Nevzat KAYA

Tarih: 03.05.2025 13:16

Kanı ile Filistin'i Çizen Çocuk: HANZALA

Facebook Twitter Linked-in

İnsanlar onu hep arka cepheden ve yamalı elbiseleri ile gördüler. Etkisi o kadar güçlüdür ki, bir neslin yeniden ihya ve inşaasında önemli bir yere sahip oldu. Duruşu, sırtı dönük hali, insanlığın Filistin'de yaşananlara sessiz kalmasından ötürü bir küskünlüğün ifadesidir. Yüzünü her daim gizleyen bu çocuk, Filistinli çizer Naci Ali'nin çizgilerle bir neslin ruh halini bütün insanlığa yansıtan Hanzala'dır.

Siyonistler, çığ gibi büyüyen bir devrimin vicdanını ortadan kaldırmak için, çareyi kendisine en az çocukların attıkları sapan taşları kadar büyük zarar veren bu kahramanın mudisini ortadan kaldırmakta görüyorlardı. Takvimler 22 Temmuz 1987'yi gösterirken, katiller Londra'da bir caddede Naci Ali'yi bedenine saplanan mermilerle yere yığmışlardı.

Fakat unuttukları ve beklemedikleri bir şey vardı. Artık Filistin'in tüm çocukları birer Hanzala idi. Ellerinde sapanlarla tankların önünde dimdik duran on binlerce Hanzala. Teslim olmaktansa, esaret altında yaşamaktansa onurlarıyla ölmeyi daha şerefli gören bir neslin hikayesidir Hanzala.

Aslında her devrin bir Hanzala'sı vardır. Esareti, köleliği, kula kulluğu reddeden, özgürlük muştusuna çağrı yapan, insanlığın suskun vicdanına karşı küskün, küfre karşı mücadeleyi, haksızlığa karşı isyanı, zulme karşı direnişin sembolü olan Hanzala'lar her zaman var olmuşlardır.

Allah'ın imtihanı nereye varır bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir gerçek var o da tüm zalimlerin bir gün mutlaka yerle yeksan olacağıdır. Tarih belki de böyle korkunç bir zulmü çok az kaydetmiştir. Müminlere "Allah'ın yardımı ne zaman" dedirten ender anlardan bir dönemi yaşıyoruz. Elbette Allah'ın vaadi haktır ve yardımı da çok yakındır.

Belki de hafsalamızı zorlayan yaşadığımız böylesi bir durum Allah tasavvurumuzu, Allah'a karşı olan zannımızı imtihan eden özel bir sınavdır. Bu sınavdan ancak Allah'a tam manasıyla tevekkül edenler, Allah'a karşı olan doğru zannından milim sapmayanlar çıkış bulabilir. İmtihanın çeşitleri ve boyutları çoktur. Belki de en zoru akide sapmasına neden olan, insanı eleğin üstünde tutacak bir teslimiyetin ve tevekkülün halidir.

Hanzala'dır bu, vuruldukça çoğalır. Bir idi, bin oldu sonra milyon oldu ve şimdi de dalga dalga büyüyen on milyonlarca tutuşmuş yüreğin meydanlarda alevlenen bir özgürlük muştusuna dönüştü. Vuruldukça eksilmedi, tam tersi çoğaldı. İstatistiğin çözemediği, formüle edemediği bir manaya geliyordu Hanzala. Halbuki yok edersen azalacaktı. Oysa tam tersi yok edildikçe çoğalıyordu Hanzala. Bir yerdeydi, şimdi bin yerde hatta milyon yerde boy gösteriyor. 

Tıpkı Firavun'un,  İsrailoğullarının yeni doğan çocuklarını öldürmesini isteyen ve böylece nüfus popülasyonunu İsrailoğullarının lehine bozmayı düşünen dönemin kafir kafalı istatistikçileri gibi. Onların hesaplarına göre sürekli artan bir nüfus ileride kendileri için büyük bir tehditti. Vurmalı, eksiltmeli, öldürmeli, çoğalmanın önüne geçmeliydiler. Böylece geleceğe hükmedeceklerini zannediyorlardı. Oysa asıl hükmedici Allah'tı, fakat kafir kafa bunu nasıl anlayacaktı ki.

Zalimler gökyüzünü kuşsuz bıraktılar. Denizi balıksız, toprağı çiçeksiz, Gazze'yi de çocuksuz bıraktılar. Ekranlardan gördüğümüz görmediğimizin binde biri bile değil. Fakat gördüğümüz bir gerçek daha var. O da yenilgi yenilgi büyüyen küresel bir neslin zafere koşan destansı bir direnişi var.

Şairin, kelebeklerin bile çocuklardan daha uzun yaşadığı bir coğrafyada size hangi şiiri yazayım dediği gibi, bugün GAZZE'de yaşananları hangi kelimelere sığdıracağız doğrusu çaresiziz. Küfre karşı mücadelenin, haksızlığa karşı isyanın, zulme karşı direnişin ve yürek isyanımızın sembolü olan GAZZE'yi hangi cümlelere sığdıracağımızın utancını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Esareti, köleliği, kula kulluğu reddeden, özgürlük muştusuna çağrı yapan, bütün batıl inançlara, beşeri sistemlere isyan eden, hak olana, doğru, temiz ve hidayete ulaştıracak olana yüzünü çevirmiş, nefesini böyle alan, sesi böyle çıkan, haykırışı, direnişi bu minvalde olan GAZZE'yi kelimelerin ve cümlelerin ötesine taşımak bir haktır. 

Müslümanların bileklerine vurulmuş prangalara itiraz eden, boyunlardaki zincirleri kıran, karanlık zindanların duvarlarını aşan haykırışıyla zapt edilemeyen, aşkın ve coşkun bir ruh ile üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyip, yeniden dirilişin meşalesini ateşleyen GAZZE'yi gündemden düşürmek kendimize olan ihanetimizdir.

İmtihan gerçekten çok ağır ve çok büyük. Kitab-ı Kerim'in dediği gibi "Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?(2:214) ilahi buyruğun tecelli ettiği vaadi tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Görüyoruz, izliyoruz, hemen yanıbaşımızdalar ama yardım edemiyoruz. Tıpkı Yâsir âilesi zalim müşrikler tarafından işkence altında inletilirken, Resûl-i Ekrem Efendimizin bu yürekler parçalayıcı durum karşısında, "Sabredin, ey Yâsir âilesi! Sizin mükâfatınız cennettir" diyerek sabır telkin ettiği halin suretini yaşıyoruz. 

Elbette bütün bu olup bitenler Allah'ın kontrolünün dışında olmuyor. Her şey bir hikmete binaen gittiği yere kadar gidecek. Bildiğimiz bir sünnet var. O da zalimlerin bizim ellerimizle cezalandırılmasını isteyen Allah'ın muradıdır. Bu yüzden asıl imtihanı tehlikede olan bizleriz. Gazzeli kardeşlerimiz imtihanlarını en güzel bir şekilde veriyorlar zaten. Sabır, tevekkül, teslimiyet, mücadele, esarete boyun eğmeme, Allah'a olan kulluktan vazgeçmeme... Bu işin anahtar kelimeleri bunlar. Sonrası mı, hüküm Allah'a aittir. Son sözü O söyleyecektir. Ya yardımıyla mücahitlere şanlı bir zafer ihsan edecek ve biz bunu göreceğiz ya da güç ve iktidar sahibi olan müslümanları ortadan kaldıracak, yerine Allah'tan başka kimseden korkmayan, kula kulluk etmeyen bir nesli ortaya çıkaracak ve zaferini onlara ikram edecektir. Çünkü Allah'ın vaadi korkaklara değildir. Bilakis O yeryüzünün iktidarını masum ve mazlum kullarına ikram etmek istemektedir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —