Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


KERBELA'NIN YANKISI GAZZE'DE DUYULUYOR

Engin Gültekin'in "yeni" yazısı...


Bugün yaşananları anlayabilmek için tarihi doğru okumak ve ideolojik perdelerden arınmak şarttır. Tarih, sadece geçmişte yaşanmış olaylar silsilesi değil, bugünün de anlam haritasıdır. Kerbela’da Hz. Hüseyin’in başı “İslam” adına kesilmiştir. O günden bu yana insanlık tarihi nice ihanetlere, sapmalara ve yozlaşmalara şahit olmuştur. Zillet, izzet sanılmış; hakikat, suretler arkasına gizlenmiştir. Oysa izzet tamamıyla Allah’a aittir:

“İzzet Allah’ın, Peygamberi’nin ve müminlerin hakkıdır. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” (Münafikun, 8)

Ancak insanlar izzeti Allah’ın yanında değil, güçte, makamda, topluluklarda ve dünyevi çıkarların içinde aramışlardır:

“Onlar, Allah’ı bırakıp da izzeti kâfirlerde mi arıyorlar? Oysa izzet bütünüyle Allah’a aittir.” (Nisa, 139)

Meğer namaz, bazıları için sadece bir ritüelden ibaretmiş… “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namazlarında gafildirler.” (Maun, 4-5)

Sarık, sakal, cübbe, zikir… Bazen en derin riyayı gizleyen maskelere dönüşebiliyor. Sözde İslam’ın sancaktarları, hakikatin cellatları olabiliyor. Tarih bunun en büyük şahididir.

Nice zahitler vardı ki, vakit namazlarını Hz. Hüseyin’in arkasında kılarken, onunla savaşmak için secdeden kalkıyorlardı. Fakat kalbin yönü Kâbe’ye dönük değilse, bedenin yönünün kıblesi ne olursa olsun, hiçbir kıymeti yoktur. Duruş, sadece şekilden ibaret kaldığında; iman da, takva da gölgeleşir.

Şeytanın yöntemini iyi anlamak gerekir. Kur’an’ın ifadesiyle şeytan, insana sağdan, soldan, önden ve arkadan yaklaşır:

“Sonra andolsun ki onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım; ve Sen, onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.” (A’râf, 17)

Şeytan'ın en tehlikelisi tuzağı ve aldatması insana sağdan yaklaşmasıdır; çünkü sureti haktan görünür. Hakkın kasesinde bâtılı sunar. Hakikati, sahte cilalarla karartır. Kötülüğü öylesine güzelleştirir ki, kişi kendini batılın ortasında haklı ve temiz zanneder. Oysa boğazına kadar kirlenmiştir.

Kerbela’da kimse açıkça, “Ben Hz. Hüseyin’in karşısındayım” dememişti. Ama onun karşısında olanları desteklemiş, zulüm karşısında sessiz kalmış ve onlarla iş tutmuşlardı. Bugün de kimse “Ben Siyonizm’in yanındayım” demiyor. Zaten buna gerek de kalmamış durumda. Çünkü sözden çok, nerede durduğuna bakar hayat. Kalbin neye eğildiği, kimin safında yer aldığın, en sahici kimliğindir.

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda vazgeçmedikçe, gerçek bir iyiliğe (birr) ulaşamazsınız.” (Âl-i İmran, 92)

Sevilen şey bazen bir lider, bir klik, bir ideoloji; bazen de hayal edilen bir konfor olabilir. Ancak bu sevgiler seni Hüseyin’in safından uzaklaştırıp Yezid’in tarafına yaklaştırıyorsa, durup düşünmek gerekir.

Hz. Ali, savaşın ortasında kılıcını tam düşmana indirecekken geri çekilmişti. Çünkü düşmanı yüzüne tükürmüştü. O an niyetine öfke karışmıştı. Hz. Ali için bu yeterli bir sebepti. Savaşın ortasında durabilmek, sadece bir anın değil, bir ömrün içsel terbiyesiyle mümkündü.

Hz. Ali adalet ve hikmet merkezli bir siyaset anlayışını savunurken, Kur’an’ın ayetlerini mızraklara takarak siyaset yapanlar Şeytanın sağdan yanaşmasının tuzağına düşmüş iblisane bir Siyaseti sürdürüyordular. Kur’an’a inandıkları için değil; Kur’an’ı kendi arzularına kalkan yaptıkları için… İşte sapma burada başlamıştı. Dün olduğu gibi bugün de sapmanın arkasında kutsallık maskesiyle örtülmüş nefsani arzular vardır.

Tarih tekerrür ediyor. Dün kalabalıkları, propagandayı ve siyasi gücü arkasına alarak Hz. Ali’ye dindarlık satanlar Onun din anlayışına karşı kılıç kaldırabilmişlerdi. Ne büyük çelişki!

Bugün de aynı senaryo sürüyor; sadece oyuncular değişti. Dün Yezid vardı, bugün modern Yezidler var. Ne yazık ki bugün de zer (altın, para), zor (şiddet) ve tezvir (yalan) hüküm sürüyor.

Firavun(Zalim iktidarlar) Karun(Kapitaliz) ve Belam(Din Tüccarları) küresel egemenliklerini kurmak pesinde...
Ama unuttukları bir şey var. Her firavunun karşısına bir Musa gönderecektir ALLAH(C.C)
İnsanlar parayla kandırılıyor, zorbalıkla korkutuluyor ve yalanla zihinleri bulandırılıyor. Medya, diplomasi ve “stratejik ortaklıklar” bu üçlü üzerine inşa edilmiş, yıkılası bir modern saltanatın yapı taşları olmuş durumda.

Ve sahne bir kez daha kuruldu. Bu kez Kerbela, Gazze’de yankı buluyor. Orada direnenler; adını bildiğimiz ve bilmediğimiz o sadıklar… Ne tehditten yılıyorlar, ne rüşvetten etkileniyorlar, ne de yalnız kalınca geri dönüyorlar. Onlar, Hüseyin’in safındalar. Onlar Allah’a adanmış gönüller. Ve Allah, onlara “ölü” demiyor:
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis, onlar diridirler; ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara, 154)

Kurtuluş, işte onların safındadır. Çünkü zafer, hakikatin yanında duranlarındır.
“Zafer, sabredenlerindir. Ve elbette zafer, Allah’tandır.” (Rum, 5)

Selam ve dua ile...

Engin GÜLTEKİN
Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR