Türk Devletlerinden AB Zirvesi ve Tepki Çeken Diplomatik Bir Atama
Türkiye’nin büyük önem verdiği Türk Devletleri Teşkilatı’nın üç önemli üyesi olan Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, 4 Nisan’da Avrupa Birliği ile bir zirve gerçekleştirmiş ve bu zirvenin ardından Türkiye’nin Kıbrıs politikasına aykırı bir adım atarak Kıbrıs Rum kesimine büyükelçi atamışlardı. Bu durum, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde şaşkınlıkla karşılandı.
KKTC'den İtidalli Tepki
Dikkatli Dil, Net Mesaj
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, dikkatli bir dil kullanarak, Türk devletlerinin “Rum tarafıyla ilişkiler” konusunda daha hassas davranmaları gerektiğini ifade etti. Diplomasi, pek çok unsuru içinde barındıran karmaşık bir yapıdır ve bu tür hamleler farklı açılardan değerlendirilebilir.
Siyonist ve AB Etkisi: Hamlenin Arka Planı
Ancak bu adımın, Kıbrıs Rum tarafının işgalci Siyonistlerin ve Avrupa Birliği’nin yönlendirmesiyle atıldığı da aşikârdır. Bu durum, sadece diplomatik bir tercihten öte, jeopolitik baskılarla şekillenmiş bir adım olarak okunmalıdır.
Fidan'dan Soğukkanlı ve Stratejik Bir Açıklama
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklaması ise daha dengeli ve yumuşatıcı bir ton taşıyordu. Uluslararası kamuoyunda Türkiye'nin sert bir tepki vereceği beklentisi oluşmuşken, Fidan şu açıklamayı yaptı:
“Biz prensip olarak ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmayı tercih etmiyoruz. Türk Dünyası ile aramızı bozmak isteyen bazı çevrelerin manipülasyonları başarılı olmayacaktır.”
Bu sözleriyle Fidan, kurgulanan oyunu boşa çıkardı. Yaptığı açıklama, sonuçları iyi hesaplanmış stratejik bir bakışı yansıtıyordu.
Devlet Aklının Dili
Sessiz Gücün Yükselişi
Bu açıklama, aynı zamanda onun ne denli derin ve dengeli bir ufka sahip olduğunu da gösterdi. Türkiye'de geçmişte siyasetçiler ve devletin bazı iç unsurları enerjilerini birbirini yıpratmak için harcamış; milletin potansiyelini boşa tüketmişlerdi. Ancak bugün, ilk kez devletin hemen her alanda, özellikle de hassasiyet gerektiren konularda en üst düzeyde bir vahdet sağladığını görüyoruz.
Vizyoner Liderlik ve Geleceğe Umut
Bu durum, Türkiye’nin geleceği açısından ümit verici olup vizyonunun daha da genişlediğine işaret etmektedir. Bundan sonraki yöneticilerin de geniş bir vizyona, olayların perde arkasını kavrayabilecek sezgi gücüne sahip olmalarını temenni ederim.
Kimliğine Sahip Çıkan Devletler Ayakta Kalır
Diline, kültürüne, değerlerine ve insanına sahip çıkan devletler daima ayakta kalmıştır. Yeni devlet yapımızın da bu bilinçle hareket ettiğini ve bundan sonra da aynı hassasiyeti göstermeye devam edeceğini düşünüyorum.
İç politikada devletin en üst düzeyindeki kişi ve kurumlar arasında sağlanan vahdetin ardından, dış politikada da diplomasiye uygun, Türkiye'nin geleceğini doğru biçimde şekillendiren ufuk açıcı politikalara devam edileceğini düşünüyorum. Son 20 yılın başarılı dış politikası da bu sürecin devam edeceğini gösteriyor.