Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Kürt Meselesinde Çözümü Gürleştirmek

Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


MHP lideri Kürt meselesi ile ilgili ezber bozmaya devam ediyor. Yeni süreç için Türkiye Büyük Millet Meclisi  (TBMM) bünyesinde bir komisyon kurulması önerisi önemli bir adım olarak yine Bahçeli tarafından gündem getirildi. PKK 12. Kongre ile kendini feshetmesi sonrası gelen bu açıklama sürecin somut adımlar üzerinden gelişmesinin önünü açabilecek güçlü bir başlangıç.

Tüm toplumsal kesimlerin ortak en güçlü temsil zemini olan TBMM’de konu ile ilgili çalışmaları yürütecek bir komisyon kurulması, tüm kesimler için güven iklimini olumlu yönde besleyecek bir katkı sağlayacaktır. 

TBMM komisyonunun nasıl oluşturulacağı, hangi partilerin hangi düzeylerde temsil edileceği, yetki ve sorumluluk alanlarının nasıl belirleneceği ile ilgili konuların henüz netleşmediği görülüyor. Bu bağlamda komisyonun TBMM’deki partilerin milletvekili sayısına bakılmaksızın eşit düzeyde temsil ve yetkiye sahip olması geçmişte yeni anaysa komisyonunda deneyimlendiği gibi daha sağlıklı ve toplumsal destek katsayısını en yüksek düzeye taşıyacaktır.  

Dünyadaki benzer deneyimler silahlı örgütlerin sivil siyasi alana evirilmesi süreçlerinin psikolojik, politik, sosyolojik, askeri birçok faklı alanda aynı titizlikle ve eşgüdümlü olarak yönetilmesi oranında çözüme dair hedeflere ulaşmayı mümkün kılabilmektedir. İrlanda’da IRA, İspanya’da ETA gibi Benzer örgütlü süreçlerin çözüme dair yıllara yayıldığı dikkatte alınırsa sürece karşı sabırlı ve özenli güçlü bir sahiplenme üretmek gerektiği görülür. Kaldı ki PKK benzer diğer örgütlerden çok daha karmaşık, her yönüyle çok daha yüksek örgütsel kapasite ve maddi-manevi bir bagaja sahip. Bu durum sürecin başarıya ulaşması için çok daha titiz bir şekilde yönetilmesini zorunlu kılar.

Örgütün çeşitli bileşenlerinin fesih sonrası projenin merkezinde bulunan devletten haklı olarak beklentileri var. Yani somut bir takım güven verici adımların atılmasının gerektiğini her fırsatta dile getiriyorlar. DEM eş başkanı da, “Bu bayram Çifte bayram olsun” demeci ile özellikle tutuklulara yönelik bir jest beklentisini ortaya koydu. Özellikle hasta tutukluların serbest bırakılmasına yönelik atılacak küçük bir adım için tutukluluk ve infaz için yeni yasal düzenlemelere de ihtiyaç olmadığını belirtmekte yarar var.

12. Kongre sonuç bildirgesinde öne çıkan somut beklentilerden biri Abdullah Öcalan’ın koşullarına yönelik düzenlemeler olduğu söylenebilir. Sürecin ilk güçlü çıkışlarından birini oluşturan Devlet Bahçeli’nin Öcalan ile ilgili “Umut Hakkı” ından yararlanması ile konuda yeni bir açıklama olmadığı gibi Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuya yönelik bir gündemlerinin olmadığını belirterek kapıları kısmen kapattı.

Askeri boyutta silahların gömülmesi süreci ile ilgili PKK’nın kendini feshetmesi açık bir irade beyanı olmasına rağmen savunma bakanlığının güncel açıklamalarında her defasında Irak ve Suriye’de teröre karşı operasyonlarımız devam edeiyor edecek türden açıklamaları süreci olumsuz etkilediğini görmek gerekiyor. Bu açıklamaların çözüme dair güven verici iklimi olumsuz etkilediğinin altını çizmek gerekir.

Suriye Arap Cumhuriyeti ile deklare edilen yeni dönemde defakto olarak üniter bir devlet yapısının kurulamadığı, mevcut hali ile 5 ayrı otonom bölge görüntüsünün sürdüğü gerçekliğini YPG/DSG açısından da dikkate almak gerekir. Ahmet Şara hükûmetinin, silahlı tüm gruplara silahları teslim etme veya Suriye savunma bakanlığına katılma çağrıları kapsamında verilen süre hızla azalıyır. Ancak hala YPG/DSG’de dahil diğer tüm gruplar bu çağrılara olumlu yanıt vermiş değil. ABD merkezli açıklamalr bu belirsizliği Suriye’nin geleceği açısından tehlikeli görüyorlar.   

Konuyla ilgili ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriye’de topyekûn bir iç savaşın “birkaç ay değil birkaç hafta uzakta” olabileceğini söyledi ve geçiş yönetimine destek çağrısında bulundu. Üstelik bu açıklamalar ABD Başkanı Trump’ın, 13 Mayıs’ta gittiği Suudi Arabistan ziyareti sırasında, Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma kararının verildiğini açıklamasının sonrasında yapıldı. Trump, 14 Mayıs’ta Ahmet Şara ile yüz yüze görüşerek destek vermesi, Suriye yönetiminin tüm dünya karşısında meşru hükümet olarak muhatap alınabileceğini gösteriyor. Öyleyse dış işleri bakanının iç savaş öngörüsünü geleceğe dönük Türkiye, İran, İsrail gibi ülkelere karşı dış politik bir ayar verme olarak değerlendirilebilir.

Kendi politik dengesini henüz sağlayamamış bir Suriye’de, Türkiye’nin Ahmet Şara hükmetine YPG/DSG’ye yönelik bir baskı ve tehdidin Suriye iç dinamiklerini yeniden bozulmasına ve istikrar zemininin kırlmasına yol açabilir. Bu durumda YPG’nin silahlı güçleri ile ilgili olası tüm tarafları tatmin edici çözümün ajite edilip yeniden çatışma iklimine hızla sürüklenme riskini ortaya çıkaracağını görmek gerekir.

PKK’nin silahları bırakma iradesi sonrası sürecin somut yol haritası temel hassas konulardan biri olarak yapılandırılmalıdır. Bu yol haritası bugünden yarına tamamen bir çırpıda ortadan kalkmasını beklemek sağlıklı olamaz. Burada inatçı ve kışkırtıcı acelecilik süreci diğer tüm boyutlarını da olumsuz etkiler. PKK’dan çok daha küçük bir yapılanma olan İRA’nın silahsızlanma süreci beş yıl gibi bir sürede tamamlandığı deneyimi burada yol gösterici olacaktır.

Diğer taraftan Türkiye’nin PKK’nın İran İslam Cumhuriyetindeki bir kolu, bir bileşeni olarak gördüğü PJAK (Partiye Jiyane Azadiye Kğrdistan/ Kürdistan Özgür Yaşam Partisi), Silah bırakmayacağını ve örgütsel yapısını dağıtmayacağını duyurdu.  PJAK Eş Başkanı Amir Karimi, İsveç merkezli Aryen TV’ye yaptığı açıklamada, “Biz PJAK olarak ne silah bırakıyoruz ne de kendimizi feshediyoruz” dedi.

PJAK, bu çağrının kendilerini kapsamadığını savundu. Karimi, “PKK’nın dağılma kararı kendi kararlarıdır; PJAK bu konuda farklı düşünüyor ve bu karar bizi kapsamıyor” ifadelerini kullandı.

PKK lider Abdullah Öcalan’ın çağrısını “Ortadoğu genelinde Kürt meselesinin çözümü için önemli ve olumlu” bir adım olarak değerlendirdiğini de belirten Karimi, PJAK’ın bölgesel düzeyde Kürt meselesinin siyasallaştırılmasını desteklediğini vurgulayarak, “Elimizdeki silahlar saldırı için değil, meşru savunma içindir” dedi.

İran’da 2004 yılında faaliyetlerine başlayan PJAK’ın üye sayısı, 2 ila 3 bin arasında.İran-Irak sınırındaki dağlık bölgelerde güvenlik güçleri ile çatışan örgüt Tahran, Ankara ve Washington tarafından terörist organizasyon olarak niteleniyor.PJAK, zaman zaman İran Devrim Muhafızları ile de çatışmalara girdi. Karimi, PJAK’ın 2011 yılında tek taraflı ateşkes ilan ettiğini ve bu kararı hâlâ sürdürdüğünü belirterek, “Saldırmıyoruz ama provoke edilirsek karşılık veririz” dedi.

PJAK’ın bu durumu ayrı bir konu başlığı olarak görmek gerekiyor. Abdullah Öcalan’ın PJAK’ın bu açıklamaları ile ilgili henüz bir yanıtı yok. Ancak PJAK’ın PKK örgütsel yapısının bir parçası olduğu düşünüldüğünde konunun Öcalan’ın liderliği üzerinden çözülebileceği söylenebilir. Yine İran İslam Cumhuriyeti konunun diğer bir dış politik aktörü. Sürecin sağlıklı bir zeminde devam ettirilmesi için PJAK ile ilgili ayrı bir yol haritası oluşturulmasına ihtiyaç olduğu görülüyor.

Yeni sürecin gürleştirilmesi ile ilgili birçok boyutun birbiri ile iç içe geçtiği ve etkilediği gerçekliğine odaklanmak stratejik zaman yönetimini ne kadar önemli olduğunu gösterir. Sürecin kendi akışına bırakılması ve yönetilebilir, kontrol edilebilir bir kaos üzerinden algılanması çözüme dair sürece zarar vereceğini görmek gerekir.

Kürt meselesi ile ilgili çözümü gürleştirmede somut adımların, planlı olarak hayata geçirilmesine bağlıdır. Kendi akışına bırakılarak etkin bir zaman planlamasının yapılmaması, konunun iç ve dış siyasi küçük hesaplar girdabına terk edilmesi, sürecin tüm aktörleri açısından herkesin kaybetmesi ve toplumsal barış, ittifak ve kardeşlik ikliminin dağılmasını beraberinde getirme riskini minimize edecek duyarlılıklara odaklanmak gerekir. Sivil toplumun tüm unsurları bu konuda taşın altına elini koymalı ve sorumluluk üstlenmelidir. Medyadan akademiye, Kanaat önderlerinden tüm aydın ve entelektüellere, dernek, vakıf, oda, sendika, baro ve sivil toplum örgütlülüğünün tüm unsurlarına kadar süreci sahiplenilmesi, kesintisiz duyarlılıklara, katkı ve sorumluluklara odaklanılması tüm toplumsal kesimlerin geleceğe adalet, hak, özgürlük ve birlikteliklerin umudunu gürleştirecektir.     

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR