Toplumsal barışın, farklı inançların ve düşüncelerin bir arada yaşama ahlâkının en temel şartı; herkesin kutsalına saygı duymak ve bu değerlerin aşağılanmasına fırsat vermemektir. Ne yazık ki 30 Haziran 2025 akşamı, bir sözde karikatüristin sosyal medya aracılığıyla servis ettiği hakaretamiz çizim, bu ilkeyi bir kez daha çiğnemiş, milletimizin derin manevi hassasiyetlerini açıkça hedef almıştır.
Bu kişi ilk defa da yapmıyor. Kutsallara dil uzatmayı neredeyse bir "özgürlük" kılığına sokarak iş edinmiş. Oysa herkes bilmelidir ki ifade özgürlüğü; kin kusmanın, aşağılamanın, kutsallara hakaretin kalkanı olamaz. Bu tutum, Ebu Leheblerin, Ebu Cehillerin çizdiği karanlık rotanın bugünkü takipçiliğinden başka bir şey değildir.
Mesele mizah değil, mesele bir kimliğe, bir medeniyete, bir inanca karşı sistemli ve kasıtlı bir tahrik politikasıdır. Ne gariptir ki bu gibi kişiler; ne zaman ki dinimize, kitabımıza, peygamberimize dil uzatır, işte o zaman bazı çevreler tarafından parlatılır, ödüllendirilir, hatta bir “aydın” gibi pazarlanırlar. Bu durum, sadece saldırıya uğrayan değerleri değil, toplumun ortak vicdanını da yaralamaktadır.
Bir Azınlığın Kini Toplumsal Huzuru Zedeleyemez
Bugünlerde Sivas Olayları’nın yıl dönümündeyiz. Hepimizin kalbinde derin yaralar bırakan bu acı hadise, hâlâ istismara açık bir fay hattı olarak kullanılmak istenmektedir. Milletimizin kardeşliğini, birliğini bozmaya çalışanlar, zamanlamayı özenle seçmekte; tahrik içerikli karikatürleri, açıklamaları, paylaşımları tam da böyle dönemlerde piyasaya sürmektedir.
Amaç bellidir: Milletin sinir uçlarına dokunmak, dini değerleri aşağılayarak bir infial ortamı oluşturmak, ardından da bu infial üzerinden yeni kutuplaşmalar üretmektir. Bu ülkenin inançlı insanları, bu oyunu artık görmek zorundadır. Toplumsal barışımızı hedef alan bu kirli provokasyonlara karşı her kesimden sağduyulu tepki yükselmelidir.
Ayrıca unutmamak gerekir ki; bir toplum kendi değerlerine ne kadar sahip çıkarsa, o kadar ayakta kalır. Ahlakını, edebini, inancını ve inanç önderlerini korumayan bir millet, geçmişle bağını koparır, gelecekle olan yürüyüşünü kaybeder.
En’am 108 Ayeti Bize İlkeli Bir Yol Gösterir
Kur’an bize, sadece kendimize ait kutsalları değil, başkalarının değerlerini de incitmemeyi öğütlemektedir:“Onların Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah’a sövmesinler...” (En’am 6/108)
İslami terbiyenin merkezinde nezaket, vakar ve sınır bilinci vardır. Bu yüzden biz, kimsenin kutsalına sövmeyiz; fakat kimsenin de bizim inançlarımıza hakaret etmesine, kutsallarımızı aşağılamasına göz yummayız. Çünkü bu sadece bir inanç meselesi değil, aynı zamanda insan onuruna dair bir sınavdır. Kutsala saygı; insana, topluma ve medeniyete saygıdır.
Bu Toprakların Vicdanı Uyanıktır
Kendilerine “aydın” süsü veren bazı kişilerin, bir mahalleye ait görünmek adına nasıl değerlerimize saldırdığını gördük. Ne yazık ki yıllarca ilahiyatçılık yapıp da bu mahalleye yaranmak adına inancımıza küfredenleri de gördük. Bugünkü bu azgın azınlık cesaretini bir yönüyle de işte bu ihanetten almaktadır. Sözde entelektüel kisvesiyle inancı aşağılayanlar, aslında tarihin en karanlık zihniyetleriyle aynı hizada yürümektedirler.
Ancak bilinmelidir ki bu toplumun vicdanı hâlâ uyanıktır. Bu milletin mayasında Kur’an vardır, Peygamber sevgisi vardır. Hiçbir karikatür, hiçbir söz, hiçbir aşağılık niyet bu hakikati silemez.
Sadakatimiz Artar, Davamız Büyür
Tüm bu ahlâksız girişimlerin ardından bir kez daha ilan ediyoruz:
Kutsallarımıza olan sadakatimiz, sevgimiz ve bağlılığımız her zamankinden daha güçlüdür.
Peygamberimize duyduğumuz hürmet, bu aşağılık saldırılarla eksilmez; bilakis artar, derinleşir.
Değerlerimize uzanan her kirli el, milletimizin vicdanında mahkûm edilmeye mahkûmdur.
Bu coğrafyada Ebu Cehiller tükenmedi belki, ama onların karşısında dimdik duran Bilaller, Aliler, Asiyeler, Haticeler de tükenmedi. Biz buradayız. Kutsalımıza uzanan dile karşı inancımızla, vakarımızla, hukukumuzla, en önemlisi sadakatimizle cevap vermeye devam edeceğiz.