Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


KENDİNE VE ETRAFINA İYİ BAK

Ömer Naci Yılmaz'ın "yeni" yazısı...


Zamanında gençlerin diline pelesenk olmuş bir cümleydi bu: “Kendine iyi bak.”
İlk kez duyduğumda yabancılamıştım. Biz, ayrılırken “Allah’a emanet ol” derdik. O cümlede dua vardı, teslimiyet vardı, kalpten kalbe bir geçişin izleri vardı. “Kendine iyi bak” ise biraz sığ, biraz dünyaya meyleden bir hâl gibi gelmişti bize.

Sonra bu cümle yerini ilginç yorumlara da bıraktı. Mizahın, hafif alayın konusu oldu zaman zaman.
“Senin yüzünden kendime fazla iyi baktım, kilo aldım!” deyip işi şakaya vuranlar çıktı.
Gülsek mi, düşünsek mi, bilemedik.

Ama şimdi başka bir yerden bakıyorum meseleye. Bugün diyorum ki: Kendine ve etrafına iyi bak. Çünkü insan, bugünkü hâlinin baki kalacağını zannediyor. Sağlık da, varlık da, sevdikleri de hep yanı başında olacak sanıyor. Oysa hayat, kimseye uzun süre aynı mevsimi sunmaz.

Bir umre ziyaretimde, Safa ile Merve arasında sa’y yaparken bir şey düştü gönlüme. İki tepe arasında yürümek, koşmak, yokuş çıkmak ve inmek…  Bunlar boşuna değil. Bu ritüelin ardında derin bir mesaj var:
Hayat da böyle. Kimi zaman düz bir yoldasın, kimi zaman hızla koşuyorsun, bazen yokuş çıkıyorsun, bazen dizlerin titreyerek iniyorsun. Bir bakmışsın bolluktasın, bir bakmışsın dara düşmüşsün. Bugün ayaktasın, yarın hastasın. Bugün koşuyorsun, yarın bir bastona yaslanıyorsun. İşte bu yüzden kendimize dikkat etmeliyiz. Ruhumuza, bedenimize, aklımıza… Ama yalnızca kendimize değil; çevremize de bakmalıyız. Çünkü her sağlıklı insan bir engelli adayıdır.
Bugün sağlam yürüdüğün sokakta, belki yarın bir tekerlekli sandalye ile geçeceksin. Yanında yürüyen eşin, çocuğun, annen, kardeşin… Belki onlar bir gün yardıma ihtiyaç duyacak. Komşun, iş arkadaşın, karşılaştığın bir yabancı… Kimse uzak değil bu ihtimallere.

İnsanları anlamak için ille de aynı acılardan geçmek gerekmez. Yüreği olan, hisseden, bir bakışla anlayabilir. Ama bazıları vardır ki bunu anlamaz. Varlığıyla, malıyla, çocuğuyla, başarısıyla böbürlenir. Kimi ise, sağlıklı bedenini bir üstünlük gibi görür. Bir engellinin asla yapamayacağı bir şeyi ballandıra ballandıra anlatır. Üstelik karşısındakinin içi yanarken…

Bir dağcının, çıktığı zirveyi övünerek anlattığı bir meclisteydim.
Belli bir noktadan sonra müdahale ederek: “Bir daha dağdan bahsedersen bu masadan kalkarım.” Herkes sustu. Konu değişti. Ama içimizdeki kırık değişmedi.

İşte bu yüzden… Kendimize de, etrafımıza da iyi bakalım. Nasıl davranılması gerekiyorsa, öyle davranalım. Empatiyle, anlayışla, kalpten kalbe bir köprü kurarak. Çünkü insan olmak bunu gerektirir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR