Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


KEMALİZM BİR DİN Mİ, DEĞİL Mİ? DEĞİL İSE…

Medyaya düşen bir habere göre, bir okulun 10 Kasım gösterilerinde çekilen görüntüler 'bu kadarına da pes' dedirtti. Rezalet görüntülerde küçücük çocuklar Mustafa Kemal'in posteri önünde secde ettirmiş…


Medyaya düşen bir habere göre(*), bir okulun 10 Kasım gösterilerinde çekilen görüntüler 'bu kadarına da pes' dedirtti. Rezalet görüntülerde küçücük çocuklar Mustafa Kemal'in posteri önünde secde ettirmiş…

 Ardından bu skandal görüntüler sosyal medyada yayınlanınca tüm kesimlerden büyük tepki çekmişti.

Bunun üzerine 10 Kasım gösterilerinde kayda geçen görüntülerde çocukların Mustafa Kemal Atatürk posteri önünde secde ettirilmesine her kesimden tepki gelmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca skandal görüntülere inceleme başlatıldığı belirtildi.

Kim ne derse desin, Aydınlanma ürünü olup seküler Batı mantığını yansıtan tüm dünya görüşlerinin salt birer ideoloji olduğu, akabinde ise, var olan hayatın tümünü kapsamıyor olsa da, daha sonra, ‘işin esprisine uygunluk’ içerisinde başlı başına bir dine dönüştüğü görülmektedir..

Buna bağlı olarak, tekil bağlamda oluşan birçok ritüelin adeta ibadet fenomenolojisi içerisinde bir bütüne dönüştüğü ve onun çevresine kümelenen insanlar tarafından şahsi ve toplu olarak ‘ibadetimsi hareketler’ bütünlüğünde bir dine dönüşmektedir.

İnsanlar teist kategorisi dışında ister salt ateist, ister deist olsunlar, kendi varlık serüvenlerinin farkında değiller, ama fıtrat denen olgu onları, hayatları boyunca adım, adım takip etmekte…

İşte bu takip ediş eylemine bakıldığında, kendini giderek ilah mesabesinden gören, hatta sanan insanlar, o ideolojiler sayesinde insanları kendilerine taate zorlamakta, ya da insanların büyük bölümü de, bu zorlamaya bağlı olarak, kendileri gibi ruh, beden, et ve kemikten oluşan insanlara karşı gerek, onlar yaşarken ve gerekse de onlar öldükten sonra da tazime, taate/ibadete berdevam etmektedirler.

Burada ilahi hakikate karşılık olarak cahillik olgusu üzerinden cehalet kavramı karşımıza çıkmakta. Bilinenin aksine, cehalet ‘hiç bilmezlik’ değil, bilakis, kişinin olması gerekeni bildiği halde, din/inanç açısından yapılması gerekeni yapmamak, yapılmaması gerekeni ise yapmak şeklinde belirginleşmektedir.

Kemalizm örneğinde olduğu üzere, günümüzde cari olan birçok ideolojinin ‘yaşayan/yaşamayan’ kurucularının(bani) elbette ‘bende Allah gibiyim! Ona tapılıyorsa,bana da tapılabilir/tapılması gerekir/tapılmam icap eder!’ yollu bir ifadeyi her ne kadar telaffuz etmiyor olsalar da, oluşturdukları ideolojiler sayesinde, kal diliyle değil, ama hal diliyle böyle bir istekte bulundukları söylenebilir.

‘Nerden çıkarıyoruz’ dersek, birçok kurucu şahsın, liderin, hatta kendisine idol denen zevatın, daha kendi sağlıklarında, kendi adlarına inşa edilen büstlere/heykellere karşı tavır geliştirmemeleri, bilakis, çoğu kez de ‘onay anlamında’ sessiz kalmaları, bu zevatın bunu istediği, arzuladığı ve yapılmasını düşündükleri apaçık görülecektir.

Haydi diyelim ki, birçok kurucu öge, onu istemedi, ama onun hem vefatından önce ve n vefatı sonrası, onun adına yapılan heykeller ve onlar adına ortaya konan ibadî ritüeller, onların takipçileri tarafından, o ideolojinin aslında, iş zahire vurulmazsa dahi, o ideolojinin bir dine dönüştüğü gerçeği inkâr edilemezdi.

Bu sakil durum Mustafa Kemal’i çevreleyen günümüz mantığı içerisinde düşünüldüğünde, bırakın her 10 Kasım günü onun Anıtkabir’deki mozolesine çiçek bırakılması, ona ait katafalkın önünde saygı durulması ve hemen her şehirde, okulda onun adına dikilen büstlere saygı göstermeyi bir tarafa bırakın, o habere konu olan, bir öğretmenin, 10 Kasım gerekçesiyle görev yaptığı okulda öğrencileri Atatürk’e tazime yönlendirmesi, secde ettirmesi, kim ne derse desin, Kemalizm’in bir din olarak kabul gördüğünün tesciliydi…

Eğer biz yanlış düşünüyorsak ve Kemalizm bir din değilse, o zaman her 10 Kasımda yapılan törenlerde olması gereken makul çizgi aşılmamalı ve onu din olarak gören zevatın bu anlayışının kof bir anlayış olduğu tüm topluma ilan edilmeli…

Yoksa, yalancıktan da olsa, gelecek nesiller Kemalizm’i tartışmasız bir din olarak kabul etmek zorunda kalabilirierdi… Gerçi, bu anlayışa mümince tepki gösteren Müslümanlarda her daim var olacaktı. Bu da  Kur’an’ın üzerinde durduğu hak-batıl mücadelesinin cari olduğuna yönelik bir karine idi…

Hak neyler, neylerse sapasağlam eyler!

(*)https://www.dunyabulteni.net/egitim/ataturk-fotografina-secde-ettiren-ogretmen-hakkinda-sorusturma-h453159.html

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR