinde, milyonlarca insan çok az bir zümreye hizmet etmekte, karın tokluğuna milyarlarca insan çalıştırılmaktadır... 

Bu konuda merhum M. Akif şöyle der; 

           Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?         

             Bugün ülkemizde ve İslam dünyasındaki gençler, batının bu kokuşmuş, tek dişi kalmış canavar mesafesindeki, bu sözde medeniyetten insanlık, merhamet, iyilik, güzellik, ahlak ve adalet beklemektedirler... 

           Bu, ne hazin bir durumdur ki, bugün İslam dünyasının gençleri, emperyalist kâfirlerin, Yahudi ve Hristiyanların çöplüğünde altın ve elmas gibi kıymetli şeyler aramaktadırlar...

           Bu beyhude bir uğraştır... Bizim insani, ahlaki, irfani ve imani açıdan batıdan alacağımız hiçbir şey yoktur...

          Sadece, insanlığın ortak değerleri olan bilim ve teknoloji transferi yapılabilir...    

             Bugünkü batı medeniyetinin gerçek ve kirli yüzünü, bütün insanlar Bosna, Suriye ve Gazze'de gördü... 

             Batı medeniyetine göre, çağdaşlık, modernlik ya da medeniyet insanların hayvanlaşması, açık saçıklık, kadınların erkekleşmesi, erkeklerin kadınlaşması, arsızlık, hırsızlık, namussuzluk ve hukuk tanımama üzerine teşekkül etmiştir...          

             İnsanlar eşyanın, malın, mülkün, sarayın, servetin makamın kulu ve kölesi olmuşlardır... 

              Beri tarafta, zahiren, inceyi, güzeli, zarifi temsil ettiği halde, hakikatte, insanı sinsi tesirlerle manen harap eden şu şeyler: İfrat derecelerde alkol kullanmak, kumar oymak, kadınla iştigal… Bunlar da, hep medeniyetin tarifi içindedirler... (Ömer Selim, Tasviri Efkâr, 3 Mayıs 1940, s.6)

             İslam medeniyeti; ehliyet ve liyakat medeniyetidir...  

            Medeniyetimizin kökleri, zikir, Kur’an, cihat, infak, takva, tövbe, sadakat ve samimiyettir...

              Medeniyetimizin meyveleri ise; iyilik, ikram, ihsan, şefkat, merhamet, ahlak ve adalettir...          

             Medeniyetin kaynağı, membaı, yasası, anayasası "Kur'an'dır"... 

             Bir medeniyet ki, Kur'an'dan uzaklaştıkça cahiliyeye, Kur'an'a yaklaştığı oranda da medeniyet, insanlık ve adalete yaklaşıyor demektir... 

              Rabbimiz (cc) göndermiş olduğu Peygamberler (as) ve kitaplarla insanları Medeni olmaya, hak, hukuk ve de adalete dayalı bir medeniyet inşa etmeye yönlendirmiştir...          

             Bugün, dünya üzerinde kendine Müslüman (!) diyen toplumlara bakıp da, işte İslam budur (!) İslam medeniyeti de budur (!) diye bir çıkarımda bulunmak doğru değildir... 

           Doğrusu, medeniyetin kaynağına gitmek, Kur'an'a yönelmektir... Kur'an'daki İslam ile bugünkü İslam toplumları (!) arasında büyük uçurum söz konusudur... 

            Kur'an'ın istediği ve öngördüğü Müslüman birey, aile ve toplum bugün yeryüzünde yoktur... 

              Bu Müslüman toplumlar (!) kendileri Kur'an'a uymak yerine, Kur'an-ı kendilerine uydurmaya çaba göstermektedirler... 

             Yeniden İslam'ın hâkim olması, İslam Kültür ve medeniyetinin oluşturulması, yeryüzünde sömürülen, yok sayılan, zulmedilen, hakları gasp edilen insanların yeniden insan muamelesi görmesi, insanlığın ve insanların İslam'a yeniden sımsıkı sarılmaları ve İslam'ı hayata taşımaları ile ancak mümkündür... 

            Öncelikle, Müslümanların ya da kendine Müslüman ismi verenlerin, İslam'a yeniden dönmeleri, öze dönmeleri, kitaba dönmeleri, kitabın istemiş olduğu bir Mü'min olmaları, Resulü Ekrem'in (as) ve Sahabelerinin (r.anhum) ortaya koymuş olduğu karakter, ahlak, kalite, anlayış ve inancı hayata yansıtmaları gerekir... 

              Diğer insanların da, bu şekilde İslam'a dönüşü sağlanacaktır...

             İslam, yeryüzüne zorla, zorbalıkla, işgalle ve terörle değil, sevgi, merhamet, adalet, ticaret ile yayılmış ve diğer insanları tarafından kısa sürede kabul görmüştür... 

            İslam ve Kur'an, sadece belli gün ve gecelerde sevap mantığıyla okunan, hayata dair sözü, rengi, etkisi ve yetkisi olmayan, kuru, teorik bir inanç ve düşünce asla değildir... 

            Bilakis, İslam ve Kur'an, tüm insanlığın huzur ve refaha ermesi, toplumların gelişmesi, adaletin ve insanlığın tesis edilmesi, zulmün, şirkin ve her türlü haksızlık ve adaletsizliğinde feshedilip, yok edilmesi için gönderilmiş en mükemmel bir yönetim şekli, toplumsal sözleşme ve anlaşmadır...

            Kur'an'da, geçmiş dönemlerde yaşamış olan birçok medeniyetten bahsedilmektedir... Bunlar bazı konularda çok ileri derecede ilerlemiş ve zirve yapmış medeniyetler olmalarına rağmen, insanlığın temel konuları olan ahlak, adalet, vicdan, merhamet, insan hakları, ehliyet ve liyakat gibi konularda ise, aynı ilerlemeyi sağlayamadıkları için tarihteki yerlerini almışlar ve yok olup yıkılmışlardır... 

           Bir medeniyetin ayakta durmasının ve uzun soluklu olmasının temel birkaç özelliği şunlardır. 

            1. Ehliyet ve liyakate önem verilmesi. 

            2. Hakça bir düzen kurulması... Torpil, rüşvet, adam kayırmacılığının ortadan kaldırılması... 

             3. Ülke gelirlerinin eşit şekilde dağıtılması... 

              4. Her türlü emeksiz yemek olan faiz, içki, kumar ve zina gibi toplumu derinden etkileyen ve adeta bir vampir gibi toplumun karnını emen, güven duygusunu yok eden, haksız kazanca yol açan bu tür haram ve kötü şeylerin ortadan kaldırılması... SELAM VE DUA İLE...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —